Dr. Edige KIRIMAL: KIRIM / Coğrafya-Tarih-Kültür (1970)

Kırım Türkleri

Dr. Edige Kırımal

Dergi, 1970, 59:3-22.

Giriş

Kırım Türklerinin tarihî-millî toprakları, Doğu Avrupa’ya 7 kilometrelik dar Perekop (Or Kapı) berzahı ile bağlanan Kırım yarımadasıdır. Kırım, bin yıllar boyunca, jeopolitik ve ekonomik bakımdan tamamiyle kendi içinde kapanmış toprak ünitesi olup bir çok devlet teşekkülleri için sahne teşkil etmiştir.

Son çağda, Sovyetler Birliği şartları altında Kırım, 1921—1941 yılları arasında, Kırım yarımadasında yerli Kırım Türk nüfusunun millî muhtariyetinin ger­çekleştirilmiş olduğu RSFSR (Rusya Federasyonu)’a bağlı Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında (1941—1944) Kırım toprakları Alman ordusu tarafından işgal edildi. Kırım 1944’ün ilkbaha­rında yeniden Kızılordu’nun eline geçtikten sonra Stalin hükümeti Kırım Türk­lerini tüm olarak «vatana ihanet» ve «Alman ordusuyla işbirliği» yapmak ile suçlamış ve buna dayanarak Kırım Türklerini kısmen mahallinde kılıçtan geçir­dikten sonra, başta Türkistan’a olmak üzere, topyekûn Kırım dışına sürmüştür.

RSFSR Yüksek Şura Prezidyumunun iki yıl sonra «Çeçen-İnguş Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin ortadan kaldırılması ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin Kırım Eyaleti haline getirilmesi» hakkında çıkardığı 25 Haziran 1946 tarihli kanunla1 Kırım Türklerinin muhtariyeti hukuken tasfiye edildi. Daha sonra Sovyetler Birliği Yüksek Şura Prezidyumunun «Kırım Eyaletinin RSFSR’den çıkarılarak Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ter­kibine ithal edilmesi» hakkındaki 19 Şubat 1954 tarihli kararnamesiyle Kırım, komşu Ukrayna Cumhuriyetine bağlandı.2

Türklerin Kırım’dan sürülmelerinden 20 yıl sonra Sovyetler Birliği Yüksek Şura Prezidyumunun «Kırım’da yaşamış olan Tatar milliyetine mensup vatandaş­lar» hakkındaki 5 Eylül 1967 tarihli kararnamesiyle3 Sovyet hükümeti nihayet, Stalin’in Kırım Türklerini «tüm olarak Alman işgalcileriyle aktif işbirliği» yapmakla «suçlamasının hiçbir esasa dayanmadığını» kabul etmeğe ve bu suç­lamayı geri almağa karar verdi. 5. 9. 1967 tarihinde ilân edilen «Sovyetler Birliği Yüksek Şura Prezidyumunun kararında», «eskiden Kırımda yaşamış olan Tatar milliyetine mensup vatandaşların», «bütün Sovyetler Birliği vatandaşları gibi Sovyetler Birliğinin bütün topraklarında yaşamak hakkından faydalan­dıklarına dair aynı zamanda «izahat» da verilmekteydi.4 Ne var ki Sovyetler Birliği Yüksek Şurasının bu kararname ve kararında Kırım Türklerinin kendi tarihî ve millî toprakları olan Kırım’a dönme hakkından hiçbir şey bahsedil­mediğine göre, bu her iki belge Sovyet hükümeti için ancak, Sovyetler Birli­ğindeki Kırım Türklerinin gerçek durumunu dünya kamuoyundan gizlemesi gereken duman perdesinden başka bir şey değildi.

1967 yılı «rehabilitasyonundan» sonra Kırım Türkleri teker teker ve gruplar halinde Kırım’a bir çok dönme teşebbüslerinde bulunmuş, fakat Özbekistan’daki KGB (Devlet Güvenlik Komitesi) organlarından Kırım’a giriş vizesi almış olan 148 Kırım Türk ailesi hariç, merkezî Moskova makamlarının direktifleriyle hareket ettiklerine şüphe olmayan yerli Sovyet makamları tarafından Kırım’a sokulmamış veya Kırım’dan tekrar zorla çıkarılmışlardır.[5]

Kırım Türkleri bu siyaset sonucu olarak bugüne kadar sürgün yerlerinde kalmakta devam etmekte ve oldukça toplu bir halde Özbekistan’ın Taşkent, Semerkand, Andican ve Sır-Derya bölgelerinde ve keza küçük gruplar ve ayrı ayrı aileler halinde Moskova, Leningrad, Taşkent, Bakû, Kazan şehirleri de dahil, Sovyetler Birliğinin çeşitli birlik ve muhtar cumhuriyet ve şehirlerinde yaşamak­tadırlar.[6] Bütün bunlar 1967—1969 yıllarında, gittikçe daha şiddetle tam bir itibar kazandırılması ve Kırıma dönüş ile Kırım muhtariyetinin yeniden kurulması taleplerinde bulunan Kırım Türkleri arasında gayet aktif direnme hareketini doğurdu. Sovyetler Birliğinin Ukraynalı ve Rus ilerici çevreleri ve gizli basını tarafından enerjik bir surette desteklenen ve keskin bir hal alan bu mücadele, Sovyetler Birliğindeki bir çok yabancı muhabirlerin dikkatim çekmiş ve onların araciyle, bir çok yazı ve haberlerde Kırım Türklerinin dâvası üzerine önemle eğilmiş olan dünya basınına intikal ettirilmiştir.[7]

Biz bu yazımızda Kırım Türklerinin mazisini ve şimdiki halini kısaca aydınlat­mağa çalışacağızdır.

Kırım’ın mazisi ve Kırım Türklerinin menşei

Kırımın ve Kırım Türklerinin tarihî mazisi gayet zengindir. Eski zamanlarda milâttan önce XIII.—VII. asırlarda Kırımda Herodot’un kalemiyle tespit edilen Tauriler, Kimeriler ve İskitler yaşamaktaydı.[1] Asırlar geçtikçe bu kavimler kendi aralarında karışmış ve milâttan sonra III. asra kadar varlıklarını Kırımda ko­rumuşlardır.

Milâttan önce VI. asırda Kırım sahil bölgelerinin bir kısmı, şehir-devletleri Kırımda milâttan sonra XI. asra kadar varlıklarını devam ettirmiş olan Küçük Asya Grekleri tarafından işgal edildi.

Milâttan önce I. asırda Kırıma Sarmatlar, milâttan sonra IV. asırda da Doğu Gotları sokuluyor. Bunların kalıntıları XIV. asra kadar Kırım dağlarında tutu- nabilmişlerdir. 378 yılında Kırım üzerinden Hunlar ve Alanlar geçiyor. V.—VI. asırlarda Kırımı Avar ve Altay Türkleri işgal ediyor. VII—IX. asırlarda Kırım «Küçük Hazaristan» adı altında Hazar Türkleri Devletinin sınırları içinde bulunuyordu. 894—1090 yıllarında Kırımda Peçeneg Türkleri hüküm sürmüş­lerdir. X. asrın sonunda Kırıma Kıpçak Türkleri giriyor.

Kırım’da sağlamca yerleşmiş bulunan bir kısım Kıpçaklar, o zamana kadar Kırım’ın helenleştirilmiş sahillerini yavaş yavaş Türkleştirmiş, Kırım’da mevcut Kimeriler, Taur-İskitler, Alan, Avar, Hazar ve Peçeneklerin kalıntılarını temessül etmiş, kendileri de XIII. asırda Kırım’a gelen Moğol-Türklerle karışmışlardır. Bugünkü Kırım Türklerinin millî çekirdeği de Kırım’da yaşayan bu halkların işte bu çok asırlık kaynaşması sonucunda doğmuştur.

Bir çok tarihî belgeler Hazar (VII-IX), Peçeneg (IX-X) ve Kıpçak (XI-XII) Türkleri devrinde Kırımın iktisadiyat, ticaret, medeniyet ve kültür seviyesinin, komşu Doğu Avrupa halklarını çok gerilerde bıraktığını ortaya koymaktadır.

1223—1238 yıllarında Kırım «Moğol-Türkler» tarafından fethedilmiş ve 1428 yılma kadar «Kırım Eyaleti» sıfatiyle Altmordunun terkibinde bulunmuştur.

