TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR!

Gültekin ÖZTÜRK

“Geçmiş artık yoktur. Gelecek ise henüz yoktur. Bu sebeple ben bugünü düşünüyor ve bugünümü yaşıyorum” diye ifade edilen bir hayat felsefesi vardır.

İlk bakışta doğru gibi görünen ve güzel ülkemde pek çok kişinin tatbik ettiği bu anlayışa ben katılmıyorum.

Elbette geçmiş yaşanmış ve bitmiştir. Elbette gelecek bilinmediği için henüz yoktur ve esas olan yaşanan şimdiki zamandır. Lakin geçmişi öğrenmeden ya da unutarak bugünü yaşamak da geleceğimizi suyun akışına bırakarak risk etmek olur ki bu bir tür kumardır. Hayatımızla kumar oynamak onu değersizleştirecek ve neslimizin geleceğini tehlikeye sokacaktır.

Oysa Cenab-ı Allah’ın bize bir lütfü olan hayatımızı anlamlı ve değerli kılmak temel görevimizdir. Onunla asla kumar oynanamaz.

Geçmiş ve haldeki deneyimlerin ışığında daha güzel bir gelecek kurmaya çalışmak hem kişinin hem de yönetenlerin izleyeceği en doğru yoldur.

Bundan dolayıdır ki günümüzü hatalardan/yanlışlardan arınmış olarak yaşamak ve güzel bir geleceğe zemin hazırlamak için geçmişi doğru okumamız, doğru anlamamız gerekir.

Oysa günümüzde bazılarımızın geçmişi unuttuklarını “Bugünü ye yarının sahibi Allah’tır” diyerek yarını hiç düşünmeden günübirlik yaşadıklarını gözlemekteyim.

Bana göre kapitalist sistemin ürünü olan bu hayatlar anlamsız, boşuna yaşanmış ot gibi semeresiz hayatlardır.

Bazılarımız ise dünyamıza karşı duyarlı olmakla beraber beklentilerine ulaşamamanın yılgınlığı, bitkinliği içindedirler. Bu hayatlar da heyecanlarını yitirdikleri için geleceğe olumlu katkı verememektedirler. Benim üzerinde durduğum hayatlar bunlardır.

Ne yazık ki son günlerde Türk Milliyetçisi kimi dostlarımızın yılgınlık, umutsuzluk, bezginlik içinde olduklarını görmekteyim.

İşte bu yazımı yorgun görünen, yılgın, umutsuz, kızımın tabiriyle kırgın Türkler için yazdım. Amacım 60’ında hasta ve kızgın bir adamın, öfkeli bir Türk’ün gelecek kaygısıyla halen mücadele ettiğini göstererek bir nebze olsun onları heyecanlandırmak ve kaybolmaya yüz tutan umutlarını tekrar yeşertebilmektir.

10 yıldır her alanda görülen ağır baskılardan ve son günlerde yaşananlardan dolayı “Bu iş bitmiştir. Türkiye AKP-PKK ve ortaklarının özel çiftliği olmuştur. Artık bu ülkede bize hayat hakkı tanımazlar…vs” gibi sözlerle yılgınlık ve derin bir umutsuzluk içine giren yol arkadaşlarımızı tekrar harekete geçirmek umuduyla yazdım bu satırları.

Evet, İhvan “durmak yok yola devam” diyor ve milli değerlerimizi yakarak, yıkarak küresel güçlerle el ele, 11 yıldır güttüğü davasını menziline taşıyor.

Yoluna çıkan engelleri iç/dış müttefikleri yardımıyla aşıyor, tıkandığı noktada şeytanla bile işbirliği yaparak yoluna devam ediyor.

“Dostum” dediği Barzani’nin Diyarbakır’a gelmesi sebebiyle devletimizin/cumhuriyetimizin kurucusu Başbuğ Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm diyene!” sözlerini meydanlardan kaldırma cüretini bile gösterebiliyor.

Kurduğu menfaat ittifakı içindeki çıkar çatışmalarından dolayı oluşan çatlakları yine aynı çevrelerin “birlikte kaybederiz kaygısıyla” her seferinde tamir edebiliyor.

