Gültekin Öztürk: ÖKÜZ ÖLDÜ…

ÖKÜZ ÖLDÜ…

Gültekin Öztürk

Turpun iyisi heybede derler ya al sana iyi turp. “Daha valizi açmadım. Bu klasörde kalan bir belge…” Adam açıkça söylüyor işte tabi anlayana ve de karşı belge torbalayanlara.

Bavulcu muhabir “ya hizaya gelirsiniz ya da gerisi geliyor” diye mesaj getirmiş sahibinden.

Büyük belge ofisi, muhabir muhbirleri eliyle tetiği çekti anlaşılan. Kursun adresini bilir/bulur, buldu da sanırım.

Peki, klasörde kalan bu MGK belgesi ve önemi nedir?

Bu sorunun cevabı “F. Gülen Cemaatini Bitirme Planı” adıyla Taraf Gazetesinin manşetten verdiği 2004 yılına ait Milli Güvenlik Kurulu kararlarıdır.

Belge çok önemlidir zira onu imzalayanlar, yıllardır bu cemaat ile koalisyon halinde iktidarı paylaşmış olanlardır.

Bu belgenin bize söylediği gerçek şudur; Ortaklar bir yandan ortak olup devleti paylaşmış öte yandan da birbirinin kuyusunu kazmak için kararlar almış, hazırlıklar yapmış ve bu maksatla belge bilgi toplamıştır.  

Sanırım bu sebeple hükümet kanadı telaş içinde bakanlarına, vekillerine, danışmanlarına “Bu kararlar tavsiye niteliğinde ve uygulanmamıştır. Dolayısıyla bu MGK kararları yok hükmündedir” şeklinde komik açıklamalar yaptırmaktadır.

Sayın Arınç’ın “Tamam böyle bir MGK kararı var ama biz hiçbir hükmünü uygulamadık.” diye itirafı, konuyu sıradanlaştırarak savuşturma çabası ve hatta gözyaşları bile bu kez işe yaramayacak.

Bence Bülent Beyin, kendini heba edip özgül ağırlığını ayağa düşürmemesi daha doğru olur.

Sayın Çiçek de nafile turları atıyor. “Aferin, ne de güzel yapmışsınız” demelerini bekliyor ama boşuna, ortak AKP liderliğine “firavun” diyecek kadar çok öfkeli….

Eski ortağınız “Hizmet Hareketi” hükümet açıklamalarına karşı bakınız neler diyor:

“Ey Hükümet, biz böyle bir planın içinde olmayız diyorsunuz ama MGK kararında birinizin bile muhalefet şerhiniz yok. Ne oldu sizin vesayete karşı verdiğiniz şanlı savaşa?

Ne düşündünüz de kuzu kuzu Gülen Cemaatini Bitirme Eylem Planı kararlarını imzaladınız?

Tayyip Bey, hani siz diklenmeden dik dururdunuz? Bize attığınız şamarlar yeter artık” gibi sitem/öfke dolu açıklamalar yapılıyor.

En son dün Zaman’ın attığı manşet tam bir rest çekmedir:

“Dershaneleri kapatamazsınız!”

Fazlasını merak eden Zaman Gazetesine ve Samanyolu TV’ye bakabilir.

Cemaatin bu açıklamaları üzerine AKP’nin ağır topu bugün “Bir kardeş kavgası beklemeyin. Dershane işini de bu MGK belgesi meselesini de biz aramızda çözeriz..” şeklinde bir açıklama yaptı.

Geç kardeşim bu havaları geç! Durum o kadar basit ve daha önce yaptıklarınız gibi kolayca defedeceğiniz türden bir hadise değildir.

Zira daha bavul açılmadı ”Kim bilir o bavulda daha kaç belge, kaç kaset var. Bunu henüz bilmiyoruz lakin yakında öğreneceğimiz kesin..”

Bir yazımda “Tuz kokmuş” demiştim. Bu gündem haklılığımı bir kez daha kanıtlandı. Bu MGK kararları, kirli çamaşırların bir kısmını gözler önüne sermiş ve kokusu bile burnumuzun direğini kırmaya yetmiştir.

