Gültekin ÖZTÜRK: KUYU DERİN DEĞİL İP KISADIR !…

 KUYU DERİN DEĞİL İP KISADIR !…

Gültekin ÖZTÜRK

 

Neymiş efendim ”MHP ilk seçimde yok olacakmış. Belki de seçime kadar bile yaşayamayacakmış. Türkiye siyasetinde artık bu ırkçı-kafatasçı-faşist partiye yer yokmuş. Yokmuş da yokmuş….”

AKP cenahı ve ona bağlı tasmalı medya maymunları, Türk Milliyetçileri ve MHP’nin yarınki Türkiye’de olmayacağına/olamayacağına hükmetmişler.

Hazretler gönüllerinden geçeni, gördükleri rüyayı söylüyorlar tabi ki…

Nasıl olsa rüyada darı ambarı görmek de gökten kemik yağmasını dilemek de hayal ve hayal görmekte hem serbest hem bedava…

Peki, madem rüya, madem hayal öyleyse neden bunları yazmak gereği duydum?

Mesele sadece kurdukları hayalin gerçekleşmesini dilemekten ibaret olsaydı, yalnızca kapalı mekânlar içinde kalsaydı evet, bunları dikkate almaz ve yazmazdım.

Ancak malum medya maymunları hayallerini/beklentilerini/tasarılarını, ellerinde bulunan televizyon ekranlarında konuk ettikleri AKP milletvekilleri ve sözde siyaset bilimcileri ile birlikte 7/24 pazarlamakta, sinsi bir toplum mühendisliği projesi yürütmektedirler.

Bu durumda biz de Türk Milliyetçisi/Ülkücüsü ve 44 yıllık bir MHP’li olarak milli birliğimiz ve varlığımıza kastedenler ile ilgili söz söyleme, yürüttükleri yıkım projeleri hakkında milletimize uyarılarda bulunma mecburiyeti duyduk.

Efendiler;

Öncelikle Türk Milliyetçiliği fikrinin, Türk milli devlet anlayışının ve Türk’ün cihan hâkimiyeti ülküsünün bugün değil, binlerce yıl öncesinden doğup bugüne geldiğini bir öğrenin sonra ahkâm kesin.

“Milletleşme ve Milliyetçilik” birilerinin planladığı bir toplum mühendisliği projesi ya da moda/heves değildir.

Milliyetçilik, toplumu meydana getiren bireylerin binlerce yılda oluşturdukları birlikte yaşama iradesi, vazgeçilmez ve kendilerine ait ortak değerlere canıyla, malıyla kısaca bütün varlığı ile bağlılık/sadakat/yüceltme anlayışıdır.(1)

Bu sebeple az mürekkep yalamış olanlar çok iyi bilirler ki “milliyet şuuruna ulaşıp millet olmayı başaran halkların yok olduğunu tarih henüz kaydetmemiştir”. Bu sebepledir ki milletler var oldukça “Milli Ülküler, bu ülkülere sahip milliyetçiler ve siyasi-sosyal-kültürel milliyetçi hareketler de” var olacaktır.

Elbette Türk Milleti ve Türk Milliyetçi Hareketi de Türk Ülküsünün/Türk Milliyetçiliğinin sahipleri/mensupları olan alpler, erenler ve alperenler de dün vardı, bugün varlar, yarın da var olacaklardır.  

Ne var ki tarihi, siyasi ve sosyolojik gerçeklere rağmen Erdoğan, M. Metiner, H.Çelik, B. Arınç gibi İhvancı AKP siyasileri, D. Ergil, H. Yarman, M. Türköne ve benzerleri gibi beyni kiralık güya akademisyenler akşam sabah medyada Türk Milletinin ve Türk Milliyetçi Hareketinin yok olacağını propaganda ediyorlar.

Ancak ekranlarda ahkâm, meydanlarda racon kesen millet düşmanı zevat çok iyi bilmelidir ki Türk Milleti de Türk Milliyetçileri de onlara rağmen, ilelebet var olacak ve asla yok edilemeyecektir.

Elbette bu sadece söylemek, dilemekle olmaz. “Milli yıkımcıların” amaçlarına ulaşmasını önleyecek, heveslerini kursaklarında bırakacak olan şey “Türk Milliyetçilerinin direnci ve hainleri engelleyici gayretleri” olacaktır.

Türk Milletinin/Türk Milliyetçiliğinin düşmanları Türklüğü yok etme hedeflerinden asla vazgeçmeyecekleri tarihte ve günümüzde milletçe ödediğimiz ağır faturalardan bilinmektedir.

Milli varlığımızın düşmanları, Kurtuluş Savaşımız ile gerçekleşmesini önlediğimiz yıkım projesini kılık, kimlik, söylem değiştirerek bugün yeniden uygulamaya koymuşlardır.

Türklüğü yok etme gayretinin sürekliliği bilinen tarihi ve siyasi bir gerçekliktir. Bu sebeple atalarımız “su uyur düşman uyumaz” demişlerdir.

