Kenan EROĞLU: Kendi Değerlerine Düşman Nesiller

“Kendi Değerlerine Düşman Nesiller Yetiştirdik !”

Kenan EROĞLU

Yukarıdaki cümle bir öğretmene ait değil; hiçbir öğretmen kendisine sorumluluk almaz ve yukarıdaki cümleyi asla kurmaz. Hatta “Kendi Değerlerine Düşman Nesiller” yetişmesine bizim de katkımız oldu, demezler. Diyemezler.

Yukarıdaki cümle bir politikacıya da ait değil. Ülkemizde Milli şuur sahibi olması gerektiğine inandığımız hiçbir politikacı açık yüreklilikle “Kendi Değerlerine Düşman Nesiller” yetiştirdik, demez, diyemez.

Yukarıdaki cümlenin muhatabı olması gereken her guruba da ait insanlarımız suçluyu hep dışarıda ararlar. Suçu ve kabahati sisteme, okullara, ailelere, televizyonlara ve sosyal medyaya yükleme konusunda çok mahirdirler.

Bizim koyu bir gafletle, kendi kendimizi ret eden ve adeta düşman severlik anlamına gelen kültür politikalarımız yabancıların kültür değerlerini kendi milli değerlerimizle değiştirişimiz. Türk milletinin ezeli ve ebedi düşmanlarının çok işine geliyor hem de çok.

Bu yolla batılı düşman mihrakların işlerini fevkalade kolaylaştırıyor.

Kendi değerlerimize cahil, hatta düşman hayat tarzı dışında bir yaşama tarzı, ilim, sanat, eğitim modeli, eğlence zevki bilmeyen yeni kuşaklarla Türklük düşmanlarının saldırılarını göğüsleme şansımız yoktur.

Yeni nesillerimize kendi değerlerinizle yaşama hakkı ve hukukunu pek de tanımadık, onların elindeki kendi kültürümüzü tanıma imkânını kendi ellerimizle aldık. Yeni nesillere bu durum düşmanlık değildir de nedir acaba? Bir gerçektir ki; Biz kendi elinizle yeni nesillere ve onların her türlü tercihine kapılarını sonuna kadar açmış bulunuyoruz. Gençtir gezsin, biz yaşamadık o yaşasın, delikanlıdır eğlensin bakalım dedik.

Biz yeni nesillerin kendi milli değerler dünyamızı ve geçmişimizi ise ders kitapları yoluyla öğrenmesini engelledik. Bunu biz yeni nesillerden bazen resmen yasaklayarak, bazen gözden uzak tutarak, bazen görmezden gelerek, bazen tarihimizi, geçmişimizi ve kendi kültürümüzü durmadan kötüleyerek yaptık. Biz yeni kuşaklarınıza milli bir şuur vermediysek, yeni kuşaklar, batı ile emperyalizmle, düşmanlarımızla ne ile mücadele edecek ve işin daha da can alıcı noktası; Bizim milletimizin düşmanları olarak bildiklerimizi o niçin düşman olarak bilecek.

Bu gün tehlike sadece sınırlardan birinde veya sınırlarımızda değildir! İçimizde dışımızda, her yerde ve her an tehdit edilebilir bir durumda bulunduğumuzu, saldırıya açık toplum olmanın ne manaya geldiğini hepimiz hissetmek ve bilmek zorundayız.

Ne yazık ki dilimize saygınız kalmamış, bir “yabancı” dil kendi dilimizden çok daha önemli sayılır hale gelmiştir… Anaokullarından YÖK’e kadar uygulamada bir yabancı dil hayranlığı-gerekliliği furyasına dönüşmüş durumda.

Aynı durum müziğiniz için de geçerli. Kendi öz müziğimiz neredeyse tedavülden kalkmış, artık yer zaman ayırmadan coğrafyanızın her köşesinden acayip ve süflî sesler sağanağı boşalır olmuş…

Edebiyatınız unutulmuş, tarihiniz saçma sapan bölük pörçük dizilere kalmış.

Dini hayatımız da başka bir fecaat.

“Vatan”, “Millet” mefhumu unutulmuş. Eğer vatan-millet mefhumu yoksa biz bu coğrafya neden-niçin savunacağız.

Artık kültür siyasetimizle millî savunma ihtiyaçlarımız aynı düzlemde aynı anlamdadır… Bunca seri taarruza uğramışsınız!

Gençliğiniz kültürel bakımdan size değil düşman merkezlerine akortlu ve siz hâlâ adım atamaz halde şaşkın bakınıyorsunuz!

En hızlı bir şekilde ve en yolu bulup, başta YÖK, TRT, AA, Kültür Bakanlığı, MEB… olmak üzere, organize ve uzun soluklu bir “millî şuur seferberliği” planlanmalı ve başlatmalıyız.

Dünyanın en saldırgan güçleriyle burun burunayız!

Konuyu hafife almak artık ihânete denk bir durumdur.

Not: Sait Başer’in 26 Eylül 2018 tarihli paylaşımından faydalanılmıştır.