Bu MGK belgesinin açıklanmasının sevindirici tarafı “Ergenekon diye adlandırılan Ümraniye Davası, Balyoz Davası, 28 Şubat ve BÇG Davalarının mevcut halleriyle hukuki açıdan çökmüş” olduğunun resmiyet kazanmış olmasıdır.

Bu belgenin üzüntü veren yanı ise “Kurgulanmış olan malum davaların devletin zirvesinde itibar görmesi ve millet adına karar veren hâkimlerin de sahte kanıtları doğru bulup cezaya hükmederek hukuku çiğnemiş olmalarıdır”

Bu davaların iktidar kanadını oluşturan koalisyon ortakları tarafından kurgulandığı artık gün gibi açıktır ve verilen cezalar yok hükmündedir.

Bu cezalar adaletin çöktüğünün açık kanıtlarıdır. Adalet çökmüş ise tuz kokmuş demektir ki dolaptakileri koklamaya gerek yoktur.

Biz kokuya çare arayalım derken adamların dediğine bakınız. Neymiş efendim; “Bu kararlar varmış ama uygulanmadığı için yok hükmündeymiş”  

Peki, darbeci diye suçlayıp müebbet hapis cezasına çarptırdığınız kişiler darbe yaptılar mı?

“Yapmadılar ama karar aldılar, teşebbüs ettiler, eksik uyguladılar” diyorsunuz.

Bu nasıl bir adalettir ki sizin uygulanmayan kararlarınız yok hükmünde sayılıp cezası olmayacak, sizden olmayanların düzmece belgelerle var gösterilen fakat hiçbir şekilde uygulamaya geçmeyen kararları var sayılacak. Ardından “Özel Yetkili Mahkemelerin Özel Yetkili Yargıçları” tarafından kurulan hükümlerle da ağırlaştırılmış müebbet veya 12-18-20 yıl ceza hapis cezaları verilecek ve bunun adı da adıl yargı kararı olacak vay be…..

Genç bir teğmen, telefonuna emniyette sehven yüklenen suç unsurlarından dolayı 7 yıl hapse mahkûm edilecek fakat bunları o telefona sehven yüklediğini itiraf eden polis berat edecek.

Biz de buna adalet ya da adil ve tarafsız yargı kararı diyeceğiz öyle mi?

Bu davalarda hiç kimse adil yargılama yapılmıştır ve adalet tecelli etmiştir diyemez.

Bizim çok iyi bildiğimiz bir gerçeği artık herkesin anlaması ve bütün bu yapılanların “Laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun hakiki sahipleri ile hesaplaşmaktan ibaret bir intikam operasyonu” olduğunu görmesi gerekmektedir.

Muktedirler bugüne kadar istediklerini yapmıştır. Ancak bunu böyle devam edemeyeceği de tarihimizden aldığımız derslerden öğrendiğimiz bir gerçekliktir.

Nitekim kibir, ihtiras ve uyulan şeytan, koalisyon ortaklarının ayaklarını birbirine dolaştırmış ve Taraf’ın manşeti ile atılan taş “cam evi” parçalamıştır.

Türkiye Tarihi AKP maddesini böyle yazacaktır biline…

AKP’nin gazeteci-yazarı, allame Milletvekili Şamil Tayyar şöyle diyor;

“ Doğru, Cemaat’i bitirme kararı 2004’de alındı. Ama sonra emniyet Cemaate bağlandı…”

Yani devlet, kendisi için tehlike kabul ettiği ve yok etme kararı aldığı Gülen Cemaatine, devletin ve milletin güvenliğini sağlayacak olan emniyet teşkilatını bağlanmış, teslim etmiş.

Tayyar bey böyle diyor ve de doğru diyor. Başbakan ve bakanlar da bunun doğruluğunu kabul ediyor.

