Halim KAYA: TÜRK OLMAK -Kitap Tanıtımı-

Cemal Kurnaz’a göre:

 

TÜRK OLMAK

Halim KAYA

21.01.2021

Cemal Kurnaz Hocanın Post Yayınlarından Aralık 2020 yılında çıkan “Türk Olmak” kitabı; Biz Buyuz, Geldi Geçti Ömrümüz, Doğayı savunmak vatanı savunmaktır, Türkçe konuşan Müslümanlar üst başlıklarıyla adlandırılmış dört bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölüm  “Biz Buyuz” başlığı altında bulunan “Biz Buyuz, Türk olmak, Batı Unutmaz, Ey Türk, Milliyetçi, Türk mü Bunlari Kimdir kahraman?, Fedayiler, Ergenekondan çıkış, Oğuz uykusu, Bayrami Milli Birlik, Milletleşme, Nesep, Babam Çanakkale’de, Şehit düşmüş, hiç görmedim, Bayramın Öznesi çocuk, 27 Mayıs Vak’a-yı Adiye, Zü’l-Celali Ve’l-İkram, Asrın idraki, Dede Koruk Yemiş Torunun Dişi Kamaşmış, Koronanın faydası, İnsan İnsandan Kaçar oldu gibi 66 alt başlıktan, ikinci bölüm olan “Geldi Geçti Ömrümüz” ; İnsan İnsana Nasıl Kıyar?, Aydının Kırk Türküsü var Kırkı da Ahlat Üstüne, Gidenin Yeri Dolmuyor Acep Nedendir, Kendin Ol Kendin Kal gibi ondört alt başlıktan, üçüncü bölüm olan “Doğayı Savunmak Vatanı Savunmaktır”;  Sorumlu İnsan, Taşlıca Benim Cennetim, Ağaç Dersem Gönüllenme gibi altı bölümden, dördüncü bölüm olan “Türkçe Konuşan Müslümanlar”;  Türkçe Konuşan Müslümanlar Neyimiz Olur?, Ey Türkçe Konuşan Ümmet, Abdurehim Heyt gibi beş alt başlıktan olmak üzere seksenbir güncel ve problem olan konuları 142 sayfada işlemiş bir el kitabına konulabilecek yazılardan oluşmaktadır.

Biz Buyuz !..

“Biz Buyuz” bölümü; aslında Türk’ün ne olduğunu anlatıyor. Oğuzların saf gönüllü olduğunu. Türklerin Nasıl Müslüman olduğunu. Bir nevi Hz. Ebubekir imanıyla Allah’ın birliğini Hz. Muhammed’in peygamberliğini araştırmadan tasdik ettiğini anlatıyor. “Biz onu çok sevdik”  derken peygamber sevgisinin “görmeden, kulaktan âşık ol“arak sevdiğimizi “adı her geçtiğinde sağ elimizin otomatik olarak kalbimizin üstü“ne gittiğini, ona olan saygı ve hürmetten çocuklarımıza “Mehmet” adını koyduğumuzu, hatta “cepheye giden çocuklarımıza da Mehmetçik  deriz” (S.11) askerlerimizi de sevgili peygamberimizin ismiyle isimlendirdiğimizi anlatır. Müslüman olan Türk Milletinin “Ayağını kıbleye doğru uzatmamak. Kur’an’ı belden aşağıya tutmamak. Nimete hürmet etmek. Sofrada ekmek kırıntılarını parmağıyla tek tek toplamak.” (S:12) sayar vasıflarını  ve ekler ” Herat’tan Bosna’ya kadar bu topraklardaki medeniyet hamlesinin faili Türk’tür, bu medeniyetin dili Türkçe’dir.” (S:13) diyerek  sağır sultana seslenir.

Türk olmak Rabb’imin emrindendir.  Türk olmak ömür boyu sürecek bir ibadettir. ümmete imdat etmek istiyorsan Türk milletini, Türk devletini güçlendir” (S:14) diyerek içimizde ki milliyetsizlere özellikle de Siyasal Ümmetçi milliyetsizlere kısaca Türklüğü inkar edenlere nasihat ediyor, yol gösteriyor. Demek istiyor ki Türk milleti, Türk devleti güçlü olursa ümmet de güçlü olur.  “Fenâ Fi’l-Mille ol” (S:14) millette yok yol, ya da millet ile bütünleş, isimsiz ol.

