Ayhan TUĞCUGİL: “Kurt Kaya Elini Çöz”

“Kurt Kaya Elini Çöz”

Ayhan TUĞCUGİL

Atsız Beğ’in “Bozkurtların ölümü” eserini okuyanlar yazımıza başlık olan buyruğu hatırlayacaklardır. Çin’e akına gitmekte olan Yüzbaşı Işbara Alp’in birliği aniden kopan bir fırtına ve selle karşılaşır. Göktürk çerileri hızla akan sulara kapılmamak için kayalara tutunurlar. Bu arada Onbaşı Yamtar kemerini sivri bir kayaya geçirmiş, bir gurup er de onun arkasında birbirlerine tutunarak bir insan zinciri meydana getirmişlerdir. Hikâyenin bundan sonraki kısmını Atsız Beğ’in kaleminden okuyalım:

“Işbara Alp hâlâ atının üstünde idi. Yayının kirişini kayanın sivriliğine takmış, demirini de eliyle tutuyor, böylece sulara karşı kendini de, atını da koruyordu. Onbaşı Yamtar şimdi kayaya ilmiklediği kemerine daha sıkı sarılmaya mecburdu. Çünkü artık onbaşıya asılan çeri tek değildi. Bunlar birbirine sarılarak uzayan belki yirmi kişi olmuşlardı. Fakat Yamtar itiraz etmiyor, irkilmiyor, yalnız kemere daha sıkı tutunmaya uğraşıyordu. Bu ara yıldırımdan daha keskin, gök gürültüsünden daha güçlü bir ses yükseldi.

—Kurt Kaya, elini çöz!..

… Kurt Kaya, Yamtar’ın ardına yapışan erlerin arkadan onuncusuydu. Yüzbaşının buyruğunu alınca bir an tereddüt etmedi ve kara, azgın sular bu on eri bir anda yuttu.”

Yüzbaşı bu buyruğu niçin verdi? Muhakkak ki bir Göktürk subayı on çerisini sebepsiz ölüme atmaz:

“Işbara Alp tam zamanında gürlemişti. Herkesten daha yukarı bir yerde tutunan yüzbaşı çakınların (1) zaman zaman ışımaları arasında Yamtar’ın bütün yaptıklarını görmüş, sonra da birbirine tutunarak uzayan bu insan zincirini gözleriyle kovalamıştı… Birden parlayan bir çakının kısa ışığında sivri kayanın bir alay çeriye güç dayanan eski kayışı her an artan bir çabuklukla kemirip eğelediğini gördü.

Ne yapacağını gene bir çakın hızıyla kararlaştırdı ve haykırdı:

—Kurt Kaya, elini çöz!…”

Fakat burada önemli nokta sebep değil, Kurt Kaya’nın bu sebebi sormadan kendini feda etmesidir.

O, sebebi hiçbir zaman öğrenemedi. Gerçi O ve on silâh arkadaşı Türk ırkının milyonlarca şehidi arasına karışmak şerefine ulaştılar, fakat Türk ordusunun ebedi disiplini on çerisini feda ederek yirmi erinin birden ölümüne mâni oldu.

Bu olay gerçek midir bilmiyoruz. Fakat tarihimizde bir çok Kurt Kaya’nın sormadan, bilmeden Türklük için belki azgın sulara, belki ok, belki de kurşun yağmuruna karşı “ellerini çözdükleri” muhakkaktır. Koskoca Türk tarihi bir yana, yalnız Çanakkale’de veya yalnız İstiklâl Savaşı’nda binlerce Kurt Kaya bulabilirsiniz. Savaşta ve barışta Türk ordusunun disiplini tarih boyunca onu diğer ordulardan ayıran en önemli özelliği olmuştur. Bu disiplinle atalarımız birkaç kere dünyaya hâkim olmuş, diğer milletlerin topunun tarihlerindeki kahramanlıklar toplamından defalarca şanlı bir tarih yaratmışlardır. Türk ordusu ender hallerin dışında, bütün tarihi boyunca en üstün disipline sahipti, bugün de öyledir, yarın da öyle olacaktır.

Ya ordu dışındaki Türkler? Özellikle ordu-milletin tek ümidi Türkçüler için durum nedir? Gerçi bugün Türklüğün tek müstakil ülkesi Türkiye’ye karşı bir yabancı silâhlı tecavüz yok. Fakat ondan da tehlikeli, Türkleri öldürmeden Türklüğünden ayıran yabancı fikir akımları, açık veya gizil teşkilâtlar vardır. Türkçüler bu görünmez işgale kargı Türklüğün en dinamik, en vurucu gücüdürler. Milletçe vermekte olduğumuz büyük soğuk harbin zafer öncüleri Türkçüler, muhakkak ki her an cephedeki kadar, hattâ ondan da fazla disiplinli olmakla yükümlüdürler.

Bugün Yamtar’ın kopmakta olan kemerine yirmi çeri değil bütün Türklük bağlıdır. Fakat bugün de “herkesten yukarı bir yerde tutunan”, “bir çakının kısa ışığında” tehlikeyi gören Yüzbaşı, Binbaşı Albay Işbara Alp’lerimiz var. Türkçü gençliğe, Kurt Kaya’lara düşen görev buyruğa itaattir. Bugün de hayatımızı veya hoşumuza gideni, zevkimizi okşıyanı “… buyruğu alınca bir an tereddüt etmeden…” feda mecburiyetindeyiz. Aksi halde Yamtar’ın kemeri kopar…

“Hoşuna gitmeyen şey karşısında herkes direnir. Bunu, en seviyesiz insan, hattâ hayvan da yapar. Fakat hoşuna gitmeyi düşünmeden; zevkini, arzusunu, fikrini büyük bir prensip uğruna feda edebilen insan en üstün insandır.” (2)

Disiplin ya vardır ya da yoktur. Şartlı disiplin, yarım disiplin olmaz. Kurt Kaya’lar hiç bir zaman:

—Ama yüzbaşım, elimi çözersem boğulurum…. demez;

—Ben yüzbaşımı severim ama o başkalarının tesirinde kaldığı için böyle yapıyor. O yüzden buyruğunu dinlemem… diye düşünmez. Bu tip düşünceler disiplini baltalayan en basit unsurlardır. Komutana ya tamamen inanılır ve her buyruğu yerine getirilir, ya da ordudan ayrılınır.

Disiplin Türkçülüğün temel unsurlarından biridir. Disiplinsiz Türkçü düşünülemez. Türkçüler Işbara Alp’lerin önderliğinde muhakkak zafere ulaşacaklar. Bozkurtlar bin üçyüz sene sonra muhakkak dirileceklerdir.

Kurt Kaya’lara selâm!
_____________________________________
Kaynak: İskender ÖKSÜZ, ÖTÜKEN, Nisan 1969.

(1) Çakın: şimşek.

(2) Bu paragraf Atsız Beğ’in “30 Ağustos ve Türk Ordusu” makalesinden alınmıştır. Bak: Milli Yol, 31. sayı, 31 Ağustos 1962 veya: Atsız, “Türk Tarihinde Meseleler”, sayfa 111, Afşin Yayınları, 1966. Türk ordusunda ve Türkçülükte disiplin konusunda da, bu yazıya bakınız.

***