Hasan TÜLKAY: TÜRKLÜK BİLGESİ JEAN PAUL ROUX

TÜRKLÜK BİLGESİ:
JEAN PAUL ROUX

Hasan TÜLKAY

26 Aralık 2014

“Bizde yerleşmiş  çok yaygın bir yanlış anlayış var: Araplarla Türkleri aynı zannediyoruz. Türk deyince de hayalimizde Tunuslu, Cezayirli gibi bir imaj, hatta Afrika’daki vahşi iptidaî  kabileler canlanıyor. Evet, Türkler de müslümandır, doğru… Fakat şunu bilelim önce; aynı medeniyet dairesine mensup olsalar da Türklerin Araplarla, Arapların Türklerle Müslümanlıktan başka hiçbir alâkası yoktur. Tamamen farklı milletlerdir. Türkler Türklerdir; Araplar Araplardır!..”

1993 Mayıs ayı… Lyon’un güneyindeki Drome vilayetine bağlı Romans’ta, şehrin en büyük sinema salonunu tek koltuk kalmayacak şekilde dolduran paralı konferansın dinleyicileri arasında iki de Türk var. Hayret ve hayranlıkla dinliyor, şaşırıyorlar… Zira ilk defa böyle konuşan, Türkler hakkında yanlış bir önyargıyı düzelterek mevzuya giren bir “Türkiye uzmanı” var karşılarında… Herhalde Fransızlar daha da şaşkın… Tıklım tıklım dolu salonda tık yok; herkes konuya ve konuşmacıya odaklanmış: Jean Paul Roux, aylık Türkiye konferasları serisine bu cümlelerle başlıyor…

Dinleyicilerden göçmen  Türk çocukları için Türk Kültürü ve Türkçe Dersleri vermekle görevli olarak  Fransa’da bulunan Türk öğretmen, Türkiye’de iken Jean Paul Roux adını duymuş da olsa, hakkında pek malûmatı yok… Sadece milliyetçi mahfillerden tanıdığı  Reha Oğuz Türkkan’ın bir yazısında dipnottan dikkatini çekmiş bu isim… Romans’tan  önce çalıştığı Bellegarde (01) kasabasının Belediye Kütüphanesinde bulduğu Mustafa Kemal et la Turquie Nouvelle (Mustafa Kemal ve Yeni Türkiye) kitabına şöyle bir göz atmıştı. Yarım yamalak Fransızcası ile mesajı almış, hakkında hükmünü de vermişti: Jean Paul Roux; Türkleri, Türk tarihini, Türk kültürünü ve Türk insanını iyi tanıyan, namuslu, haysiyetli, seviyeli bir bilim adamı, tarihçi, Türkologdur. Oryantalizme, sömürgeciliğin keşif kolu nazarıyla bakan ve şarkiyatçılara hep bir mim koyan Türk öğretmen, zevkle ve biraz da gururla dinlediği bu konferanstan sonra hakkında verdiği müsbet kanaat notunu teyit ettiği için Jean Paul Roux’ya minnettarlığını bildirir. O günden sonra O’nu daha yakından tanımaya ahdeder, peşini bırakmaz…

İnsan bazen gölgesinden istifade edeceği ulu ağaçları çok geç fark edermiş. Türk öğretmen Fransa’daki görevi ve misyonu açısından fevkalâde mühim bir ismi maalesef son vazife yılında tanımıştı… Türkiye’deki aslî görevine döndükten sonra ise Jean Paul Roux’nun ülkemizde de epey isim yaptığını görmekten mutlu olmuştu…

Jean Paul Roux, M.Colombe kadar Türklere yakın bir isim değildi. İnsanî münasebetler açısından M.Colombe Türklere ne kadar ilgili ise, Jean Paul Roux da Türkler ve Türklük hakkında o kadar derin bilgili idi… Paris Şark Dilleri ve Medeniyetleri Enstitüsü INALCO’dan iki meslektaşı Romans’taki Türkiye Konferanslarından birinde buluşturmuş, iki zirvenin sohbetinden müthiş istifade etmişlerdi…

Jean Paul Roux, Türk tarihini ve Türklüğü bir bütün olarak ele alıyor, değerlendiriyordu… Türk, İslam deyince irkilen ürperen şarkiyatçılardan değildi.

Jean Paul Roux’a göre Türkler

“Kuzey ormanlarından çıkıp geldiler; cesur, dağınık, marifetli ve henüz yolun başındaydılar. Önce bozkıra sonra Çin içlerine ve sonra da sonu başı belli olmayan bir sel gibi garba doğru yayıldılar… Türkler adıyla tarihe geçen bu boylar aileler ve kavimler bütünü batılıların gözüyle çoğunlukla barbarlığın simgesi olsalar da Orta Asya’nın yüksek uygarlıklarından birini ve bazen küçük devletlerinin bazen de devasa imparatorluklarının sınırları dahilinde kültürler arası barışı ve huzuru tesis ettiler. Bazen memluk, bazen efendi ve bazen de birbirlerinin en amansız düşmanıydılar.” Türkler farklı boylar olarak ve çok geniş alana yayılmalarına rağmen ortak özelliklere sahiptirler.  Türklerin ortak özellikleri ve karakterleri şöyle sıralanır :  Yüksek onur duygusu… Sözünün eri olma… Irkçılık yapmazlar, hatta ırkçılığı bilmezler… Yakınındakilere hizmet arzusu taşırlar… Maddi ve manevi sağlamlık… Bağımsızlık istekleri yüksek… Gözü peklik… Üste kesin itaat… Mağdurlara karşı merhamet… Gerektiğinde kendisinin ve düşmanının canını hiçe sayma… İhanet edenlere karşı acımasızlık…

