TÜRK OCAKLARI ve TÜRKEŞ

TÜREDİ MİLLİYETÇİLERİN

TÜRK OCAKLARI’NA İHANETİ

Erdal Altay BALKANLI

Türk topraklarında milliyetçilik fikrinin yayılmasında, bu inançla unutulup gitmiş Türklük unsurlarının yeniden canlandırılıp, kalpleri titreten bir iman olarak millete yayılmasında en önemli paya sahip olan Türk Ocakları, milliyetçi olduklarını ileri sürenler tarafından çalışamaz hale getirilmek üzeredir.

Bilindiği gibi, Türk Ocakları’nın Ankara’daki merkez binası, birtakım yakıştırma bahanelerle 12 Mart sonrası hükümeti tarafından Türk Ocakları’nın elinden alınarak Millî Savunma Bakanlığı emrine verilmiştir. Bu bakanlık ilgililerinin binayı dernek maksadı dışında kullanmanın mümkün olmadığını ve o sebeple işlerine yaramıyacağını bildirmeleri üzerine de Milli Eğitim Bakanlığı’na verilmişti.

Ocağın o zamanki idare heyeti çeşitli yollarla, binanın geri alınmasına çalışmışlar ve muvaffak olamamışlardı. Bu, ondan sonraki hükümetler zamanında da aynı menfi sonuçla karşılandı ve Türk Ocakları binası, asıl sahibine verilmedi.

Binanın ve arsasının Türklüğe gönül vermiş bütün dünya insanlarının ne türlü yardımlarıyla vücut bulduğu konu ile ilgilenenlerin malûmudur. Birçok yabancı gibi Yunan Başbakanı Venizelos bile bu bina için para yardımı yapmıştır. Ta Amerika’dan maddi ve manevi yardımlar gelmiştir. Bir ara paranın bitmesi üzerine amele ve diğer inşaat görevlileri, bir yardım olmak üzere ücret almadan çalışmışlardır. Birçok yardım ve fedakârlıklarla tamamlanan binanın tefrişi de yine aynı tarzda olmuş, Rusya, Afganistan. Hindistan, Amerika ile ayrıca birçok Asya, Afrika, Avrupa ülkeleri bu işte adeta yarışmışlardı.

Her santimine kadar Türk Ocaklarına ait olan binanın ocağa geri verilmemesi o zamanki hükümetlerin anlayışına bağlanmış, Ocağa gönül verenler başka bir karşılık almayı zaten beklemedikleri için üzülerek sabretmişlerdi

Nihayet, Milliyetçi Cephe teşekkül etmeye ve Türk Ocakları için de yeni ümitler doğmaya başladı. Bu ümitten de öte birşeydi. Sağa sola müjde veriliyordu: “Artık Ocak, binasma mutlaka kavuşur” diye… Nasıl verilmesin ki, cephenin “milliyetçilik”ten bârız başka bir vasfı dahi yoktu. Adeta tek temel oydu. Bu kadar insan bu iddia etrafında toplanıyordu. Silâhlarını ve ucuz politika oyunlarını bir yana bırakarak. Dostluk eli “milliyetçilik” diye uzanıyordu.

Bu arada Ocak Yönetim Kurulunun iki üyesi cephe iktidarının iki müsteşarı oldular Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının… Bir diğeri müsteşar yardımcısı. Cephe lideri dahil hiç kimse “Milliyetçilik”ten, “Türk milleti”nden başka lâf etmiyordu. Görünüşe göre milliyetçilik fikri iktidar olmuştu..

Ama hayır! İktidar olanlar, bu fikri son tutamak olarak kullananlardı. Milliyetçiler çok ufak, etkisi az bir guruptu cephede. Zaman geçtikçe bunun böyle olduğu iyice ortaya çıktı. Türedilerin milliyetçi olamıyacakları açıktı. O güne kadar “milliyetçi”liği ağızlarına almayanların yine de bu ülküden çok uzaklarda oldukları, günün icabı sureti haktan görünenlerin yine hiç değişmedikleri ve bu yeni lâfı kendilerine sadece sakız ettikleri ortaya çıktı. Hakiki milliyetçiler ızdırap çekip durdular. Müsteşar da olsalar etkileri olmuyordu, bakan da olsalar.. Oyun onların dışında devam edip gidiyordu. Azınlıktılar çünkü…

Bina, önce Hemşire Okulu yapılmak istendi. Bin güçlükle bu önlendi Temaslar sonunda Ocak idarecilerine söz verildi, tatlı sözler edildi, binanın iadesiyle ilgili ümit ışıkları yakıldı. İş, Bakanlar Kurulu kararına kaldı. Ama bir türlü çıkmadı bu karar. Oyalanıldı. Bir keresinde cephe lideri bizzat söz verdi bu işi artık bitireceğine ve binayı Ocağa iade edeceğine dair. yine ses yok.

Bütün bu milliyetçilik iddialarına, bütün bu sözlere ve vaadlere rağmen şimdi durum şudur: Türk Ocakları binası, bakanlık binası olarak kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı’na verilmek için kararname hazırlanmıştır. Karar, Bakanlara elden götürülmekte ve bir görüşme açılması engellenmektedir. Çünkü bu karar, Bakanlar Kurulu’ndan öyle kolayca geçemez. En az iki Bakanlar Kurulu üyesinin soracağı sorulara cevap verebilmek mümkün olmayacaktır. O zaman da Ocağı söndürmek için hazırlanan plân yürümeyecektir.

Nitekim yine de beklenen olmuş, kararname sayın Türkeş’in masasında takılmıştır. İmzalanmamaktadır ve sebep sorulmaktadır.

Hakiki milliyetçilerden durmadan kötü puan alanların kesin ihanet belgesi olacak olan bu kararın geri alınması bütün bu sözleri yalanlayacaktır. Gözler, onların üzerine çevrilmiştir. Ama geri alırlar mı, orası bilinmez. Eğer kararname çıkmazsa, bu, çıkarılmadığından olacaktır. İyi niyetlerin ve doğru sözlülüğün isbatı binayı Ocağa iade etmektir.

Bunu temin edebilmek için bütün hakiki milliyetçilerin yardımına ihtiyaç vardır. Herkes kendi çevresini ve imkânlarını kullanarak bu fikri yaymalı, binanın geri verilmesine çalışmalıdır. Topluca çekilen telgraflarla idareciler ikaz edilmeli, yanlış ve haksız teşebbüsün önlenerek düzeltilmesi temin edilmelidir.

Milliyetçiler görev başına…

KAYNAK: Devlet Gazetesi, 29 Eylül 1975, Sayı:308, s.6