Evet, anket üstüne anket yayımlayıp AKP’yi %50’nin üstünde gösteren çıkarlarının kölesi olmuş medya ve paraya boğulmuş sözde kamuoyu araştırma şirketleri sayesinde muhalefetin sesini kısabiliyor, fakir halka sağladığı çıkarları oya tahvil edebiliyor.

Bu zihniyetin sahiplerinin amaçlarına ulaşmak için Türk düşmanlarıyla, hatta şeytanla bile ittifak kurduğunu, Diyarbakır’ı Kürdistan’ın başkenti ilan etme cüretinde bulunduklarını da görüyoruz.

Kısacası Diyarbakır’da yaşanan son rezaleti bir zafer gibi takdim eden bu AKP-PKK zihniyetinin amacına ulaşabilmek için her yolu mubah görmekte olduğu da artık çok açıktır.

Biliyorum ki bütün bunlar ve 11 yıldır milletimize yaşatılan acılar, Türk düşmanı ittifak cephesinin ortak marifetleridir. Yine çok iyi biliyoruz ki bütün bu yaptıkları ile ulaşmak istedikleri amaçları milli direniş odaklarını yok etmek ya da ele geçirmek ve direnişçileri yıldırıp sindirmektir.

Maalesef şer ittifakı bu melun amaçlarına ulaşma konusunda büyük ölçüde başarı da kazanmış görünmektedir. Ve bundan cesaretle bugün “Durmak yok yola devam” diyebilmektedirler.

Varsın desinler, bunlar sinmek/yılmak için yeter gerekçe değildir. Ben de bütün gücümle ve inancımla “Yılmak yok mücadeleye devam” diyorum. Zira kendime, milletime, Ülküdaşlarıma ölümüne inanıyorum ve de güveniyorum.

Adım gibi biliyorum ki Türk Milliyetçileri/Ülkücüleri, dün olduğu, bugün de yaptıkları gibi yılmadan canları pahasına Türk milletimin bekası için mücadele edecektir.

Geçmişte milletimizin ve devletimizin parçalandığını gören Namık Kemal şöyle sormuştur;

Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?

Büyük Atatürk’ün işgal şartlarında vatan şairine cevabı şu sözler olmuştur;

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini.

Türk milleti, bu sözlerin sahibi Gazi Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Cihan Savaşının galiplerine karşı emsalsiz bir mücadele vermiş ve muazzam bir zafer kazanarak bugünümüzü inşa etmiştir.

Bugün de Atatürk’ü örnek alan Türk Milliyetçileri/Ülkücüleri “Elbette bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini” diye haykırmakta gerekirse yeniden milli mücadeleye kararlı olduklarını göstermektedirler.

İnanıyorum ki geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye Cumhuriyetini değiştirmek ve dönüştürmek için işbaşında olan yıkımcılar amaçlarına ulaşamayacak, Türk Milliyetçilerinin/Ülkücülerinin fedakârlıkları, gayretleri ile hezimete uğrayacaklardır.

Muhakkak ki 16 Kasım günü Türk milleti olarak yaşadığımız Diyarbakır zilletini konu alan çok şey yazılıyor, çok şey söyleniyor.  

Ben bu zilletten kaynaklı öfkeme yenik düşüp çok kötü sözler söylememek, yanlış bir adım atmamak için şimdilik kaydıyla kısa bir mesaj vererek yazımı bitirmek istiyorum.

Bütün varlığımla iman ediyorum ki dün olduğu gibi bugün de baht-ı kara mâderini kurtaracaklar bulunmaktadır ve de bulunacaktır.

Milletimizin kara bahtını değiştirmek, onu kötü akıbetlerden kurtarmak için ölüme kucak açan şehitlerimizin aziz hatırası, kolunu, bacağını kaybetmiş kahraman gazilerimizin kutsal emaneti elbette korunacak ve yüceltilecektir. Bundan zerre kadar kuşkum yoktur.

Yılgınlık, umutsuzluk, nemelazımcılık Ülkücülere yakışmaz. 

Türk Milliyetçileri haydi göreve… Gün Türk vatanı ve milleti için canla başla mücadele günüdür.

Unutmayınız ki “Türkiye Türklerindir!”

Ne Mutlu Türk’üm diyene!

 

Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar