Gültekin ÖZTÜRK: Türk Milli Varlığına Darbe

PKK ne karşılığı silah bırakacak?

“KÜRTLERE STATÜ, ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK…”

Gültekin ÖZTÜRK

(Tarihçi/Yazar)

 

Evet, nihayet aylardır Öcalan ile yapılan “Silah bırakma” pazarlığında “PKK ne karşılığı silah bırakacak?” sorusuna cevabı, yine PKK-BDP ve yandaşları tarafından İstanbul’da yapılan Pazar günkü mitingde açıklanmış bulunuyor.

“Kürtlere statü tanınacak, Öcalan ve PKK özgür kalacak”

Ancak bu talep sağlanırsa veya sağlandığında terör örgütü silah bırakacaktır.

Artık apaçık görülmüştür ki emperyalistler, Türk Milli varlığına/kimliğine kasteden tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir darbe planlamış ve yepyeni yöntemlerle/araçlarla bu darbeyi uygulamaya koymuşlardır.

Bilindiği gibi dağda PKK, düzde ya da şehirde KCK, mecliste ise BDP narko-terör örgütünün temsilcileridir.

Maalesef AKP de bunlara teslim olmuş TBMM’deki çoğunluk partisi durumdadır.

BDP/KCK/PKK’nın gücü ellerindeki silahtan, AKP’nin gücü ise emperyalist destekten/güdümlü medyadan ve bunların organizasyonları sayesinde ne yazık ki seçmenden aldıkları %50 oydan kaynaklanmaktadır.

% 26 Seçmen desteğine sahip CHP ise, partilerini simgeleyen “Altıoktan biri olan Milliyetçilik ilkesinin” etkisiyle olsa gerek kredi açmasına rağmen bunlara katılıp katılmama konusunda ne yapacağına henüz karar verememiş, orta bir yerde durmaktadır.

Meydanlarda, Türk Milletine ve Türk devletine yönelik bu küresel suikasta karşı direnecek Türk Milliyetçilerinin partisi olan MHP’den başkaca bir güç görünmemektedir. 

Bu sebepledir ki cesur cahiller ile tasmalı sözde aydınlar ve yandaş/candaş medya mensupları “MHP, bir çözüm önerisi getirmiyor. Çünkü kandan beslenen bu Türk ırkçılarının herhangi bir çözümleri yoktur. Eğer terör biter, barış gelirse yok olacaklarını bildikleri için Sayın(!) Öcalan ile görüşülmesine/müzakereye ve AKP’nin ortaya koyduğu çözüme karşı çıkıyor” diyerek her fırsatta MHP’yi suçlamakta ve ellerindeki her silahı kullanarak Türk Milliyetçilerine ahlaksızca saldırmaktadırlar.

Bugünlerde “Öcalan üzerinden planlanan milletimizi etnik kökenlere göre çözüp parçalayacak darbe planını” milletimize kabul ettirebilmek için televizyonlarda konu mankenleriyle 7/24 ikna seansları düzenlenmektedirler.

Tasmalı sözde aydınlar her platformda “Eğer terörü durduracak bir öneriniz varsa söyleyin. Yoksa siz bu kanın sürgit akmasını ve anaların ağlamasını mı istiyorsunuz?” diyerek bu hain tertibe direnen MHP’yi alçakça “barışı sabote” etmekle suçlamaktadırlar.

Ahlaksızca iftiralarla/suçlamalarla zihinleri karartıp “Türk Milliyetçilerini/Türk Ülkücülerini ve onların siyasi temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisini itibarsızlaştırıp etkisizleştirerek hain emelleri önündeki son engeli de” kaldırmak için bütün güçleriyle çalışmaktadırlar.

Türk Milliyetçilerinin, milletimizin her meselesine olduğu gibi teröre karşı da elbette çözüm önerisi vardır ve “Terörü yok edecek yegâne yol da MHP’nin bu önerisidir”

Yıllardır terörle/teröristle mücadele yöntemimizi yazarız/söyleriz fakat bu ihanet odakları ile gönüllü kölelerinin ve beyni uyuşturulmuş gafillerin “Çözümünüz kan/gözyaşı, sizi gidi vampirler!” şeklindeki suçlaması ile karşılaşırız.

TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN TERÖRE BAKIŞI VE SORUNU ÇÖZÜM YÖNTEMİ

Terör, emperyalistlerin hedefindeki ülkelerin dengesini bozmak, sağlıklı gelişmelerini engelleyerek “kaynaklarını sömürmek için yarattıkları ve vicdansızca kullandıkları insanlık dışı küresel bir cinayet yöntemidir”

Terörün finans/silah/insan/istihbarat kaynaklarını kurutmadan, barınma ve eğitim desteği veren odakları/merkezleri ortadan kaldırılmadan terör asla önlenemez.

Terörü besleyen lojistiği kesmek, yaşatan kaynakları kurutmak, teröristin elinden terör araçlarını koşulsuz olarak almak, MHP’nin terörle mücadele yöntemidir ve bu mücadele yöntemi, terörle en doğru/en etkin mücadele stratejisidir.

Varlığını ve gücünü elindeki silaha borçlu olan teröristler, ellerine terör araçlarını vererek terörü yaratıp/yöneten emperyalist güç/güçler izin vermeden, kendileri istese de pazarlıkla silah bırakamaz, terörden vazgeçemez.

Küresel terörün saldırısına uğrayan bizim gibi ülkeler, çokbilmiş malum tasmalı medya maymunlarının söylediği gibi teröristlerle silah bırakma pazarlığı/anlaşması yaparak değil ancak terörün kaynaklarını kurutarak başarıya ulaşmışlardır.

İspanya’da oluk gibi kan akıtan ve 52 yıl baş edilemeyen ETA terörü “Fransa’nın, ETA liderlerine ve militanlarına sağladığı sığınma ve lojistik desteğini çekmesi sonucu” durdurulmuştur. [1]

Keza İngiltere’ye 40 yıl kan kusturan IRA terörü de ancak “ABD’deki finans ve silah desteği kesilince” sona ermiştir.[2]

Yoksa malum medya maymunlarının ikna ekranlarında anlattıkları gibi “ETE ve IRA terörü, müzakereyle ya da silah bırakma pazarlığı/anlaşması yapılarak değil kaynakları kurutularak” yok edilmiştir.

Elbette teröristlerden bilgi alarak terörü önlemek/önlem almak veya yok etmek için terör örgüt ile görüşülür/görüşülmelidir.

Ancak terör örgütü ile yapılacak bu görüşmelerde “asla pazarlık yapılmamalı, pazarlık yapıldığı algısı yaratacak eylemlerden/söylemlerden kesinlikle uzak durulmalı ve terör örgütünü resmileştirerek meşruiyet kazanmasına yol açacak her türlü davranıştan mutlak surette sakınılmalıdır”

Bunlar terör görüşmelerinde uyulması zorunlu olan temel kurallar/esaslardır ve bu esaslardan kesinlikle ödün verilmemelidir.

Biliyoruz ki dünyadaki istihbarat teşkilatlarının yaptığı gibi Türkiye’de de MİT “İstihbarat almak için teröristlerle görüşmektedir”

Ancak mevcut anayasa ve yasalarımıza göre “Milli Güvenlik Kurulunun kararı olmadan”  Türk Milli İstihbarat Teşkilatının hiçbir görevlisi “terör örgütü ile hiçbir şekilde ve hiçbir konuda pazarlık yapmak için görüşemez.

Eğer MGK’da pazarlık ve kuryelik yapılması için karar alınmamışsa;

MİT görevlileri yalnızca istihbarat almak için teröristlerle görüşür ve bu görüşmelere hiçbir şekilde hükümet ve TBMM doğrudan ya da dolaylı olarak bulaştırılarak teröre meşruiyet kazandırılamaz.

Teröristler veya aracıları ile herhangi bir konuda “pazarlık ya da devlet politikalarıyla ilgili görüşme/anlaşma yapılmaz/yapılamaz”

Terör örgütü ile görüşme yapan MİT ya da devlet görevlileri, hiçbir gerekçe veya sebeple ya da emirle “Terörist başının, örgütüne yazdığı mektuplarını taşıyamaz/teröre kuryelik yapamaz”

Bu yapıldığı takdirde “Kuryelik yapan ve yaptıranlar, teröristle yapılan pazarlıklara bulaşan/göz yuman/alkış tutan istisnasız herkes, vatana ihanet suçu” işlemiş olur.

