BU BİR SEÇİM DEĞERLENDİRME YAZISI DEĞİLDİR! Gazi KARABULUT

BU BİR SEÇİM DEĞERLENDİRME YAZISI DEĞİLDİR.

Yarım asırlık ömre iki-üç yıl kala, otuz küsur yıllık mücadele hayatımızda çok seçim gördük, geçirdik. Her seçim kendi içinde ehemmiyet arz ediyordu.

Bu da öyle…

Meseleye başka bir zaviyeden bakmak istiyorum.

Türk milliyetçiliği fikir sisteminin tarihten alıp atiye kanat çırpan hakikatlerinden.

Devlet kuran iradenin devlet yaşatan ülküsünden… Devlet-i ebed müddet anlayışından…

Türk milliyetçiliğinin doluluğu, bütün milliyetçilerin mücadele azmini artırmıştır. Ülkedeki her milli direniş ve diriliş onları aşka getirmiş, millet ve devlet aleyhine atılan her adım ahlaklı bir isyanla karşılaşmıştır.

Galip Erdem anlatır ya uzun uzun…

Hayatlarında rahata yer olmadığını, hemen herkesle çatıştıklarını, en yakınları tarafından bile anlaşılmadıklarını…

Ve nihayet kendilerini, yaşadıkları topluma feda ettiklerini…

Yer yer toplum tarafından anlaşılamamış, görmezden gelinmiş, ötelenmiş, itelenmiş ama onlar mücadele etmekten asla imtina etmediklerini…

Türk milliyetçilerinin,

Zaman zaman evleri dağıtılmış, ocakları basılmış, ceza almış, sürgün olmuşlardır, ama asla vazgeçmeyi düşünmemişlerdir.

Daha acısı kara toprağın bağrına düşmüş, şehadet şerbeti içmiş ama geride kalanlar emanete sahip çıkmışlardır.

Çünkü Türk milliyetçileri, meselelere kısır politik hesaplarla değil, yüce bir milli şuur ile bakmışlardır.

Çünkü Türk milliyetçileri, emanetin yüceliğini bilmiş ve emaneti liyakatle taşımanın kaygısını gütmüştür.

Çünkü Türk milliyetçileri, memleketin ikbalinin önüne konacak bir başka husus görmemişlerdir.

Nitekim gün olmuş, devran geçmiş ve her defasında haklı çıkmışlardır.

Görmezden gelenler görmek zorunda kalmış, duymazdan gelenler duymak zorunda kalmışlardır.

Ve tarih bir kez daha Türk milliyetçilerinin haklılığını gözler önüne sermiştir.

İşte yakın tarih açısından bakıldığında Türkiye, büyük bir kıskacın ve yok etme arzuları ile kuşatılan bir ihanet cenderesinin içinde olduğu aşikardır.

Sadece başlıkları ile ifade edecek olsak bile üç büyük tehdit yıllardır Türkiye’yi ve Türk milletini zorda darda bırakmak, hatta yok etmek için faaliyet göstermekte, desteklenmektedir.

Terör olayları

Küresel ve bölgesel soğuk-sıcak savaşlar

Ekonomik kaos tehditleri

Bütün bu saldırıların temelinde iki asrı aşan şark meselesinin yattığını söylemek mümkündür. Türk milletinin, Anadolu coğrafyasındaki bin yılı aşan istikrarı ve kadim topraklarla olan bağı küresel güçleri ve global sermaye sahiplerini rahatsız etmiştir, etmektedir.

Asırları aşan hesaplaşma arzusu 15 Temmuz ile bir kez daha gün yüzüne çıkmış ve Türk Devleti, Türklük ve Türk milleti ile hesabı olanlar; dış mihraklarca desteklenerek, içerdeki uşakları aracılığı ile yıkılmak istenmiştir.

İşte bütün bunlara karşı dün olduğu gibi bugün de Türk milliyetçileri 2200 yılı aşan devlet geleneğinin ve milli şuurun gereği doğrultusunda, duruşlarını, tarihi sorumluluklarına göre belirlemişlerdir.

Devletin ve milletin ebediyeti adına yapılması gerekenler, milliyetçi fikir insanları ve eli kalem tutan Milliyetçi münevverlerce gündeme getirilmiştir.

İşte burada;
Rahmetli Alparslan Türkeş’in vefatından önceki son konuşmalarında sıklıkla vurguladığı üç noktayı hatırlamamız gerekiyor:

“1.Ülkücüler, milliyetçiler! Birleşiniz, “Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır.”.

2.Ülküdaşlık hukukuna halel getirecek söz, eylem ve tutumlardan uzak durunuz.

“3.İman etmedikçe cennete gidemezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olmazsınız.” Birbirinizi karşılıksız bir sevgi ile seviniz.”

Yine, Erol Güngör’ün “İnsanları sevmek onlara hizmet etmeyi gerektirir; bu hizmetin de medeniyetçi olan milliyetçilikten başka bir yolda yapılabileceği şüphelidir.” dediği gibi;

Veya Nurettin Topçu’nun, Milliyetçiliğimizin Esası’nda “ O zaman gaye ve emel birliği içinde aynı dili sevmiş, aynı imana sahip, bedenini ruhuyla anlaştırmış ve onun iradesiyle düzenlemiş, aynı ahlak kaidelerine sarılmış, hem de aynı ırkın hamurundan yapılmış, toprağı aynı kanla sulanmış; genci ihtiyarına itaatli, ferdi devletine minnettar, devleti halkına şefkatli, Allah hakimiyetine hep birlikte teşne bir büyük Sevgili’ye hep birlikte aşık; gökleri dua, toprağı secde kokan bir vatana hep birlikte bağlı bir millet.” şeklinde izah ettiği gibi bir anlayışın temsilcisi Türk milliyetçileri, Türkiye’nin ve Türk Dünyasının kalbine, mührünü vuracaktır.