Cemal Kurnaz’a göre “Türk doğmak ayrıdır, Türk olmak ayrı“(S:15) dır.  Ona göre “Türk doğmak İlahi lütuftur, Türk olmak görevdir“(S:15) ve “Milli hafızamızı bilinçle inşa ettiğimiz ölçüde Türk oluruz“(S:15) onun içinde   “Türk olmanın bedeli ağırdır“(S:15). Haklıdır da, hem de yerden göğe kadar. Niçin haklı olmasın ki? Düşmanların top yekun millete ettikleri başka. Kendi cinsinden kendi ırkından insanlardan yıllar yılı bütün Türk Dünyasında Türküm, Türk Milliyetçisiyim, Ülkücüyüm diyenler çekmedi mi çileyi. “Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir.” “(S:16) Nihal Atsız atanın dilinden “Ne Mutlu Türküm diyene”  vecizesinin başka bir versiyonuyla cümlesini bitiriyor. Bu iki cümlede de bilinçli olma, isteme manası yatmaktadır. Doğmak takdir olmak çaba gerektirir.

Batının tek dişi kalmış canavar olduğunu gösteriyor. Medeni denen Avrupa’nın, batının ne kadar vahşi olduğunu “O günlerde (Srebrenita Katliamı 11 Temmuz 1995) basına bir haber yansımıştı. bazı tur şirketleri, Avrupa’nın zenginlerini safariye götürüyordu. Yalnız bu Müslüman safari idi. 1000 dolar karşılığında bir Boşnak avlıyorlardı. “(S:19) hatırlatıyor. Ve milletimizi “Av olmak istemiyorsak, hafızamızı canlı tutmaktan ve güçlü olmaktan başka çaremiz yok” (S:19) uyanık olma şuurlu olma konusunda ikaz ediyor. İstanbul’un fethini, Malazgirt’i, Çanakkale’yi sen unutsan bile “Batı unutmaz“(S:20) diyor.

Ey Türk!”  sesleniş hitabıyla başlayıp “Her şey sende başlayıp sende bitiyor. Türk olmak emek ister. Türk olmaya çalış. Çalıştıkça Türkleşirsin. O bir mânâdır. O mânâyı bul!” (S:21) Türk milletinin olması, yapması gerekenleri sıralıyor. “Milliyetçiliğin ilk şartı ‘millet’ olmaktır, milleten olmaktır.” (S:22) milliyetçiliğin sözle olmayacağını çalışmakla, işini en iyi şekilde yapmakla olacağını, milletine yabancılaşmış milliyetçilik ve milliyetçi olmayacağını olamayacağını  bunu da “Tarihini bileceksin, dilini, edebiyatını, müziğini… bileceksin. İçini Türk olarak inşa edeceksin. O ” mânâyı”  içine koya“(S:23) rak yapacağını söylüyor.

İstanbul’un Fethinin önceden gerçekleşmesinin isabetli, iyi, güzel olduğunu, eğer şimdi bize anahtar teslimi de verseler İstanbul’u bugünki kültür ve anlayışla İstanbul yapamayacağımızı “Ona bir ruh üflemek gerek. Kendi üslûbunu giydirmek gerek” (S:24) bu sayede İstanbul’un “Aziz İstanbul” (S:22)olduğunu ifade ediyor. Belki de şehrin Cami görüntülü siluetini bozan yükselen gökdelenlere bir gönderme yapıyor.

“Türk mü bunlar?”(S:26) diye Yedi ceddi Türklüğe hizmet ettiği halde yabancı ülkelere yerleşmiş, orada evlenmiş, çocuk ve torun sahibi olmuş, Türkçeyi  unutmuş, işten güçten Türkiye’ye gelemez olmuş gelseler de dil bilmedikleri, vatan ile ilgili hatıraları olmadığı için kendilerini rahat hissetmeyenler için soruyor ve “Türk kökenli Amerikalı” (S:26)  olarak isimlendiriyor onları. “Yedi göbek ötesini kim biliyor? Bu bir kültür, inanış ve aidiyet meselesi.” (S:26)

“Kimdir kahraman?” (S:29) diye soruyor. ve “Kureyş’ten ‘kuru et, kuru ekmek yiyen bir ana’nın oğlu gibi” (S:29) diyerek iki cihan efendisine işaret edip, kahramanı örneklendiriyor. Kahramanların da beşer olduğunu ancak herkeste bulunmayan meziyetlerinin onları kahraman ettiğini, milli kahramanların da “Yurdunu , milletini özünden çok seven. Bu uğurda canından, serinden geçen…” (S:29)lerin olduğunu ifade ediyor.