Maalesef AKP hükümeti terörle mücadelede yasadışı yöntemler kullanarak uyulması zorunlu temel kuralların hiçbirine uymamış ve milli kulvarı terk etmiştir.

Bugün için bu anayasal ağır suç, bütün unsurları ile AKP hükümeti ve milletvekilleri tarafından alenen işlenmiştir/işlenmeye de devam edilmektedir.

AKP hükümetine şiddetle itiraz edişim;

“Terör örgütüne, devlet gibi davranarak Katliam hükümlüsü Öcalan ile müzakere masasına oturmasından ve bir katil ile anayasa pazarlığı yaparak hem ona hem de PKK terör örgütüne meşru/yasal statü kazandırmış” olmasından kaynaklanmaktadır.

Herkes bilmelidir ki bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı bu ihanet suçunu işleyenler ile yardım ve yataklık yapanlar, er ya da geç yargı karşısına çıkarılarak en ağır cezaya çarptırılacaklardır.

Kavgam, küresel güçlerin politikalarını milletimize dayatarak bu anayasal suçu işleyen AKP ve gaflet/dalalet hatta ihanet içinde bu politikaları şuursuzca destekleyen darbecilerledir.

Gücünü ve varlığını silaha borçlu olan terörist, amacına ulaşmadan pazarlıkla silah bırakmaz ve terörden vazgeçmez.

Bugün üzülerek görüyorum ki terörist başı, emperyalistlerin kendisine dikte ettirdiği ve gerçekleşmesi için de her imkânı yarattığı amacına ulaşmıştır.

Öcalan, elde ettiği bu zaferini hiçbir şeyden de çekinmeden/gocunmadan miting alanlarından dünyaya resmen ilan ettirmiştir: “Kürtlere statü, Öcalan özgürlük”

Peki, barış kardeşlik derken savaş ilanı gibi bu tahrik ne anlama gelmektedir?

Öcalan, malum olduğu üzere “Yargılanıp ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir katliam suçlusudur. Adil bir şekilde yargılanıp cezalandırıldığı hem iç hukuk organlarımız hem de uluslararası hukuk platformları tarafından onaylanmış ve cezası infaz edilmekte olan bir mahkûmdur”

Kürtler ise Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşları gibi her türlü hakka/hukuka sahip olan her alanda eşit ve özgür yurttaşlardır.

Mevcut anayasanın sadece 10. maddesinde ifade edilen “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmü bile Türkiye Cumhuriyetinde eşitliğin her yönüyle varlığının ve bireylerin eşit statüye sahip olduğu gerçekliğine hukuki kanıt için yeterlidir.[3]

Buna rağmen, bu sloganda da dillendirildiği gibi “Öcalan ne zaman özgür olacak, Kürtlerin statüsü ne olacak?” diyen gaflet/dalalet ve ihanet içindeki malum çevreler yıllardır ısrarla;

“Genel af çıkarılarak Kürtlerin statüsü [4] anayasaya açıkça yazılmalı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinde egemenlik anlayışı yeniden belirlenmelidir” diyerek yeni bir anayasa ile Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmeyi/değiştirmeyi tasarlamaktadırlar.

“Türkiye Cumhuriyeti devleti bölünmeden ya da çok parçalı bir federasyona dönüştürülmedikçe” kim ne derse desin “Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” talebi havada kalacak olan uçuk bir söylem ve sadece Kürt Milliyetçilerine hoş gelen boş bir talepten ibaret kalacaktır.

Türk Milliyetçileri için bu söylem PKK tarafından dillendirilen “Türk Ülkücülerini tahrik/Türk Milletini tahrip etmeyi amaçlayan kışkırtıcı boş bir bölücü hayali” olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

Ancak yeni anayasa ile ilgili son gelişmeler, Türk Milleti için PKK zırvası sayılan “Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” söyleminin, boşuna söylenmiş uçuk bir slogan olmadığını göstermektedir.

“Kürtlere eşitlik ve özgürlük” sözcükleriyle üretilmiş bu defolu ürün, sağlam pazarlıklarla yürütülen küresel bir projenin özetle ifadesidir.

Bu slogan, Türk Milli varlığını yok etmeye azmetmiş şer odakları ile bu odakların maşası olan Kürt Milliyetçileri ve silahlı örgütleri PKK için gerçekleşme sürecine girmiş olan bir anlaşmanın kısaca ifadesidir.