1428 yılında teşekkül eden Kırım Hanlığı 1783 yılma kadar yaşamıştır. Onun sınırları içine Kırım yarımadasından başka, Taman yarımadası, Kuban, Nogay stepleri (şimdiki Güney-Doğu Ukrayna) ve Bucak (Besarabya) da girmekteydi. Onun nüfusu 3 milyondan 5 milyon kişiye, bu arada Kırımın kendisinde 800 binden 1,5 milyon kişiye çıkıyor, ordusunun mevcudu ise 200 bin kişiyi bulu­yordu.[9]

Kırım hanları Moskova’ya karşı bir çok siyasî ve askerî ittifaklar akdediyor ve bu mücadelede 1475—1774 yıllarında sıkı siyasî ve askerî ittifakla bağlı bulundu­kları kardeş ve dindaş Osmanlı İmparatorluğuna dayanıyordu. Ne var ki Rusya ile Türkiye arasında 1774 yılında yapılan Küçük Kaynarca barış antlaşması hükümlerine göre Osmanlı İmparatorluğu Kırıma askerî yardım yapmaktan vazgeçmeyi ve Kırım Hanlığının bağımsızlığını tanımayı taahhüt ediyor. Fakat Rus hükümeti bu bağımsızlık garantisini çiğneyerek Kırımı 1783 yılında Rusya’ya ilhak ediyor.

Altınordu ve Kırım Hanlığı devri (XIII—XVIII), Kırımın yüksek ekonomik ve kültürel gelişme devri olmuştur. XVI.—XVIII. asırların Polonya kaynaklarında Kırımdan, bir çok zengin şehir ve köylere sahip dünyanın en zengin memleketi olarak bahsedilmektedir. Kırımda çiftçilik, bahçivanlık, üzümcülük, balıkçılık iç ve dış ticaret çok gelişmiş bir durumda idi. Arkeolojik kazılar o devir Kırım maddî kültürünün yüksek seviyesini ortaya koymaktadır. Kırımın kültür mer­kezlerinde ilim, edebiyat ve sanat durmadan gelişmekte idi.[10]

Kırım’ın 8 Nisan 1783’de Rusya’ya ilhak edilmesi, Kırım Türklerinin bugüne kadar devam eden millî faciasının başlangıç tarihidir. Petersburg hükümeti Kırım Hanlığının bütün İdarî, adlî ve eğitim müesseselerini ortadan kaldırdı. Kırım Türklerinin devlet hâzinesine veya Rus aristokrasisinin şahsî mülkiyetine de­vredilen topraklarının büyük kısmı ve 1783 de 457.800 hektardan 1918 de 95.499 hektara kadar azalan vakıflara ait topraklar da müsadere edildi.[11] Kırım’da camilerin sayısı 1805—1914 yıllarında 1556 dan 729 adede indi.[12] Kırım Türkle­rinin maddî kültürü kısa bir zamanda önemli derecede tahrip edildi. Rus yazarı Pavel Sumarakov, Fransız Dubois ve İngiliz Clarke Kırım şehirlerinin insafsızca ve manasızca nasıl tahrip edildiğini ayrıntılarla kaleme almış bulunuyorlar.[13]

Çarlık hükümetinin bu siyaseti, Kırım Türklerinin 1785 de başlayan ve 1902 yılına kadar bütün XIX. asır boyunca devam eden Türkiye’ye kitleler halinde göç etmelerine sebep oldu. Bu göçler sonucu olarak 1-1,2 milyon Türk, Kırım’ı terketmiş[1] ve 1783 den XIX. asrın 80. yıllarına kadar, yâni bir asır içinde Kırım Türk nüfusu 1,5 milyondan 280 bin kişiye kadar düşmüştür.[2]

Kırım arşiv belgeleri, Kırım Türklerinin XIX. asrın ilk yarısındaki durumunu şöyle nitelendirmektedirler: Siyasî ve sosyal hukuksuzluk, ağır iktisadî durum ve kültür-eğitim kuruluşları ile millî basından yoksunluk. Bu problemi araştıran Ahmet Özenbaşlı ile Arslan Kriçinski, bir çok arşiv belgelerine dayanarak, çarlık makamlarının Kırımda «asırdan aşıra müslüman nüfusunun haklarını çiğne­dikleri» ve «Rus asasının Kırım halkına ancak nüfusta azalma, kültürde çökme ve maddî yıkım getirdiği» yargısına varmaktadırlar.[3]