Mısır feth eden Yavuz savaşın iki ordu arasında gidip geldiğini görerek Memlük Sultanı Tomanbay’dan şüphelenerek otağdaki tahtına Sinan paşayı oturtturur. Tomanbay yüz kişilik bir atlı grup ile Osmanlı ordusunu yararak Otağını basar, otağa girdiğinde Yavuz’un tahtta oturduğunu görürü ve “Şimdi işin bitti Selim!” der. Boğazından tuttuğu gibi yere vurup öldürür.Yavuz “Mısır’ı fethettik amma Sinan’ı kaybettik.Değer miydi?“(S:30) der ve ağalar Sinan paşa için. “Bu gibi kahramanlar, hicrette Peygamber’in yatağına uzanıp ölümü göze alan Şah-ı Merdan soyundandır. Bunlar, ‘Size ölmeyi emrediyorum’ diyen komutanın sözüne gözünü kırpmadan uyanlardır. Bunlar, 70’li yıllarda devlet çökmesin diye gençliğinin baharında boynunu urgana uzatanlardır. Bunlar Ömer Halisdemir suretinde görünen fedailerdir.”(S:30) Türk’ün fedaisi kahramanı biter mi? Bitmedi, bazen Hz. Ali oldu, bazen Sinan Paşa, bazen cumhuriyete giden yolda Kurtuluşu gerçekleştirenler, bazen devlet millet uğrunda kendilerini feda eden Ülkücü Kılıçkıran, Önkuzu, Özmen, Pehlivan ya da topyekun ülkücüler, bazen de Ömer Halisdemir. Bu damar kurumadan, bu kahramanlar, fedailer damarı Türk milletine zeval yok.

Türk aydınının zaafı “Nutuk çok, amel yok.”(S:56)  diyor Cemal Kurnaz Hoca. Çok da doğru söylüyor. Ne demişler eskiler “ilim amel etmeyi gerektirir” Eğer söylediği yapılmıyorsa bir kişinin onun içinde “kellim kellim la yenfa” manası “söylüyorum söylüyorum bir faydası olmuyor“. Karşısındakine “sözüm tesir etmiyor” manasında…

Cemal Kurnaz kalkınmayı kurtuluşu “Bizi bizden başka kurtaracak kimse yoktur. Milleti kurtaracak olan yine de milletin azim kararlılığıdır. Büyük mutabakatla milleti buna inandırmak, milli heyecanı harekete geçirerek her alanda seferberlik ilan etmek gerekir.Bu iş, günü kurtarmak adına sürekli ertelenen, nesillerin başarabileceği uzun soluklu bir iştir.” (S:65) görür.

İnsanların istihbarat örgütleri tarafından, ve insanlar tarafından çeşitli duygu ve metalar kullanılarak istismar edildiğini kullanıldığını “Sen kullanılışlı olursan herkes kullanır. Son kullanma tarihin geldiğinde fark edersin ne olduğunu.” (S:68) diyerek tespit eden Cemal Kurnaz, kullanılacağım korkusuyla iddiası olanların oturup beklemesi de gerekmediğini, Türkiye için herkesin ortak hareket etmesi gerektiğini öğütler. Millete ihaneti  şeytana uymak olarak görürü ama şeytanın sonradan haine sahip çıkmadığını da vurgular. “Şeytan adamın düşünü azdırır da suyunu kızdırmaz” (S:69)

Sen Cahil Bile Değilsin!

