“İslâmcı”lar Gözüyle: İran “İslam Devrimi” ve Erol Güngör

Kavmiyetçiler ve İran!

Yukarıdaki gazete kupürü “Ayrıntılı Haber” adlı gazeteden.. Keza Erol Güngör imzası ile yayınlanan yazı da aynı gazetenin aynı günkü nüshasından. Bu gazete milyoner Babıali patronlarından birinin finansmanı ile çıkıyor. Parası bol satışı yoklardan bir gazete. Rengi, AP’den MHP’ye çalan alacalıkta.. İdeolojisi “Türkiye için milliyetçi mukaddesatçı”lık! O biçim bir ideoloji işte. Hızlı Türkçü kesildiği de oluyor. Bunun bir örneği yukarıdaki manşeti. Gûya İran’da Türkler öldürülüyormuş! Batılı ajansların İran aleyhinde tezgahladıkları yalan haberlere “mal bulmuş gibi” yapışmış.. Fakat, aynı günkü gazetede yazarın yazdıklarından pek haberi yok.. Erol Güngör, biraz insaf ile -o da bütün ıstılahları çarpık çurpuk yazmak kaydıyla-İran’da İslami Devlete temas ediyor. Bir ‘Türk-İslam sentezcisi’nin bu kadar olsun hakikati görebilmesi şüphesiz sevindirici. N’apalım, kalbleri lanetlenmiş kavmiyetçilikle kararanlardan bundan fazlasını beklemek abes.

 

Erol GÜNGÖR

İSLAM CUMHURİYETİ

İran’da İslam Cumhuriyeti kuruldu Bu hadise hem İslam dünyası hem de batı dünyası bakımından üzerinde dikkatle durulmaya değer bazı noktaları yeniden ortaya çıkarmaktadır. Fakat her iki dünyada görülen tedirginlik, İran İslam Cumhuriyetinin gerçek değerlendirilmesinin yapılmasına engel oluyor. Çin’den Sovyetler’e, oradan Amerika’ya kadar tedirgin olmayan ülke yok gibidir ve herbirinin kendilerine  göre sebepleri vardır.

Şu halde İran İslam Cumhuriyetini değerlendirirken yapılması gereken ilk iş batılıların ve onlara aldanmış bazı yerli aydınların kafalarımıza uzun zamandır yerleştirdiği peşin hükümleri, batıl fikirleri tamamen atmaktır. Bir Müslüman İran’daki yeni rejimi tıpkı bir İngiliz veya Amerikalı yahut bir Rus gibi değerlendirirse bu en azından ayıptır, ne Müslümanlığa ne  de aydın haysiyetine yakışır.

İslam bugüne kadar Müslüman ülkelerde kendine alternatif olarak çıkan bütün doktrinleri bütün politik ve mistik hareketleri yenmiştir. İslam ülkelerinin tarihi İslamı yersiz gören doktrinlerin mezarlığı haline gelmiştir. Fakat İslam yaşıyor ve yeni bir medeniyet hareketine maya olacak kadar canlı görünüyor.

Dünya Müslümanları ve İran

Dün bu sütunda İran İslam Cumhuriyetinin tarih içindeki yeri hakkında bazı görüşleri ileri sürdük, daha doğrusu bazı noktalarda okuyucuları uyarmaya çalıştık. Bugün işin dünya politikası bakımından bazı muhtemel sonuçları üzerinde duracağız.

İran Humeyni devriminden önce de Müslümandı. Üstelik ilk İslam Devleti adı kendisinden önce Pakistan’a nasib olmuş bulunuyordu. Acaba Şahlık yerine bir İslam Cumhuriyeti kurulmuş olmasının getireceği yenilikler neler olabilir?

Bilindiği gibi, bütün İslâm ülkeleri Rus ve Çin esaretinde yaşayanlar dahil yoğun bir modernleşme çabası içindedirler Bugünkü çağda modernleşme ise “hayatta kalma” ile eş anlama gelmektedir. İslam ülkeleri modernleşirken yani modern milli kültürler kurmaya çalışırken bu çabalarını iki mihver etrafında organize etmek durumundaydılar Birincisi dünyanın pekçok yerinde adeta geri kalmış milletlerin kalkınma modeli olarak görünen Marksizm, ikincisi ise batılı ülkelerin temsil ettiği ve genellikle Yahudi Yunan Hıristiyan kökünden geldiği kabul edilen batı medeniyetinin geliştirdiği toplum tipi. Her iki halde de İslam modernleşmenin oldukça dışında tutulmuş onun modernleşmeye engel olmadığı kabul edilmekle beraber bir değişme modeli vermeyeceği de zihinlere yerleşmişti.

Gelecekte bir İslam medeniyetinin doğabileceği düşünülmeyince İslam ülkelerinde toplumun birleştirici ve bütünleştirici mayası olarak da İslâm’dan başka şeyler denenmiştir. Böylece İslâm uzun bir zaman birleştirici unsur olmaktan çıkmış, insanlar başka şeyler başka doktrinler etrafında toplanmaya çalışmışlardır. Bu parçalanma İslâm topluluklarının birbirinden gitgide uzaklaşmasına yol açmıştır. Özellikle esir Müslüman toplulukları Marksizmin karşısında kendilerini ayakta tutacak bir manevi birlik unsuru arıyorlardı. Hiçbir din hürriyeti verilmeyen bazı Rus esiri Türk ülkelerinde insanlar çocuklarını gizlice sünnet ettirmek gibi senbolik merasimler etrafında hüviyetlerini korumaya çalışıyorlardı

İran’da bir despotun devrilerek yerine halk oyuyla İslam Cumhuriyeti kurulması herkesten önce bu topluluklar için büyük bir heyecan ve güç kaynağı olmuştur. Böylece Müslümanların kendi dünya görüşleri ve kendi sistemleri etrafında toplanarak yeni hür müreffeh bir hayat kurabilecekleri ümidi bütün kalplere yerleşmiştir.

İran İslâm hareketinin Pekin’den Türkmenistan’a ve Sovyet Azerbaycanına kadar uzanan çok geniş bir saha üzerindeki Müslüman topluluklar üzerinde büyük etkili neticeler doğuracağı şimdiden söylenebilir. Nitekim Çin kendi idaresi altındaki Müslümanlara ibadet hürriyeti ve bir ölçüde din eğitimi hürriyeti vereceğini açıklamış bulunuyor. Afganistan’daki komünist rejim Müslümanlara daha müsamahakâr davranmak zorundadır. Rusya ise ya büsbütün despotça davranmak veya biraz nefes alma hakkı vermek üzere bir seçim yapacaktır. Stalin’in despotluğu bile istenen etkiyi yapmadığına göre, artık dünyanın bugünkü durumunda Sovyet yöneticilerinin eski usulleri deneyeceklerine fazla ihtimal verilemez.

İran’ın üzerine aldığı büyük işi ne ölçüde başaracağını iyi bilemiyoruz. Eğer yaptıkları deneme başarılı olursa, dünyanın diğer Müslüman ülkeleri batı karşısında kendi benliklerini daha iyi duyacaklar, şahsiyetli bir politika yürütme konusunda kendilerine daha çok güveneceklerdir. Fakat her halde “İslâm Devleti” ve “İslâm Ülkesi” olma kavramları yeni bir mana kazanacaktır Batılıların bu değişme karşısında kendi tutumlarını ayarlamaları kaçınılmazdır.