Kırım Türklerinin kültürel-ulusal canlanma devri

Gerek Kırım Türklerinin ve gerek bütün Rusya İmparatorluğu Türk -müslümanlarının kültürel-ulusal canlanmasının kurucusu ve uzun yıllık sevkedicisi maruf Kırım yazarı, pedagog, düşünür, ideolog ve ıslâhatçı İsmail Bey Gaspıralı idi. Asil bir ailenin çocuğu olarak 1851 de dünyaya gelen ve öğrenimini Moskova, Paris ve İstanbul’da yapmış olan Gaspıralı 1880 yıllarının başında bütün Rusya müslümanlarını kültürel-ulusal canlanmaya çağıran bir çok eserler kaleme almıştır. Gaspıralı aynı zamanda millî okulları ıslâh ve genişletmek, millî basın kurmak, avrupalaşmak ve modernleşmek, Kırım Türklerinin aydın kadrolarını yetiştirmek üzere büyük çabalar sarfetmeye başladı.17 Onun 33 yıl süresince yayınlanan ve 1905 yılına kadar Rusya Türk ve müslümanlarının tek süreli millî gazetesi olan ünlü Tercüman gazetesinin birinci sayısı 10 Nisan 1883 de çıktı. Gaspıralı, sonraki tarihî safhada — Kırım Türklerinin millî-kurtuluş hareketinde öncülük yapmış olan geniş Kırım Türk millî aydınlar kadrosunun mânevî eğitimcisi olmuştur. Bu hareket, XX. asrın başında, tatbikatta sık sık kendi aralarında örgülenen şu üç ideolojik akım şeklini aldı:

1. Tercüman gazetesinin etrafında toplanan ve saflarında öğretmenlerin, gazeteci ve yazarların yer aldığı Gaspıralı’nın tilmizlerinin temsil ettikleri akım. Bunların çalışmaları sayesinde Kırım Türkleri 1917 yılına doğru bütün Kırım halk okullarının %52 oranını teşkil eden 360 millî halk okuluna ve önemli sayıda millî edebiyata sahip olmuşlardı.18

2. Kırım’da 1905—1906 yılları ihtilâlci olaylarda başlıca rol oynamış olan Genç Tatarların ihtilâlci-siyasî hareketi. Öğretmen Abdürreşit Mehdi’nin yönet­tiği bu hareket, Kırım Türklerinin sosyal ve siyasî haklarını sağlamak uğrunda Rus çarlığına karşı gizli ihtilâlci mücadeleyi ifade etmektedir. Genç Tatarlar Kırımın Karasubazar şehrinde 1906—1909 yıllarında, yazar Haşan Sabri Ayvaz idaresinde Vatan Hadimi gazetesini yayınlamakta idiler. Genç Tatarların başkanı Mehdi 1907 de Tavrid Vilâyetinden Rusya Parlamentosuna milletvekili seçilmişti. Onun parlamentoda Çarlık hükümetini şiddetle tenkit eden ve «toprak ve hürriyet» talebinde bulunduğu konuşmaları dikkati çekmiş ve Lenin tarafından takdir edilmişti.19 Genç Tatarlar Genç Tatarlar Kırımın Karasubazar şehrinde 1906—1909 yıllarında, yazar Haşan Sabri Ayvaz idaresinde Vatan Hadimi gazetesini yayınlamakta idiler. Genç Tatarların başkanı Mehdi 1907 de Tavrid Vilâyetinden Rusya Parlamentosuna milletvekili seçilmişti. Onun parlamentoda Çarlık hükümetini şiddetle tenkit eden ve «toprak ve hürriyet» talebinde bulunduğu konuşmaları dikkati çekmiş ve Lenin tarafından takdir edilmişti.19 Genç Tatarlar Kırım Türklerinin millî hareketine, Gaspıralı’nın programında bulunmayan sosyal ve siyasî yönler getirmişlerdi. Genç Tatarlar Kırımın Karasubazar şehrinde 1906—1909 yıllarında, yazar Hasan Sabri Ayvaz idaresinde Vatan Hadimi gazetesini yayınlamakta idiler. Genç Tatarların başkanı Mehdi 1907 de Tavrid Vilâyetinden Rusya Parlamentosuna milletvekili seçilmişti. Onun parlamentoda Çarlık hükümetini şiddetle tenkit eden ve «toprak ve hürriyet» talebinde bulunduğu konuşmaları dikkati çekmiş ve Lenin tarafından takdir edilmişti.19 Genç Tatarlar Kırım Türklerinin millî hareketine, Gaspıralı’nın programında bulunmayan sosyal ve siyasî yönler getirmişlerdi.