Cahil bilmediğini bilmeyen kişidir. İbnülemin, böyle iki kişinin konuşmasına tanık olur ve birine, ‘Sen cahilsin‘ dedikten sonra, diğerine de ‘Sen cahil bile değilsin‘ diye bağırır. Yunus Emre; ‘Okudum bildim deme‘ derken, türlü türlü bilmelerin olduğuna dikkat çeker. Bilmediğini bilmek, biliyormuş gibi yapmaktan daha üstün bir meziyettir. ‘Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.‘ Sokrat’ın olduğu söylenen şu söz de aynı hususa dikkat çeker: ‘Bilmediğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.’ ” (S:84) Ben de bu sözlerden daha ötesini bilmediğimi biliyorum. Allah cahilliğinin farkına varmayan ukalalardan eylemesin.

Görünmez ordularını saldı üstümüze.” (S:86) Allah diyor kendini hatırlattı. Çünkü Allaha en yakın kalplerin hastanelerde, hapishanelerde, mülteci kamplarında yaşayanlarda bulunduğuna inanıyor haklı olarak Cemal Kurnaz. Son zamanlarda bir musibet esnasında Allah’ın yaşanılan vakanın Allah’tan bir imtihanı, bir ikazı olduğu manada hatırlanması aşırı tepki çeker oldu. İnanıyorum ki Diyanet bile çekinerek açıklama yapıyor bir tepki görürüm diye. Ancak Kur’an’da bahsi geçen hususların kınayıcının kınamasından çekinmeden dile getirilmesi, ,insanoğlunun kendisine çeki düzen vermesinin sağlanması gerek. Hem dünya düzeni için hem de kişini ahretteki kurtuluşu için bunu birilerinin yapması gerek.

Gençlik, Bilgisayar ve Yazılım

Bilgisayar yazılımı konusunda Hindistan’ın birinci olduğunu söyledikten sonra Türkiye’de devletin, bakanlıkların, cemaatlerin, tarikatların, STK’ların, derneklerin, vakıfların, herkesin seferber olmasını istedikten sonra şu cümleyi    “Ülkü Ocakları gibi genç, dinamik, örgütlü yapılar bu konuda öncülük yapabilir.” (S:87) kuruyor. Ülkü Ocakları yapıyor. Merak etme hocam Ülkü Ocakları da bu yarışta var. WhatsApp sosyal medya firmasının çıkardığı kriz üzerine daha dün Bursa Ülkü Ocakları bir kaç güne kadar bir haberleşme programını halkımızın hizmetine sunacağı haberini sosyal medyadan paylaştı. Yine Ülkü Ocakları Genel Merkezinin internet üzerinden “BilgiOcakta” adlı bilgi ile ilgili bir sitesi faaliyete geçirildi yanlış hatırlamıyorsam. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Drone üretti haberi 07 Mart 2020 internet sitelerinden okunabilir. “Seksen Milyonluk Türkiye’nin potansiyeli buna müsaittir. Yazılım mantığı, yapay zekayı kavrayan, bu yolu düşünmeye alışan çocuklar, gençler içinden ne cevherler çıkacaktır.” (S:88) dedikten sonra ekliyor biz bunu yazdıktan kısa bir süre sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı ‘1 milyon Yazılımcı Projesi’ başlattı diyerek müjdeliyor. “Küreselleşmeden pay almanın yolu milliyetçilikten geçiyor. Güçlü millet, güçlü devlet, bilinçli bireyler.” (S:90)

Çağımızın hastalığı taklit veya özenti. “Kendin Ol Kendin Kal. Bir şey söylediğinde veya yaptığında, ‘kendine yakışanı yaptı’ desinler. Bir tavrın, tarzın, üslûbun olsun. ‘Bunu ancak o yapar, o söyler’ desinler. “(S:111) desinler diye de yapma diyor, kendin olmak için yap.