Kürt Milliyetçilerine göre;

Irak/Suriye bölünmüş sıra Türkiye ve İran’a gelmiştir. Gerçekleştirmek üzere olduklarını düşündükleri “Mezopotamya Kürt Federasyonunun” kuruluşunda hızla mutlu sona gelinmektedir.

AKP ile sağlanan anlaşma Öcalan’ın kazandığı büyük bir zaferdir ve “Büyük Kürdistan” yolunda en önemli engelin kaldırılması anlamı taşımaktadır.

Kürt Milliyetçilerinin, Büyük Kürdistan’ı kurma tasarıları yıllardır yazılıp söylenen, hakkında çok sayıda kitap yapılmış bizce de yeni olmayan tanıdık bir projedir.

Yeni olan “Kürtlere statü” diye dillendirilen “Kürtler kurucu ortaktır” hükmünü taşıyan anayasanın, AKP/BDP ortaklığıyla TBMM’de geçirilmesi anlaşmasıdır.

Yeni olan “Bağımsız Büyük Kürdistan’ın” kuruluş sürecin bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle “resmen” başlayacak olmasıdır.

Yeni olan ordumuzun ve milletimizin şerefli mensuplarının terörist diye zindana atılmasına karar verilmesi, PKK teröristlerinin hapishanelerden çıkarılarak parlamentoya taşınacak olmasıdır.

Yeni olan bütün uyarılarımıza rağmen devleti yöneten “ Kifayetsiz muhterislerin kişisel ikballeri uğruna [5]” küresel şer ittifakının maşalarıyla resmen ortak olup TBMM’yi de buna alet etmeye hazırlanmasıdır.

AKP-BDP ortaklığıyla meclisten geçirilmesi planlanan yeni anayasaya göre bireylerin toplumsal/siyasal statülerinde ve vatandaşlık tanımında “Türk/Türklük kadar, Kürt ve Kürtlük vurgusuna da yer verilecek” ve şimdilik kaydıyla her ikisini de kapsadığı söylenen “Türkiyelilik” kavramı getirilecektir.

Eğer bu konuda anlaşma olmazsa yeni anayasada “millet ve milliyete dair kavramlara” hiçbir şekilde yer verilmeyecektir.

Yeni devletin adı da şimdilik “Türkiye” olarak kalabilecektir ancak uygun zamanda bu ismin mutlaka “Demokratik Türk – Kürt Federasyonu” şeklinde değiştirilecektir.

Bütün direnişimize rağmen hükümet, terör örgütünün talebine uygun yeni bir anayasa yapma konusunda gayri milli unsurlarla mutabakat sağlamış gibi görünmektedir.

AKP isteği ile “Başkanlık sistemine geçmek” konusunda anlaştıkları gibi Öcalan’ın “Kuvvetler ayrılığı ve yasama organının iki meclisli olması” isteğinde de uzlaştıkları takdirde AKP/BDP anlaşması yürürlüğe girecektir.

Dünyanın gözleri önünde “Türk milli varlığına son veren küresel bir darbe” yapılmaktadır.

BDP/KCK/PKK bilerek, AKP’lilerin de büyük ekseriyetinin bilmeden ABD gözetiminde Türkiye’ye yapılmakta olan bu küresel darbeyi;

Terör bitsin/kan dursun/tabutlar gelmesin/analar ağlamasın ve barış gelsin!”diye alkışladığını üzülerek görmekteyiz.

Bugün için kısmen başarılı görünseler de küresel güç ve uşakların zannettiği/beklediği gibi Türk Ülkücüleri var oldukça bu darbenin başarı ile sonuçlandırılması imkânsızdır.

Ben, bu konuda partimin düşüncelerini, aldığı tedbir ve kararlarını biliyorum. Ancak milletimizin ve Türk kamuoyunun da bu darbe hakkında kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesini elzem görüyorum.

Çok açık ve net olarak söylüyorum;

”Kürtlere anayasal statü ile Öcalan’a özgürlük verilmesi söylemi ve bunun üzerine inşa edilmiş küresel planın” Allah korusun iç savaş olmadan ve Türkiye bölünmeden gerçekleşmesi mümkün değildir.

“Bu yöndeki her girişimin anayasa ve yasalarımıza göre yüce divanlık bir suç oluşturduğunu” herkes çok iyi bilmeli ve buna göre pozisyon almalıdır.

