Kenan EROĞLU: Eleştir Ama Düşün

ELEŞTİR AMA DÜŞÜN

VE MAKUL OL

Kenan EROĞLU

 

              Odgurmuş: Nedendir bilemiyorum, toplum olarak eleştirmeyi çok seviyor, her konunun eleştirecek bir yönünü buluyoruz. Yerli yersiz her konuya eleştiri getirir, konunun dış görünüşüne ya da bize yansıyan durumuna göre geçmişini geleceğini bilmeden fikir beyan eder karşıdakileri mahkûm ederiz. Bu sizce normal bir davranış mıdır?
             Ögdülmüş: Evet, yerli yersiz her şeyi ve her durumu eleştirdiğimiz doğrudur. Fakat eleştirerek bir şey elde edemediğimizi ve bir yere varılamayacağını ise asla göremediğimiz de doğrudur. Hatta daha da ileri giderek bu konuda ısrarlı olduğumuz da doğrudur.

Marksist-sol görüşe mensup insanlar yüz yıldır, herkesi ve her şeyi eleştiriyor fakat bu güne kadar kayda değer bir netice alamadığı gibi. Toplumu da istediği yere getiremedi, kurduğu korku imparatorluğu çöktüğü gibi, “işçi cenneti!” hayallerine ulaşılamadılar, bu hayalin peşinde koşan insanlar sefil ve mutsuz oldular. Sürekli tenkid ederek birçok değerimizi de aşındırdılar. “Tenkid” hastalığı bize Batılılaşma maceramız ile yine batıdan geçti diyoruz ama bu “tenkid” hastalığını en çok sol bulaştırdı ve kullanarak yaygınlaştırdı.
            Odgurmuş: Bu tenkid hastalığı toplumun tamamını mı kapsadı.
            Ögdülmüş: Evet “kanaatli kardeşim” ne yazık ki toplumun tüm katmanlarına bu tenkid hastalığı yayıldı. İşin bana göre en vahim tarafı milletini seven, milli değerlere saygılı insanların ve hatta milli ve manevi değerler yolunda mücadele verenlerin de bu hastalığa olduğundan daha fazla yakalandığını görüyoruz. Milletini seven, milli ve manevi değerlere önem veren, Milliyetçiyim, Müslüman’ım diyenlerin her şeyi her durumu hadsiz hudutsuz eleştirmesi elbette doğru bir hareket olmaz. Onlar her konuyu tenkid yerine milletin menfaati açısından değerlendirmeler yapmalı, olayları milli menfaatler açısından akıl ve mantık süzgecinden geçirerek gerçeğe ulaşma yolunu seçmelidirler.
Bu eleştiri esasında önemli bir hastalıktır ve öyle bir hastalıktır ki sonra bir gün gerisin geri döner ve iç bünyeyi kemirir. Eleştiri hastalığına yakalanan insanlar ve toplumlar, eleştirilecek bir şey kalmayınca bu defa kendi kendilerini, kendi çevrelerini ve yine aynı fikirde olanları eleştirmeye başlarlar. Çünkü artık hastalık bulaşmıştır.

              Odgurmuş: Toplumda bu hastalık bu kadar yaygınlaşmışken ne yapmak gerekir.
              Ögdülmüş: Olaylara olumlu bakmak, olumlu taraflarını görmek lazım, insanların ayıbını açığa vermek yerine örtmek insani ve İslami bir görevdir. Kaldı ki karşımızdaki eleştiri getirdiğimiz kişinin veya ülkenin hiç iyi bir tarafı yok mu? Hiç bir şey iyi gitmiyor mu? Her şey sol’un abarttığı kadar mı? Her şey çok kötü ve berbat ise bu ülke nasıl ayakta duruyor diye düşünmek gerekir.
Bir de; Olaylara çok yüzeysel bakıyoruz. Her olayın görünen yüzü olduğu gibi bir de görünmeyen bir yüzü vardır. Bazen görünen yüzüne göre olayları değerlendirip hüküm vermek bizi doğru ve sıhhatli bir neticeye götürmez. Bu yüzden, her hangi bir olay karşısında görünen yüzün yanı sora görünmeyen taraflara da bakmak, acaba bu olayın sebepleri nelerdir, neden bu hale gelmiştir. Neden bu şekli almıştır ve çevre etkileri nelerdir gibi çok çeşitli bakış açıları yakalamak gerekir. Elbette eksik yanlarımız vardır, elbette uzun senelerin biriktirdiği üstesinden gelemediğimiz problemlerimiz de vardır. Bunu kimse inkâr edemez.
Eleştirilerin yanı sıra tarafsız olarak imkânlarımızı ve iyi yanlarımızı da görebilsek daha iyi ve gerçekçi bir değerlendirme yapmış oluruz. Hz. Mevlana “Kusurları görmede gece gibi ol” dediği halde. Dinimiz İslamiyet de Müslümanların kusur ve kabahatlerini görmemeye, kapatmaya çalışmayı emrettiği halde biz ne yapıyoruz? Bazı fikir hareketlerinin her şeyi, her türlü yalanı, dolanı, iftirayı mubah gören mensupları gibi, aslı astarı olmayan konularda yerli yersiz, kulaktan dolma bilgilerle “Ben görmedim ama öyle diyorlar“ diye eleştiride bulunmaları çok yanlış bir tutumdur.
Olaylara çok dikkatle bakmak gerekir, bir olay; Doğru mudur, yanlış mıdır, bakmadan, olayın bir de başka bir yüzü olabileceğini hesaba katmalıyız. Dikkatli olmak, dikkatli konuşmak gerekir, Aziz Nesin tarzı ile konuşmak her şeyin cılkını çıkarmak, milli ve manevi değerlere önem veren insanlara yakışmamalı.
………………………………………………………..
              Ögdülmiş:Akıl – Ululuk
              Odgurmış:Kanaat – Akıbet- Afiyet
Kadim Kitabımız olan “Kutadgu Bilig” de geçen iki şahsiyet:
………………………..
Sözün Özü: “Beni en ziyade şaşırtan, insanların kendi zayıflıklarına ve yanlışlarına şaşırmadıklarını görmektir.” Pascal.