Prof. Dr. Nurullah ÇETİN: 100. YILINDA SİVAS KONGRESİ

SİVAS KONGRESİ, İSTİKLALCİ VE MİLLİYETÇİ BİR TÜRK İRADESİDİR.

Prof. Dr. Nurullah ÇETİN

Sivas Kongresi, Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün yolbaşçılığında Türk milletinin tamamının ve Türk vatanının bütün bölgelerinin tam bir birlik, inanç, azim, ümit ve kararlılıkla tam bağımsız millî bir Türk devleti kurma azminin karara bağlandığı tarihî bir zemindir. Kurtuluştan kuruluşa giden sürecin en önemli aşamasıdır. Sivas Kongresi, bölgesel değil, milli bir kongredir. Türk milletinin Müslüman Türk kimliğini kurtarma, koruma, geliştirme ve teşkilatlanarak devletleşme sürecinin en önemli işaret fişeğidir.

Sivas Kongresi, Türk’ün esareti, köleliği, zilleti, aşağılanmayı, işgali ve tarihten silinmeyi kabullenmeme, kıyamete kadar hür, bağımsız, kişilikli, millî ve manevi değerlerine bağlı olarak onurluca yaşama iradesinin bir zeminidir. Sivas Kongresi, o zaman için son Haçlı işgal ve istilasına karşı cihat fetvasının alındığı bir kutlu istişare hadisesidir. 4 – 11 Eylül 1919 Sivas Kongresinde alınan 6 önemli karar, günümüz için de aynıyla geçerliliğini ve güncelliğini korumaktadır. Bunları kısaca günümüze uyarlayarak hatırlayalım:

1. O gün “Millî sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.” Denilmişti. O halde bugünkü iri partiler, Türk vatanını bölüp parçalama amacıyla eşkiyalık yapan PKK’nın siyasi temsilcisi olan HDP adlanan şer yapıyla fingirdeşmeyecek, Türk düşmanlığına dayalı etnik ırkçı, kavmiyetçi şebelekleri partilerinin karar mekanizmalarına, yönetim kademelerine getirmeyecek, onlara taviz vermeyecektir.
Vatan bölünmez bir bütündür diyorsanız, o zaman sürekli Türk vatanını bölüp parçalama projeleri üreten ve uygulayan, bu amaçla PKK’yı kara ordusu olarak kullanan, onlara her türlü silahı veren, koruyup kollayan Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail ile aşna fişne olmayacak, onları stratejik ortak adıyla efendi edinmeyecek, onlarla işbirliği yapmayacaksınız. Vatanın bölünmezliğini, bütünlüğünü, parçalanamazlığını samimi olarak istiyorsanız, o zaman federasyonculuk, eyaletçilik, özerklik, kantonculuk, bölgelere bölme gibi soytarılıklara yeltenmeyeceksiniz.

2. O gün “Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.” Denilmişti. Bugün devlet idaremizi ve vatanımızı yabancıların her türlü siyasi işgaline karşı korumalıyız. Bütün ekonomik kaynaklarımızın, uluslarüstü emperyalist şirketlerin işgali altına sokulmasına izin vermemeliyiz. Ayrıca bu emperyalist odakların siyasetimizi ve idaremizi yönlendirme amaçlı müdahalelerine fırsat vermemeliyiz.
Millî Türk devletimiz ve Türk millet birliğimiz, bütün sembol, değer ve kurumlarıyla varlığını korumalıdır. Türk milleti, demokratik nizam içinde kalarak millî kimlik değerlerini ve tam bağımsız millî Türk devletinin birliğini, bütünlüğünü ve bütün imkân ve fırsatlarını korumak için topyekün kendisini savunma ve direnme durumunda görevden kaçmamalıdır.
Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı milletin topyekün kendisini savunması demek, yabancı devletleri ülkemizde söz sahibi yapmamak, yabancı oluşumlara ayrıcalıklı imkanlar sunmamak, yabancı devletlerin özellikle de Amerika, Avrupa, Rusya, Çin ve İsrail’in içimizdeki sözcülerine, yerli temsilcilerine, memurlarına, acentalarına, emperyalist yabancı devletlerin her türlü siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal projelerini uygulama niyetindeki siyaset ibişlerine fırsat vermemek demektir.