Gülen Cemaatinin devlet için tehlike olduğu, bu sebeple ortadan kaldırılması gerektiği kararı, anayasal bir kurum olan ve Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği, Başbakan, çok sayıda bakan, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının üyesi olduğu Milli Güvenlik Kurulunda alınmıştır.

Ne var ki bu kararın altında imzası olan kişiler aslında kendi kararları olan MGK kararını hiçe sayarak devletin tehlikeli saydığı cemaate, devletin emniyet teşkilatını hükümet kararnameleri ile bağlamıştır.

Bunun adı darbe düpedüz “Kadro İhtilâlidir.”

Şimdi AKP’nin sabah akşam“Darbe yapılacak dediği neymiş ve darbecisi kimmiş gördünüz mü, anladınız mı?

MİT soruşturması ile devlet içinde sivil bir darbe yapılmıştır. Hem de “darbeci” diye hapiste olan masum insanlar kullanılarak ve de “devletin düşmanlarını yok edeceğiz” diye planlar hazırlanıp “devlet” kandırılarak bir darbe yapılmıştır.

Yeni ve sivil bir anayasa söylemi ile de işte bu sivil darbe meşrulaştırılmak istenmiş ama başarılamamıştır. 

Devleti korumak için birlikte karar verenlerden devletin onurlu hizmetkârları olan fedakâr subaylar, vatanseverler milliyetçiler, darbeci/çeteci diye hapislere atılmış, fakat aynı kararı imzalayan takkiyeciler iktidara yerleşerek “vesayet rejimini bitiren demokrasi kahramanları” diye alkış almışlardır.

Ne hazin ve ne utanç verici bir durum. Elbette Allah’tan korkan, kuldan utananlar için…

Devlet Bahçeli bu “Küresel darbecilerle” ortaklık kurmadığı için MHP’ye operasyon üstüne operasyon düzenlediler. Sayın Bahçeli, herhangi bir noktada gayrimeşru unsurlara elini vermediği için kolunu kopartamadılar ve MHP’yi ele geçiremediler.

Ancak AKP, iktidar olmak, iktidarda kalmak için şeytanla bile yatağa girmekten çekinmedi ve 11 yıldır iktidarda kalmayı bu yolla başardı. Bugün kucaklarında nur topu (!) gibi prematüre bir bebekleri var. Ağlamaya, şikâyet etmeye ve bu bebeği reddetmeye hakları olmadığı gibi güçleri de yoktur.

Atalarımız boşuna dememiş “Ne ekerseniz onu biçersiniz” diye.

Efendiler! Siz fırtına ektiniz şimdi kasırga biçiyorsunuz ve daha da çok biçeceksiniz.

Hırsınıza kapılıp yaşlı öküzü öldürdünüz ve kadim ortaklığı bozdunuz. Doğal olarak eski ortaklarınız da “Yaşasın yeni ortaklar ve ortaklıklar” deyiverdi.

CHP davulla zurnayla cemaate bir “Sarıgül” verdi ve 4 gün şeytanla halvet, efendilerle meşk için ABD yolcusu bilmeyenlere duyurulur.

Gerçi bizim için değişen bir şey olmayacak. Ha AKP ha CHP, ikisinin de kıblesi gayri milli..

Sanırım neden “İLLA Kİ MHP” dediğim herkes tarafından daha iyi anlaşılmıştır.

Tuz dâhil her şeyin kokmasına yol açan sorumlulardan mutlaka hesap sorulacaktır ve 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri bunu için ilk fırsattır.

Bu hesabı Allah’ın izni milletimizin takdir sayesinde inşallah seçim sonrası MHP aracılığıyla Ülkücüler soracaktır.

İşte bu sebeple Türk Milliyetçileri 30 Mart günü milli hesaplaşma için şevkle sandık başında koşmalı ve kıblesi gayri milli olan siyasilere ibretlik bir ders vermelidir.

Dilerim ki milli unsurlar bu tarihi fırsatı basit çıkar hesaplarına feda etmezler.

Ne mutlu bana Türk’üm ve MHP’liyim!

 Güzel günler için kalın sağlıkla….

Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar