MÜFİDE FERİT TEK VE AYDEMİR

MÜFİDE FERİT TEK

VE “AYDEMİR”

ROMANINA DAİR KISA BİR MÜTALAA

Fatih AKMAN

Edebi anlamda Türkçü-Turancı fikrin ikinci örneği olarak kabul edilen(Halide Edip, Yeni Turan’dan sonra), kütüphanelerin tozlu raflarında kalmış ve günümüzde pek dikkati celbetmemiş olan Aydemir adlı romanın sahibi: Müfide Ferit Tek.

1892 Kastamonu doğumlu yazar; babasının işi ve daha sonra eşi olacak Ahmet Ferit Tek’in görevi nedeniyle bir hayli seyahat geçirmiştir. İlköğrenimini Trablusgarp’da İtalyanların denetimindeki bir okulda tamamlayan Müfide Ferit, burada iyi derecede İtalyanca ve Fransızca öğrenme imkânı buldu. Tam da bahis konusu senelerde İstanbul’dan sürgünle bölgeye gelen Yusuf Akçura ve Ahmet Ferit Tek ile burada tanışmıştır. 1903’de Fransa’ya gönderilen Tek, burada Versailles Lisesi’ne kaydoldu ve 15 yaşında iken Trablusgarp’da tanıştığı Ahmet Ferit Tek ile evlendi. Daha öncede bahsettiğimiz seyahatleri de Ahmet Ferit Tek’in gerek sürgün gerek görev icabı yer değiştirmeleri vesilesiyle hayatı boyunca sürmüştür.

II. Meşrutiyet ertesinde İstanbul’a gelen Tek’in yolu, eşi Ahmet Ferit’in İttihat ve Terakki muhalefeti nedeniyle sürgün edilişi  ve romanında da yer bulacağı şekliyle Sinop’a düşmüştür. 1913-1918 yılları arasında Sinop ve Bilecik’te hayatını sürdüren Müfide Ferit, Yusuf Akçura’nın da desteği ile henüz 25 yaşında yazdığı ‘Aydemir’ adlı romanını yayınlamıştır. İşgal yıllarında kurtuluş mücadelesi lehinde yazdığı makaleler nedeniyle İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek zorunda kalmış olan Tek, dönemin önemli gazetelerinden İfham ve Hakimiyet-i Milliye gibi Milli Mücadele yanlısı gazetelerde yazılar yazmıştır. 1924 yılında ikinci romanı ‘Pervaneler’i, 1933 yılında da Almanca olarak basılmış ‘Affolunmayan Günah’ adlı romanlarını yayınlamıştır. Daha sonra Ahmet Ferit’in yurtdışı görevleri nedeniyle uzun yıllar bir çok dünya şehrinde yaşayan Müfide Ferit, 1977 yılında uzun ve serüven dolu bir hayatın ardından İstanbul’da vefat etmiştir.

Yazarın, ortaya koyduğu  Aydemir adlı  roman yayınlandığı dönemde hatırı sayılır bir kitleyi etkilemiş, hatta yıllar sonra Şevket Süreyya Aydemir’e soyadı seçiminde ilham kaynağı olmuştur. Roman, İstanbul’da yaşayan ve bir Paşa kızı olan Hazin’e aşık, aynı zamanda Türkçülük-Turancılık fikrine gönül vermiş bir adamın, Demir’in hayat hikayesini anlatmaktadır. Demir’in beşeri kabul ettiği aşk ile ulvi derecede gördüğü Turan fikri arasında yapmak zorunda kaldığı tercih ve daha sonrasında yaşadığı duygusal çatışmalar edebi bir üslupla romanda yer bulmaktadır. Aydemir, Hazin’i bırakarak Türkistan’a, Rus zulmü ve hakimiyeti altında kalmış Türk kardeşlerini boyunduruktan kurtarmak, onların Turan bilincini artırmak, onları eğitmek ve kurtuluşu sağlayarak birliği kurmak amacıyla gitmiştir. Türkistan’ın yoksulluk ve sefalet içerisinde kalmış şehirlerinde dolaşmış, hastalara deva olmuş, gençlere hoca olmuş, halka Turan yolunda rehber olmuştur. Aydemir karakteri, tavrıyla, fikirleriyle ve hareketleriyle bölgede bir ‘peygamber’ edası ile tanınmış, şaşkın ve korku içindeki Türkistan halkını uyanışa geçirmeye gayret etmiştir. Kendisine kötülük edenlere iyilikle karşılık vermiş (Buda’nın yaklaşımına da sıklıkla yer verilir), bir çocuğun gözyaşına mani olmak için kendinden vazgeçmiş ve Ruslar tarafından idam edilmiştir.

Aydemir karakteri Müfide Ferit Tek’in kaleminde bir kahraman, bir öğretmen ve altını tekrar çizmek gerekirse bir rehber rolüne bürünmüştür. Beşeri aşkının acılarını, ırkdaşlarının mutluluğu ve bilinçlenmesinde unutmuştur. Fuat Köprülü’nün deyimiyle Türkistan halkına ‘mehdi’ olmuş, Ömer Seyfettin’in deyimi ile de bir ‘milliyet misyoneri’ olmuştur. Aydemir, Turan fikrinin edebiyatımızda önemli bir aktörü olmuş ve Türkçülük fikrinin Köprülü’nün deyimiyle ‘Balkan milliyetçiliği gibi saldırgan’ olmadığını ortaya koymuş, oldukça değerli bir eserdir.

Romandan Kesitler:

1) Bir kere Rus’un ezildiğini görecek miyiz?.. Biz hakim, o esir, biz efendi, o köle olacak mı?

-Hayır, böyle düşünme… Bunu isteme… Bugünü görmeyeceğiz ve görmememiz insaniyet namına daha iyidir. Mazlumların hâkim oldukları gün zalimler kahredilemeyecek. Onlar da serbest ve memnun kalacaklar. Çünkü bizim aradığımız, mazlumla zalimin vaziyetlerini değiştirmek değil. Zulüm yapmak, zulüm görmek kadar işkencelidir. Mağdurlar bedbaht olur; fakat iyi kalabilirler.

2) Dinî, millî, medenî bütün vasıtalarla Türklerin Ruslaştırılmasına çalışılıyor. Mektepler Ruslaştırılıyor. Mescitler Ruslaştırılıyor ve netice olarak dimağlar Ruslaştırılıyor… Rus lisesinden çıkan, sefih Rus zabitleri arasına karıştırılan yarı bilgin Rus muhibbi Türkler yok mu…Ah! İşte bunlar, Rus Türklüğünün en öldürücü azası, bu zavallılardır. Çarlık, bu cahillerden birisini bütün Rusya Müslümanlarına müftü yapmaktan bile çekinmedi. Düşününüz Hazin Hanım, din, Rusya Müslümanlarının bugün mevcut en kuvvetli zırhları, en metin kaleleridir; Rus bu kalenin kumandanını satın almıştır.

3) Türk olan her yer memleketim, üzüntüde olan her insan sevgilim,ailem…

4) Bugün biz öleceğiz; fakat emelimiz artık yaşayacak, yaşasın emel, yaşasın Türkler!

Müfide Ferit Tek, Aydemir, Kaknüs Yayınları, 2002, İstanbul