M. Halistin KUKUL: Emine Işınsu

Emine Işınsu Öksüz’ün Ardından

M.Halistin KUKUL

 

Büyük romancıydı ve Türk Edebiyâtı, büyük bir romancısını kaybetti. Üstün bir millî şuûra sâhip, Türkçe’yi çok mükemmel kullanan bir edibimizdi.

Işınsu; Tümgeneral Vecihi Zorlutuna’yla şâir ve yazar Halide Nusret Zorlutuna’nın kızı; değerli ilim adamımız Prof. Dr. İskender Öksüz Bey’in hanımıydı.

İlk eseri, 17 yaşındayken yayınladığı İki Nokta (1965) isimli şiir kitabıdır. Daha sonraki yıllarda ise, Türk dünyâsının romancısı olarak, Küçük Dünya (1966), Azap Toprakları (1970), Ak Topraklar (1971), Tutsak (1973), Sancı (1974), Çiçekler Büyür (1978), Canbaz (1982), Kaf Dağının Ardında (1988), Alparslan (1990), Atlı Karınca (1990), Cumhuriyet Türküsü (1993), Nisan Yağmuru (1997), Havva (1999), Bir Ben Vardır Benden İçeri (2003), Bukağı (2004), Hacı Bayram (2005), Hacı Bektaş Veli (2008) adlı romanlarını ve Bir Yürek Satıldı (1967), Bir Milyon İğne (1967), Ne Mutlu Türküm Diyene (1969), Adsız Kahramanlar (1975 adlı tiyatro eserlerini ve Bir Gece Yıldızlarla (1991) adlı hikâye kitabını yazacaktır.

Bunca eseri yanında, Emine Işınsu Öksüz, 1971-1981 yılları arasında, kurucusu, annesi Halide Nusret Zorlutuna’nın olduğu Töre Dergisi’ni çıkardı; Kadın, Hisar, Töre ve Türk Edebiyatı dergilerinde ve birçok gazetede makaleler yayınladı.

Işınsu; hem romancı, hem tiyatro yazarı ve hem de Töre Dergisi gibi millî şuûr âbidesi bir derginin yayıncısıdır. (Sırayla) Azap Toprakları’yla (1970) Batı Trakya Türklüğü; Tutsak’la (1975) Kerkük Türklüğü ve Çiçekler Büyük’le de (1978) Bulgaristan Türklüğü nezdinde, dünya Türklüğünün sesi olmuş; iftihar ve şeref duyulacak bir mertebede, milliyetçi-ülkücü-Turancı fikir akımının san’at çilesini omuzlarında taşımıştır.

Küçük Dünya’yla, T.C. Turizm Bakanlığı Sanat Armağanını; Bir Yürek Satıldı’yla, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Radyofonik Oyun Yarışmasında dram dalında birincilik ödülünü; Ak Topraklar ile, Türk Edebiyatı Vakfı Roman Ödülünü; Sancı romanıyla, Türkiye Millî Kültür Vakfı Roman ödülünü; Canbaz ile, Türkiye Yazarlar Birliği roman ödülünü ve  Karaman Türk Dili Ödülüyle Türkçe’yi Doğru ve Güzel Kullanan Yazar Ödülünü kazanmıştır.

Edebiyâtın her türü; şiir, roman, hikâye, tiyatro…ortaya koyduğu her eserle, insanı ele alır; insandan insana yâni cemiyete ulaşarak, maddî-mânevî bütün cepheleriyle, onun her türlü mes’eleleriyle alâkadar olur.

Romancı; hem bir fikir müşâhedecisi, hem bir muhakemeci ve hem de ele aldığı kahramanları nispetinde yaşadığı cemiyete hâkim bir millî kültür ve estetik inşâcısıdır.

Türk romancılığında, Cumhuriyet Dönemi romancılığının gerek Türkçe’yi mükemmel kullanma mahareti, gerek mevzûlarındaki seçici hassasiyet ve gerekse üstün ve kendine mahsus bir üslûba sâhip oluşu îtibâriyle Emeni Işınsu Öksüz, müstesnâ bir mevkidedir.