3. Kırım dışında, İstanbul’da öğrenim yapan Kırım Türk öğrencileri arasında doğan ve Kırım Talebe Cemiyeti ile 1909 da kurulan gizli «Vatan» teşkilâtı tarafından temsil edilen Kırım Türk gençliğinin millî-siyasî hareketi. «Vatan» teşkilâtı üyelerinin siyasî programı Kırım bağımsızlığını ön görüyordu.20

1917 Rusya Şubat Devrimi Kırım Türkleri için yeni bir devrin başlangıcı oldu. 25 Mart 1917 tarihinde 1500 Kırım Türk temsilcisinin katıldığı Bütün Kırım Müslüman Kongresi toplandı.21 Bu kongre Kırım Türklerinin kültürel-ulusal muhtariyetini ilân etmiş ve onların bütün millî, kültürel, dinî ve siyasî işlerini yetkisine verdiği Kırım Müslüman Merkez İcra Komitesini seçmişti. Kongre ayrıca bütün evkaf topraklarını adı geçen komitenin yönetimine devretmiş ve Kırım müftülüğüne Numan Çelebi Cihan‘ı getirmişti.22 Çelebi Cihan’ın başında bulunduğu Kırım Müslüman Merkez İcra Komitesi, Kırım Türklerinin geçici muhtar millî hükümetini temsil etmekte idi.

1—2 Ekim 1917 de bütün Kırım Türk teşekküllerinin, Bahçesaray şehrinde bir kurultayın, yâni Kırım Türklerinin millî kurucu meclisinin çağrılması hakkında tarihî karar alan kongresi toplandı.[23]

30 Kasım 1917’de demokratik kurultay seçimleri yapıldı. 1917 nin 9 Aralığından 26 Aralığına kadar çalışmalar yapan kurultay, 26 Aralık 1917‘de, Kırım Türklerinin, 16. maddesi Kırım’ı Kırım Halk Cumhuriyeti olarak ilân eden anayasasını kabul ediyor. Aynı günde Numan Çelebi Cihan’ın başkanlığı altında Kırım millî hükü­meti seçiliyor. Dışişleri ve Harbiye bakanlıklarına Kırım Türklerinin diğer tanınmış lideri Cafer Seydamet getiriliyor.[24] Onun teşebbüsüyle 28 Aralık 1917 tarihinde «Kırım Erkânıharbiyesi» kuruluyor ve bütün Kırım Türk Silâhlı Kuvvetleri bu Erkânıharbiyenin emrine veriliyor.[25] –26 Aralık 1917‘de Kırım Halk Cumhuriyeti’nin ilanından sonra kurulan- Kırım Millî Hükümetinin hâkimiyeti, askerî liman Sebastopol hariç, bütün Kırım yarımadasını kapsıyordu. Adı geçen liman 15 Aralık 1917 tarihinden itibaren Sebastopol’ün Petrograd’daki Bütün Rusya Bolşevik Hükümetine bağlı olan Bolşevik Askerî İhtilâl Komitesi’nin işgalinde bulunuyordu.[26] Bu durum 1918’in Ocak ayında Kırım Millî Hükümeti askerî birlikleri ile onlardan çok daha üstün bulunan Sebastopol’ün Askerî İhtilâl Komitesi emrindeki Sebastopol garnizonu ve Karadeniz donanması silâhlı kuvvetleri arasında silâhlı çatışmaya sebep oldu. Bu çatışmada, 26 Ocak 1918 tarihinde Kırım Millî Hükümet kuvvetleri mağlûp olmuş ve neticede bütün Kırım yarımadası bolşevik kuvvetleri tarafından işgal edilmişti.[27] Bolşevikler Kırımda 21 Mart 1918 de ilân edilen Tavrid Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini kurdular. Ne var ki 16 Nisan—1 Mayıs 1918 tarihlerinde Kırım, Alman Doğu Cephesine bağlı kuvvetlerce işgal edilmiş ve bu olay Kırım Hükümetinin yeniden kurulması için gereken zemini hazırlamıştı.