Modern hayata uyumsuzluğumuz, trafik keşmekeşimiz, idolleştirilmiş Atatürk anlayışımız hakkında dalga geçer gibi konuşmasına rağmen onu dinleyen her Türk objektif vicdanına itimat ederdi. Türklük tanımı ırkçı Türkçüleri kızdırır mı, bilinmez… Jean Paul Roux’ya göre; Türklerle ilgili olarak kabul edilebilecek tek tanım dilbilimsel olandır. “ Türk; Türk diliyle konuşandır; ” tarifinden sonra, “İnsanlık tarihinde baştan beri var olan bu millet; kendine özgü yasaları, ayırt edici özellikleri olan canlı bir organizma,  çok çeşitli ögelerden oluşmuş; ancak matematiksel bir bütün oluşturmuş ve kesin ve net tanımla Türk adını almış, aynı kültürden olan,aynı dili konuşan insan topluluğudur” demektedir. Sosyolojik ve tarihî gerçekliği içinde değerli, anlamlı ve doğru bir yaklaşım olduğunu aklı selim sahipleri kabullenecektir…

Doğum günü (5 Ocak 1925)  bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın ölüm gününü (5 Ocak 1975)  çağrıştıran Jean Paul Roux; 1952’de üyesi olduğu ve uzunca bir süre Türk dünyası ile ilgili bir birimin başkanlığını yürüttüğü Fransız Ulusal Araştırma Merkezi CNRS’den emekli olduktan sonra da bu yüksek itibarlı kurumun şeref üyesi olarak çalışmalarına devam etti. Türkiye  ve Türkler hakkındaki eserleri Fransa’da temel müracaat kaynağı olarak genel kabul görmüştür. Romans’taki Ayakkabı Müzesi Dostları Derneği’nin yaptığı gibi pek çok dernek ve kuruluş O’nu konferanslara çağırdı. Ülkemiz ve milletimiz hakkında peşin hükümler biraz sarsıldı ise, bunda Jean Paul Roux’nun eserlerinin, konferanslarının payı küçümsenemez. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti de bu gerçeği fark ederek, kendisini TC Cumhurbaşkanlığı liyakat  madalyası ile  şereflendirmiştir.

Türklerin tarihi, dinleri, kültürü, mitolojisi ile bu kadar yakından ilgili ve bilgili bir adamın Ermeni soykırım iddiaları hakkında ağzını açıp tek kelime etmeyişi ise düşündürücüdür. Fransa’da  Ermeni lobisinin bu meselede hakikate dokunanları yakacak kadar güçlü olduğunu fark ettiği için mi acaba; M.Colombe gibi Jean Paul Roux da bu konuda sükûtu tercih etmiştir. Ölünceye kadar CNRS üyeliği gibi devletli bir payeden feragat edemeyecek kadar nefsî bir hesabı var ise de bu üzücü sükûtu hoş görmeliyiz. Ödül uğruna tröst batı basınına verdiği demeçle ağır bir dille Türkiye’ye iftira ederek Nobelcilere sinyal gönderen içimizdeki pamuk vatandaşları bile baş tacı edebildiğimize göre…

Türk öğretmen emekli olduktan sonra da Fransa Türk Federasyon bünyesinde gurbet fidanı çocuklarımıza, gençlerimize faydalı olabilmek niyetiyle eğitim gönüllüsü olarak Paris’e gitti… Gençliğe yönelik derslerinde, sohbet ve seminerlerde Jean Paul Roux’nun eserlerinden çok istifade etti… Fransızca ana dilleri olmuş, Türkçeleri kifayetsiz gençlerimiz; bir Fransızın kaleminden, hem de çok hatırı sayılır bir Fransız bilim adamının yazıları ile  adeta övülerek anlatılan milletlerini, tarihlerini, ülkelerini, mitolojilerini sevdiler… Türk öğretmen bir gün hem kendisine teşekkür etmek, hem de Türkiye’deki siyasî gelişmeler hakkında düşüncelerini öğrenmek için Jean Paul Roux’nun evine telefon açtı ki; mahcubiyetten yüzü kızardı: “Mösyö Roux dört ay kadar önce, 29 Haziran 2009’da vefat etti…”
Telefondaki sese sadece; “çok üzgünüm, haberim yoktu” diyebildi ve kapattı…

Modern hayat haberleşmeyi çok kolaylaştırdı. Buna rağmen Paris’teki Türkçü Türk öğretmen, on-beş yıl önce bir konferansta tanıdığı, o günden sonra saygıyla takip ve istifade ettiği Jean Paul Roux’nun ölümünden  haberdar olmamıştı: Türkoloji ufuklarından bir yıldız daha kaymıştı.
84 yaşında kemale ermiş bir çağda, geride Türk kitaplığının da vazgeçilmezleri arasında pek çok eser, makale ve  konferanslar, notlar,  hatıraları bırakarak…

Aziz hatırası önünde tazimle eğilirken, aynı zamanda bir vicdan borcu olarak eserleri ve Türklükle ilgili ana fikirlerini özetleyen bir yazı daha yazılması  gerektiğine inanıyorum.

Hasan TÜLKAY
10 Aralık 2014 Çarşamba-ANTALYA

Not:Bu yazı Antalya’da münteşir NEVZUHUR Edebiyat Kültür Sanat dergisinin Ocak 2015 tarihli 43. sayısında yayınlanmıştır. Meraklılar için derginin haberleşme adresi: Atatürk Caddesi 1306 Sokak Akbaba Apt. No:1/2 ANTALYA Tel:0242 241 80 62-63 e-posta: alidemirel47@hotmail.com