Bu sebeple; Işınsu, aynı zamanda, hayatı boyunca, bir Türk kültürü inşâcısı, Türk birliğine giden yolun aydınlatıcısı olmuştur. O’nu, sâdece, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarıyla değerlendirmek elbette ki yanlış olur.

Şunu da söylemeliyim ki, yukarda bir cümlemde de ifade ettim; Emine Işınsu, kendi üslûbunun, milliyetçi-ülkücü-Türk kültürü dâiresinin, diyebilirim ki, ilk numûnesidir. Ne üslûbundan ve ne de fikirlerinden tâviz vermiştir. Bütün sahtekâr, sömürgeci emperyal zihinli kalemlerin aksine millî ve mânevî değerleriyle dünyâ Türklüğünün öncü sesi olmuştur.

Şahsen, O’nu, 60’larda, Harbiye yıllarımda şiirlerini büyük zevkle okuduğum Halide Nusret Zorlutuna’nın kızı olarak gıyaben tanımış, bilâhare, şiir ve makalelerimi 1970 sonrası daha çok Türk Edebiyat, Çağrı ve Hisar dergilerinde yayınlamama rağmen, devam eden yıllarda Töre’yle de muhatap oluşumla tanımıştım.

Kendileriyle ilk defa, 16 Aralık 2012 tarihinde Samsun Türk Ocağı’nda verdiği konferans münâsebetiyle, burada tanıştım. Konferanstan sonra, muhterem eşi Prof. Dr. İskender Öksüz Bey, Emine Işınsu Hanımefendi ve Samsun Türk Ocağı mensuplarıyla, kısa bir sohbetimiz de olmuştu. Sohbetimiz esnâsında söylediği bir cümleyi, geleceğin Türk edebiyatçılarına bir örnek olması bakımından hemen not almıştım.

Emine Işınsu’nun bu cümlesi şöyleydi: “Ben, her romanımı , iki defa yazıyorum”.

Bu; san’ata verilen değer kadar, okuyucuya da duyulan hürmetin ifadesidir. Bu yolda gitmek isteyenlere, ne kadar ciddî olmaları gerektiğine dâir bir nasihat ve îkaz’dır.

“Bir romanı iki defa yazma” nın nasıl bir şey olduğunu düşünmek lâzımdır!..

Diyebilirim ki, millî şuûr romancılığımız, Emine Işınsu ile, zirveye ulaşmıştır.

İnanıyorum ki, O, kendi benliğinde Türklüğü hisseden her kişinin ve doğudan batıya, güneyden kuzeye, Altaylardan Urumçilerden Balkanlara, Orta Avrupaya ulaşan üstün millî idrâkli bir sestir.

Ümit ve arzu ediyorum ki, tâkipçileri, bugün, O’nu daha iyi anlamaya çalışacaklardır/çalışmalıdırlar. Böylece; Türk romancılığı kadar, Türk kültür dâvamıza da sahiplik edilecek ve bu şuûr kuvvet bulacaktır.

Her büyük fikir, kültür ve san’at insanı gibi, Emine Işınsu Öksüz de yaptığı hizmetlerin mânevî değeriyle hatırlanacaktır/hatırlanmalıdır.

Türk gençliği, O’ndan çok şey kazanmıştır/kazanacaktır.

İnanıyorum ki; yaptığı bu hayırlı hizmetleri âhiret sermâyesi olacaktır.

Allah, rahmet etsin. Mekânı cennet, rûhu şâd olsun. Eşi muhterem Prof. Dr. İskender Öksüz Bey’e, evlâtlarına ve Türk edebiyâtı câmiasına sabırlar versin.

KAYNAK:

https://www.kapsamhaber.com/emine-isinsu-oksuz-un-ardindan-makale,2676.html