3. O gün “Millî iradeyi hâkim kılmak ve Kuva-yı Milliye’yi tek kuvvet tanımak temel esastır.” Denilmişti. Türk milletinin kurtuluşu ve selameti, millî iradesinin hiçbir kısıtlama, yasaklama ve engelleme getirmeden ülke yönetimine hâkim kılınmasındadır. Millî Mücadeleyi yürüten Kuva-yı Milliye, Türk ordusu demektir. Türk ordusu küçültülemez, itibarsızlaştırılamaz, tasfiye edilemez.
Türk milleti ve Devletinin devam ve bekası Türk ordusunun asker sayısı, en son silah teknolojisi, araç gereç, malzeme, istihbarat, taktik, bilgi ve beceri gibi alanlarda daha fazla güçlendirilmesine ve tamamen Türk milliyetçiliği bilinciyle donanmasına bağlıdır.

4. O gün “Manda ve himaye kabul edilemez.” Denilmişti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerika’nın ve Avrupa Birliğinin dolaylı yollardan, kurumsal ilişkiler içine sokularak ve modern bir tezgâhla manda ve himayesi altına alınmasına izin vermemelidir. Manda ve himaye altına girmemek demek, Avrupa Birliğinden, Amerika’dan, Rusya’dan, Çin’den, ondan bundan emir ve talimatla kanun ve anayasa yapmamak, yabancı emperyalist Haçlı Siyonist yapılanmaların güdümüne, yörüngesine, yönlendirmesine, müdahalesine girmemek demektir.
Bütün topraklarınızı, limanlarınızı, gelir kaynaklarınızı, fabrikalarınızı, şirketlerinizi, madenlerinizi, yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerinizi, pazarınızı, ticaretinizi, paranızı yabancı şirket ve devletlere teslim ederseniz manda ve himaye altına girersiniz. Kendi Türk-İslam kültürünüzden ve medeniyetinizden vazgeçip tamamen Amerika ve Avrupa kültürünü, değerlerini, inançlarını, yaşama biçimini, felsefesini, sanatını benimserseniz mankurtlaşmış olur, o zaman manda ve himaye altına kolayca girersiniz. Eğitim sisteminiz milli ve İslami nitelikli olmazsa o zaman çocuklarını Müslüman Türk olarak değil; tüketim, eğlence, haz nesnesi sorumsuz, şuursuz bir kuru kalabalığa dönünüşür ve o zaman manda ve himaye altına kolayca girersiniz.
Bu yeni manda ve himaye sistemine karşı Türk milleti topyekün milli ve İslami temel üzerine dayalı bir demokratik istiklâl mücadelesi vermek durumunda kalırsa görevden kaçmamalıdır. “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyen her Türk, sorumluluk alarak bu manda ve himayeyi mutlaka yok etmelidir. Tam istiklâlci millî bir Türk Devletini kuruluş esaslarına bağlı kalarak tepeden tırnağa yeniden nizama sokmak, Türk’ün sorumluluğudur.

5. O gün “Aynı gaye ile millî vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.” Denilmişti. Bugün de millî vicdanımızdan doğan mevcut bütün dernekler, partiler, vakıflar, sendikalar, meslek örgütleri, diğer zümre ve kişiler, ülkeyi korumak için genel bir teşkilat olarak birleştirilmelidir.
Özellikle Türk milliyetçiliği ruhuna sahip bütün siyasi, kültürel, sosyal, ekonomik oluşumların ve yapıların ufak tefek ayrılıkları, küslükleri, kişisel çekişmeleri bir tarafa bırakıp Türk milleti ve devletinin geleceği adına mutlaka birleşmesi gerekmektedir. Bugün Haçlı Siyonist emperyalist odaklar Türk milliyetçilerini dağıtmış, parçalamış, bağımsız bir siyasi irade olmaktan çıkarmış, kendi emirlerindeki partilerin oy deposu ve amelesi haline getirmiştir. Türk milliyetçileri Sivas Kongresinin bu 5.maddesini iyice özümsemelidir.

6. O gün “Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.” Denilmişti. Bugün de mevcut millî teşkilatlarımızı idare etmek ve alınan kararları yürütmek için Türklerin tam bağımsız millî iradeleriyle yönetime gelecek kadro, âdeta bir Heyet-i Temsiliye olarak görev yapmalıdır.