Türkistan

Amerika’nın oyununa gelmeyelim ama Çin’in zulmü karşısında da yutkunmayalım. Türkistan Ağlıyor biz susuyoruz.Türkiye’nin gerçek sınırları nereden başlıyor bir düşünelim. Bir gün Çin’in sınırlarımıza kadar gelip dayanmayacağını nereden biliyoruz?.” (S:133) Amerika eğer bir mevzuda Türk menfaatine hareket ederse biz tersini mi savunacağız. Tabi ki değil. Dünya kamuoyunu bizim derdimizi paylaşması için harekete geçirmek akıllıca bir iş olacaktır. Kendini Kullandırmadan kullanmak gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin sınırı bu gün ki resmi siyasal sınırlarımız olabilir ancak milletimiz bu sınırları aşmakta taşmaktadır. Milletimizin yaşadığı ülkeler de bizimdir  Çin sınırlarımıza dayanmış hem Covid 19 virüsü ile hem de “ne alırsan bir lira” türü kalitesiz mamulleriyle ekonomik olarak sanayimizi de devletimizi de çökertiyor. “İslamcılarımız şaşıdır, ne görürü ne işidir. Her şeyimiz sahte. Ağlıyorsak siyaseten ağlıyoruz. Ağlamıyorsak siyaseten ağlamıyoruz. Bir gözümüzden yaş akarken, öbür gözümüz gülüyor.ümmet, sadece Filistin’den, Arap sokağından mı ibaret? Arakan’a gösterilen ilgi Türkçe konuşan Müslümanlardan neden esirgeniyor?“(S.134) Bunun öğretilen bir sessizlik olduğunu psikolojideki  “öğrenilmiş acizlik” ten  mülhem dillendiriyor.

Abdurahim Heyt’i yirmi altı yaşında Türkiye’ye gelmiş, Cemal Kurnaz hoca karşılaşır bir yerde ve kucaklaşırlar sanki kırk yıllık dostlar gibi.  Henüz altı aylık evli olmasına rağmen alıp evine götürür, şefika Kurnaz hanımefendi de hoş karşılar gelen misafir bir hafta evde misafir ederler, zaman zaman da Şefika hanım gezdirir Ankara’yı Abdurahim Heyt’e. “Türküler, Türklüğün kutsal metinleri gibidir. Milletin bir çok tarifi var. Birisi de şu: Birbirinden habersiz olduğu halde aynı Türküleri söyleyen insan topluluğuna millet denir. Abdurahim türkü bestelediği, türkü söylediği için şehit edildi.” (S:137) her ihtimale karşı ben peşinen Allah rahmet eylesin Abdurahim Heyt’e deuyim de inşallah yaşıyordur. Cemal Hoca da soruyor “Peki Abdurehim’e ne oldu?” (S:142) Bizim sağlıklı bir bilgiye kavuşmamız ancak Çin’in Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladığı genosit ve kültür emperyalizmi son bulursa öğreneceğiz.

Aklıma biraz argo olacak ama şu fıkra geldi. Ormanlar kıralı Aslan ile Öküz konuşurlarken Arslan eve geç kaldığını düşünerek saate bakar “benim gitmem gerek” der. Öküz, otur biraz daha dese de Arslan “benim gitmem gerek, evde hanım bekler”, der ve kalkar. Öküz, “sen ki ormanlar kralısın bütün ormandaki hayvanlar senden korkarken sen de evdeki hanımdan mı korkuyorsun!” diye cevap verir. Arslan Öküze döner ve “bizim evde bekleyen de aslan inek değil ki!..” der. Şefika hanım da fıkrada ki gibi Ormanlar kralı Aslan Cemal Kurnaz Hoca’nın evde bekleyen Arslan eşidir. Allah her ikisine de sağlık selamet versin.

SONUÇ
Türk Olmak, ilkokulda okumayı yeni çözmüş bir öğrenciden, köyde koyununu otlatırken kebesine uzanmış koyun güden bir çobandan, büro işlerinden fırsat bulup zihni yorgunluğunu atmaya çalışan öğretmen, amir, bürokrat, akademisyenine kadar ruhunu, maneviyatını, milli duygularını yenilemeye ihtiyaç duyan her seviyeden Türk’ün okuması gereken,  her Türk’e okutulması gereken bir kitap. Herkesin kendi pozisyonuna, kendi seviyesine, kendi kültürüne uygun bir  şeyler bulacağı, anlayacağı bir kitap.
Okuyalım, okutalım.

_________________________________________
ÜLKÜ-YAZ’IN NOTU:
Prof. Dr. Cemal KURNAZ’ın “TÜRK OLMAK” kitabı Ülkü-Yaz Yönetim Kurulu’nun 14 Ocak 2021 tarihli toplantısında “Ayın Kitabı” olarak seçilmiştir. 2021 yılı boyunca sürecek bu uygulama ile “Ayın Kitabı” seçkisi yapılıp yıl sonunda Yılın Kitabı değerlendirmesi ile sonlandırılacaktır.