8 Mayıs 1918 de Kırım Türklerinin Millî Meclisi yeniden toplanmış ve 25 Haziran 1918 de general Süleyman Sülkeviç’in başkanlığında Kırım Ülke Hükümeti teşekkül etmişti. Bu hükümet Kırımda devlet ve adalet cihazı vücuda getirmiş, «Kırım uyrukluğu», «yabancı memleketlerde yaşayan Kırım Türk­lerinin Kırım’a dönmelerini kolaylaştırmak» gibi bir sıra kanunlar çıkarmış, Kırımda ilk Kırım Üniversitesini meydana getirmiş, Türkiye, Almanya ve komşu Ukrayna ile diplomatik ve ticarî ilişkiler kurmuştu.[28] Ne var ki Türkiye ile Almanya’nın savaşı kaybetmeleri, 16 Kasım 1918 de düsen Kırım Ülke Hükü­metinin[29] kaderini önceden tayin etmiş bulunuyordu. Bundan sonra Kırım’a İtilâf devletleri kuvvetleri ile general Denikin’in gönüllü beyaz Rus ordusu girdi. Bu gönüllü birlikler Kırımda 11 Kasım 1920 yılına kadar tutunabilmiş ve yerini Kırımı işgal eden Kızılordu’ya bırakmıştı.[30]

Sovyet Rusya Hâkimiyetinde Kırım Türkleri

Bir çok belgeler Sovyet hükümetinin 1920—1941 yıllarında Kırım Türklerini derece derece imha siyasetini uyguladığını ve 1944 yılı genocide faciasının, bu siyasetin artık son perdesini teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Bu siyaset şu üç devreye bölünebilir:

  1. Yıldırma ve suni açlık devresi (Kasım 1920—Ekim 1921).
  2. Kırım Türklerine verilen geçici millî tavizler devresi (Kasım 1921—Nisan 1928).
  3. Kırım Türklerini Sovyetleştirme, Ruslaştırma ve kitle halinde imha devresi.

Birinci devre: Sovyet hükümeti Kırımı işgal ettikten sonra, Kırım idaresinin başına, 60 binden 70 bine kadar Kırımlıyı cismen ortadan kaldırmış olan Macar komünisti Bela Kuhn’u getirdi.[31] Bu yıldırma hareketi, Kırım Türklerinin bolşeviklerce imha siyasetinin ilk başlangıç safhasını teşkil eder. Sovyet makam­ları Kırımın yiyecek maddelerini müsadere ederek Kırım dışına taşımış ve bu suretle Kırımda 1921—1922 yıllarında şiddetli suni açlık yaratmışlardı. Bu arada Sovyet hükümeti İtalyan Kızılhaçını aç Kırıma yardım teklifini reddetmiş ve Türkiye’nin Kırım Türk nüfusu için gönderdiği tahılı Kırım dışına çıkarmıştır. Bu açlık sırasında Kırımda, aralarında 60 bin Kırım Türkünün de bulunduğu 100 bin kişi ölmüştür, ki bu da Kırım Türklerini ortadan kaldırmanın ikinci safhasını teşkil eder.[32]

İkinci devre: Sovyet hükümetinin müslüman halkların sempatisini kazanma arzusu, Kırım Türklerine bir takım tavizlerin verilmesine ve 18 Ekim 1921 de RSFSR dahilinde bir Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurul­masına ve Kırım Türklerinin millî muhtariyetinin tanınmasına yol açtı. Bu siyaset Kırımı «tatarlaştırma» devresinin başlangıcı olmuştur. 1928 yılının ilkbaharına kadar devam etmiş olan bu devrede okullar, kütüphaneler, müzeler, tiyatrolar ve saire gibi millî kültürel-eğitim kuruluşları açıldı, Kırım Türk aydın­larının kadroları teşekkül etti, millî basın, edebiyat, sanat ve bilim sahasında gelişmeler oldu.[33]

