Kenan EROĞLU: Büyük Türkçü Ziya GÖKALP

BÜYÜK TÜRKÇÜ ZİYA GÖKALP
Kenan EROĞLU

Büyük mütefekkirimiz Ziya Gökalp yakın çevresinden, ailesinden ve sevenlerinin onun hakkında yazdıklarını aktarmaya devam ediyoruz.

Ziya Gökalp hakkında yazı yazanların kimi onun fikirlerine yer verirlerken, kimileri ve yakınları da ona saygısızlık yapıldığını, onun unutulmaya terk edildiğini, onun yazdığı bazı kitapları yayınlanmak ürere ailesinden alınarak bir daha geriye verilmediğinden söz etmektedirler.

kanaatimizce de durum Ziya Gökalp’a tek parti döneminin pek de önem vermediği, onu unutulmaya terk ettiğini, kitaplarının pek de kayda değer bir baskı yapılmadığı, 1956 yılına kadar onunla ilgili bir faaliyet, anma vs. yapılmadığı yönündedir. O hem Cumhuriyetin kurulmasından önce Meşrutiyet zamanında, hem de Cumhuriyetin ilk yıllarında Milliyetçi-Türkçü aydınları etkilemiş, onun fikirleri pek çok kesime ışık olmuştu. Fakat hangi sebeptendir pek de bilemiyoruz ama Cumhuriyeti kuranların sanki onun fikirlerinden pek de faydalanmadığı ve kendisinin de pek de önemli olmayan bir kurumda görevlendirilmiş olması elbette çok düşündürücüdür. Milli Mücadeleden sonra Diyarbakır’a döndüğünde geçim sıkıntısı nedeniyle Ankara’da bulunan kütüphanesini satmak istediği ve hatta Maarif Vekâleti yetkililerinin onun kütüphanesini yok pahasına alma çabası içine girdiklerini daha sonra yazılanlardan anlıyoruz.

Şimdi; Gazeteci-yazar Burhanettin Şener’in(2) Ziya Gökalp hakkındaki görüşlerini aktarıyorum:

“Doğumunun 80 inci yıldönümü münasebetiyle:”

“BÜYÜK TÜRKÇÜ ZIYA GÖKALP”(1)
“ Son asrın milliyetçilik ve Türkçülük sahasında yetiştirdiği en büyük sima, hiç şüphesiz Ziya Gökalp’tır.
Bu büyük mütefekkir bütün fikir ve kanaatlerini daima ilmi esaslar çerçevesinde toplamış, ca’li ve indi mütalealardan daima kaçınmış ve planla çalışmasıyla ilmi Türkçülük cereyanının banisi olmuştur.

1908 den sonra İttihat ve Terakkinin Merkezi Umumi azası olarak Selanik’e gitmiş, Genç Kalemler», «Rumeli” gazetelerinde, sonradan hakiki adı olan Gökalp mahlası ile yazılar yazmıştır. Ömer Seyfettin’le doğan yeni lisan hareketlerine karışmış ve bütün Türkçülük mefkûresini muhtevi olan “Turan” manzumesini «Genç Kalemler” de neşretmiştir. Gökalp, bir yandan Türkçülük cereyanları ile uğraşırken, diğer taraftan Garpteki fikir hareketlerini takip ediyor ve Emile Durkheim’ı kendisine üstad olarak benimsiyordu.

İttihat ve Terakki Merkezi Selanik’ten İstanbul’a gelince o da edebiyat Fakültesi’nde ictimaiyat dersleri okutmaya başladı, birçok dergiler çıkardı. Nihayet 1917 de Türkçülüğün ilmini yaptığı «Yeni Mecmua”yı neşre başladı. Türk harsını Garp medeniyeti ile kaynaştırmak gayesini güden Gökalp “Türk Medeniyeti Tarihi”, “Türk Töresi”, “Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak” adli eserlerini hep bu arada verdi.

Ziya Gökalp, Behçet Kemal’in ifadesi ile «Garbi, Diyarbakır’da evden Istanbul’a giren adamdır.”

“Türkçülükten maksat, Türk milletini yükseltmektir» diyerek Türkçülük fikirlerini en idealist bir tarzda ifade eden Gökalp, koyu bir vatanperverdir.

«Vatan, ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbed bir Ülkedir: Turan.»

Sözüyle bütün dünya Türklüğü hakkındaki gayesini ifade etmiş; yine:

*Türklüğün vicdanı bir.

Dini bir, vatanı bir,

Fakat hepsi ayrılır

Olmazsa lisanı bir.

Derken, Türkçe hakkındaki temiz gayesini ne temiz, ne güzel ifade etmiştir.

Onu dinsizlikle itham edenlerin hangisi onun kadar:

«Benim gönlüm, kış günü aç

Kalan bülbül gibi muhtaç,

Ruhum hasta sensin ilaç

Kurtar beni dertten Tanrım,

Zahid duyar celalini

Veli sezer cemalini

Ben isterim visalini

Geldim sana dildar Tanrım.
***
Kalbim gece, sen bir güneş

Kışın senden alır ateş

Yalnızlıkta sen ona es

Necat sensin Yüce Tanrım.

Âşık ağlar: «Canan» diye,

Asker ölür vatan diye,

Ders okunur irfan diye

Murat sensin Yüce Tanrım.

Yoksulların haznesisin

Öksüzlerin annesisin

Sen bir şefkat sinesisin
İmdat sensin Yüce Tanrım.

İçten gelen bir sesle Allah’ına yalvarmıştır.

Velhasıl Gökalp, bütün varlığı ile tasavvur edilen her cephesi ile su katılmadık örnek bir Türk ve idealist bir Türkçüydü. Ruhu şâdolsun. (30 Mart 1956 tarihli haftalık «OCAK: dergisinde «Küller Arasından, sütunu)
Burhaneddin ŞENER”

_____________________________

1. Paylaşılan yazı “”Doğumunun 80. Yıldönümü Dolayısıyla ZİYA GÖKALP ve açılan Ziya Gökalp Müzesi” Işıl Matbaası İstanbul 1956, sayfa: 91, 92”” kitabından alınmıştır.
2. Burhanettin Şener: 1921 yılında Mersin’de doğdu. Kara Harp Okulu, Kara Harp Akademisi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olan Şener, 1962’te Son Baskı gazetesinde spor yazarı olarak gazeteciliğe başladı. “Gündem”, “Ankara”, “Memleket”, “Son Posta” ve “Yeni İstanbul” gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu, yazılar yazdı. 28 Ocak 2015 tarihinde vefat etti.