Bu sebeple MHP Yönetimi iktidara geldiğinde “vatana ihanet/darbe ve terör suçlarına/suçlularına idam cezasını” geri getireceğini mutlaka açıklamalıdır.

Düşünce aşamasından çıkıp uygulama sürecine giren “Türk milli varlığına yönelik bu darbe suçunu işleyenleri, katılan ya da görmezden gelen herkesi süreye bağlı olmaksızın, vatana ihanet suçu ile yargılayıp cezalandıracağını derhal ilan etmelidir”

AKP’nin sivil irade marifetiyle “mutlaka yeni ve demokratik bir anayasa yapacağız” dediği 2010 yılından beri, Türk Milletinin varlığına yönelik bu küresel suikastı bütün unsurları ile anlatan yazılarıma bir göz atmanızı dilerim.[6]

“Küresel gücün ne olduğunu, ona dünyalık karşılığı gönüllü kölelik yapan/hizmet eden hainlerin kimler olduğunu, uygulamaya koydukları gizli planlarını ve alınması gereken önlemleri” bütün yönleri ile bu yazılarımda anlattım.

Bugüne kadar yazdıklarımızı/söylediklerimizi anlamayan, göremeyen gafillere/şaşkınlara/aymazlara, bugün için yazıp söyleyeceğimiz her şey boşuna tekrardan ibaret olacaktır.

Meydanlardan Türk bayrağını kaldırıp “Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” naralarıyla zafer bayramı kutlanıyorsa demek ki Kürt-Türk kardeşliği üzerine söylenenler ve yazılanlar/birlik çağrıları/uyarıları boş şeylermiş.

“Türk Milletinin/Türk Devletinin varlığını/birliğini/dirliğini bozmaya/yok etmeye yönelik bu küresel saldırıyı durdurmak ve yok etmek” maksadıyla MHP tarafından açılan “Yeniden Milli Mücadele” bayrağının altında toplanmaktan başka çare kalmamıştır.

Artık Türk Milliyetçilerinin de meydanlara inme zamanıdır.

Hodri meydan!

Gururla “Ben Türk’üm!” diyen herkesin, geçmişte olanları bir kenara bırakıp hiçbir mazerete sığınmadan açılan “Üç hilalli milli mücadele bayrağı” altında toplanarak, “Kuruluş” adıyla 23 Mart 2013 Cumartesi günü Bursa’da ilki yapılacak “demokratik/kutsal direniş mitingine” ya katılmalı ya da katkı/destek vermelidir.

 Türk Milletinin Ergenekon/Yenigün Bayramı kutlu olsun!

Allah’ıma şükürler olsun ki beni Türk olarak yarattı.

Ne Mutlu Türk’üm diyene!

——————————————————————-

[1]ETA, İspanyolca adı “Euskadi Ta Askatasuna” olan Büyükşehir Bask Ülkesi Kurtuluş örgütü de denilen 1959-2011 yılları arasında 52 yıl kan döken ve binlerce terör mağduru yaratan İspanyol ayrılıkçı terör örgütüdür.

[2]IRA, İngilizce “Iris Republican Army” denilen “İrlanda Cumhuriyet Ordusunun” adıdır.

Kuzey İrlanda’yı, Birleşik İngiliz Krallığından ayırmak isteyen ve bunu da başaran IRA, 1969-2009 yılları arasında 40 yıl İngiliz İmparatorluğuna kan kusturan, çok sayıda can alan ve dünya tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiş İrlanda’nı bağımsızlığını savunan silahlı örgütüdür.

[3]http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm

[4]Toplumsal ve siyasal anlamda statü “Bireyin devlet karşısında konumu ile toplum içinde devlete ve diğer bireylere göre pozisyonudur”

Mevcut anayasa ile eşit birey kabul edilen Kürtlere yeni anayasada “Kürt” adıyla statü belirlemek “devlet ve toplum hayatında Kürtlere, siyasal/toplumsal imtiyaz tanıyıp bölünmeye hukuki gerekçe oluşturmak” anlamına gelir.

[5)http://www.semaakman.com.tr/BlogGoster.asp?PostID=38

[6]http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazari213-_GULTEKIN_OZTURK.html

http://www.ulkucukadro.com/category/yazarlar/

http://www.yozgatyenigun.com/yazarlar.html

http://www.ulkuyaz.org/