Ziya Gökalp’in Bir Mektubu

Kızım Seniha,

Sevgili kızım, bu hafta da mektup alamadım. Fakat, ehemmiyeti yok. Mektup almasam da almış gibiyim. Kalblerinizi, bir kitaptan daha iyi okuyabilirim. Mektubunuz gecikmiş olsa da ne çıkar? Yalnız sıkıntıda olup olmadı­ğınızı anlamak isterim. İnsaniyet artık daimî ıstıraplardan kurtulacaktır. Böyle buhranlı zamanlar, büyük mefkure­lerin büyüyüp yayılacağı bir zamandır. İnsanları kurtara­cak mefkurelerdir. Mefkure her memleketi bir cennet ya­pacak. Her millet, kendi cennetinde hür ve mesut yaşa­yacaktır. İstikbâlde artık haksızlık, adaletsizlik, hürriyet­sizlik yoktur. Kin, husûmet, tama’, haset yoktur. Fertler birbirini sevecek, milletler birbirini sevecek, dinler birbi­rini sevecek, medeniyetler birbirini sevecek.

Yeni hayatta her fert, her millet tabiatın gizli hâzine­lerini sây anahtarıyle açarak oradan geçinecek; ovaları­mız, derelerimiz, tepelerimiz şimdiki gibi boş kalmayacak; tepeler ormanlara, dereler yemiş ağaçlarına, ovalar yeşil ekinlere bürünecek; her tarafta fabrikaların, mâden ocak­larının bacaları, semâya siyah duman sütûnlan savura­cak; çocuklar oynarken derslerini öğrenmiş olacak, büyük­ler eğlenirken işlerini yapmış bulunacak, kimse kanâatin­den dolayı mücrim tutulmayacak; kimse milletini sevdiği için cani addolunmayacak, en iyi adamlar değil, hattâ iyi olmayanlar bile, hapishânelerde, menfalarda çürütül­meyecek; o zamanın kanunları yalan, ahlâkları sahte, ilimleri, felsefeleri hileli olmayacak.

İşte bu zaman gelince bizim milletimiz de mesut ola­cak; şimdi, haksızlığa, sefâlete, esârete, sıkıntıya taham­mül lâzım geliyor. İnsanlar da bu hâle uzun müddet ta­hammül edemezler. İnsanda akıl, irâde, mefkure varken zilleti kabûl edemez kızım.

Ziya Gökalp