Türklüğü tarih sahnesinden silmek isteyenlerin, millet hayatımızda ne kadar milli/manevi değerimiz varsa planlı bir biçimde tahrip ederek dirliğimizi ve birliğimizi her gün biraz daha bozdukları artık açıkça gözlemlenebilmektedir.

Dikkat edilirse 11 yıllık AKP iktidarı döneminde ne kadar kutsalımız varsa milletimiz bunlar etrafında kutuplaştırıldı ve birbirine düşman kamplara bölündü.

Siyasi rekabet sebebiyle “İşgal zamanı bile korunan komşuluk hukuku ortadan kalktı. Dindarımız dini değerlerine, milliyetçilerimiz milli değerlerine karşı çıkar hale getirildi” 

Meydanların, kurumların, sermayenin, üniversitelerin, medyanın, adaletin ve camilerin AKP’lileştirilmesinden sonra şimdi de sıranın sporun AKP’lileştirilmesine geldiğini görüyoruz.

Uzun zamandır planlanan bu son derece tehlikeli oyun “Sporda Şike Davası” ile örtülü olarak uygulamaya girmiş ve Erdoğan’ın 2013 Akdeniz Oyunları açılışında “Akdeniz hep AK kalacak” sözleri ile de resmiyet kazanmıştır.

“Sporu AKP’lileştirme projesi kapsamında futbol taraftarlarını kutuplaştırarak düşman kamplara bölme siyasetinin” bariz örneğini BJK-GS futbol karşılaşması sırasında ve sonrasında yaşadık/yaşıyoruz.

Bilindiği gibi sporda taraftar gurupları “siyaseti, sosyal statüsü ve ekonomik durumu farklı olan kişilerden” oluşur.

Kendi içinde çeşitlilik gösteren “sportif taraftar kitlesi” hem çok kolay tahrik edilir hem de çok kolay yönlendirilir.Bu özelliği sebebiyle taraftarlar arasında doğacak bir çatışma toplumun bütün kesimlerine yayılır ve herkesi etkileyip herkesin canını yakar.

Bundan dolayıdır ki milli birliğimize ve varlığımıza kastedenler çatışma alanı olarak öncelikle tribünleri seçerler ve de seçmişlerdir.

Öyle ya Sadık Yakut “Müslüman Ülkeler Olimpiyatı” yapılmasını önermedi mi?

Suat Kılıç olimpiyatları yapmak isteğimiz kabul edilmeyince halkı suçlamış ve “kına stokları bitti” demedi mi?

Şamil Tayyar maçlarda “her yer Taksim, her yer direniş” diyenlere “şerefsizler” diye twitt atmadı mı?

Çarşı, UltrAslan gibi taraftar guruplarını siyasi görüşlere göre bölmek için sporla ilgisi olmayan beslemelere “çakma taraftar gurupları” kurdurulmadı mı?

Bu örnekler “AKP’nin sporu tekeline almak için tribünleri de birbirine düşman siyasi kamplara bölme siyasetini” göstermeye yeter işaretlerdir.

Ne yazık ki AKP siyaseti camilerden/meydanlardan sonra yeşil sahalarımızı da siyasi kutuplara, kamplara ayırarak vatandaşlarımız arasında düşmanlık iklimi yaratma konusunda büyük mesafe almıştır.

Bu oyun mutlaka bozulmalıdır!

Milli varlığımıza yönelik bu tehditleri önlemek için yapılacak ilk iş beyin-organ kontrol uyumsuzluğu olan ”Kifayetsiz muhteris İhvancıları, Gülencileri yani AKP’yi” yapılacak ilk seçimde siyaset mezarlığına gönderip onlardan kurtulmaktır.

30 Mart 2014 tarihinde “Beyni“ başkalarının kontrolünde olanları süpürüp MHP’ye vereceğimiz “Gazi oylarla” ülkenin kontrolünü artık milli düşünen ve yaşayan beyinlere sahip Türk Milliyetçilerine bırakmalıyız.

Ancak bu şekilde milletimizi yeniden hak/hakikat yoluna sokar, tekrar bir asr-ı saadet yaşatabiliriz.

Konfüçyüs ”Kuyu derin değil ip kısadır” diyor.

O halde yapılması gereken doğru iş “İktidar kuyusuna inebilmeye yeter uzunlukta ipe sahip olmaktır”

Bunun için doğru adrese gitmek yeterlidir.

Bu adres Ülkücü adaylardır.

30 Mart 2014 sandığına uygun iplerle gidildiği takdirde inanıyorum ki maksat sağlanacaktır.

Haydi, kolay gelsin….

Bir başka yazımda buluşmak üzere kalın sağlıkla…

Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar

                                                                                             —————-

(1)

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi57320-9_Isik_Milli_Doktrininde_Milliyetcilik_Uzerine_Sohbet_1.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi57828-9_Isik_Milli_Doktrininde_Milliyetcilik_Uzerine_Sohbet_2.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi58276-9_Isik_Milli_Doktrininde_Milliyetcilik_Uzerine_Sohbet_3.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi56113-9_Isik_Milli_Doktrininde_Turk_Ulkusu_Ve_Ulkuculuk_1.html