Üçüncü devre : Stalin iktidara geldikten sonra Sovyet hükümeti 1928 de siya­setine tamamiyle aksi bir yön vermiş ve Kırım Türklerinin millî muhtariyetini fiiliyatta ortadan kaldırmıştı. «Tatarlaştırmanın» yerini yıldırma siyasetinin izlediği «Sovyetleştirme» işgal etti. 1928 İn ilkbaharında 3500 kişiyi aşkın Kırım Türkü tutuklanmış, sürülmüş veya kurşuna dizilmiştir. Bunlar arasında Kırım Muhtar Sovyet Cumhuriyetinin «başkanı» Veli İbrahim de vardı.[34] Bu, Kırım Türklerini ortadan kaldırmanın yeni, üçüncü safhasının başlangıcı idi.

Kırımın «sovyetleştirilmesi», tarımın kollektifleştirilmesini, «sanayileşmeyi» ve Kırım Türklerinin kültür, dil, yazı ve hayat tarzının her yönlü ruslaştırılmasını ifade ediyordu. Kollektifleştirme sıralarında Ural ve Sibirya toplama kamplarına 35—40 bin kadar Kırım Türkü sürülmüştür, ki bu da onları ortadan kaldırmanın sıradaki dördüncü safhasını teşkil eder.

Tarımın «kollektifleştirilmesi» sonucu olarak 1931—1933 yıllarında baş gösteren şiddetli açlık, Kırım Türklerini derece derece imha siyasetinin beşinci safhası olarak kabul edilebilir.

Kırımın 1931—1936 yıllarındaki «sovyetleştirilmesi», Sovyet hükümetinin Kırım Türklerine karşı uyguladığı ortadan kaldırma siyasetinin altıncı safhasından başka bir şey değildi. Bu yıllarda müslüman din adamlarının büyük çoğunluğu yurttan sürülmüş veya öldürülmüş, cami ve medreseler kapatılmış, Kırımlı Türk aydınları kitle halinde «burjuva milliyetçiliği» ile suçlandırılarak takibata uğramışlardır.

Kırımda 1937—1938 yıllarında uygulanan genel yıldırma siyaseti, «Sovyet­leştirmenin» tamamlanması ve Stalin hükümetinin Kırım Türklerine karşı giriştiği imha siyasetinin yedinci kanlı safhasıdır. Bu yıllarda Kırım Türklerinin bütün sosyal tabakaları, kelimenin tam mânasiyle, bu terörün kurbanı oldular. Bu terör sırasında başta Muhtar Sovyet Kırımın üçüncü cumhurbaşkanı İlyas Tarhan ve başbakanı Sameddinov olmak üzere, Kırım aydınlarının yaşlı, orta ve kısmen genç kuşağı ile köylü, işçi ve Kırım Türk komünistlerinin geniş tabaka­ları tevkif, sürgün ve imha edildi.[35]

Yukarıda yazılanların bilançosunu yaparken tespit edilebilir ki, Kırım’da Sovyet hâkimiyetinin 20 yıllık devresinde (1921—1941) 160—170 bin Kırım Türkü imha edilmiştir, ki bu rakam Kırım Türk nüfusunun aşağı yukarı yarısına tekabül eder. Bu sebepledir ki, Kırım Türkleri arasında doğum oranının çok yüksek olmasına rağmen, 1920’lerde ve 1930’larda nüfus artmak şöyle dursun, aksine azalmıştır. Şu hale göre, Moskova’nın Kırım Türklerini baştan başa ortadan kaldırma siyaseti, Kırım’ın 1920 de Rusya’ya ilhak edildiği andan itibaren başlamış ve Kırım Türklerini Sovyetler Birliğine «ihanet» etmekle suçlamak için ortada henüz hiçbir sebep yok iken sistematik bir şekilde İkinci Dünya Savaşına kadar devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Kırım ve Genocide

Olayları bizzat yaşayanların oybirliği ile tanıklık ettiklerine göre Kırım, 1941 sonbaharında boşaltılırken Sovyet NKVD organları, Moskovanın Kırım Türk­lerini imha siyasetinin sekizinci safhası diyebileceğimiz kitle halinde katliam yaptılar. Alman ordusu Kırıma girdikten sonra Simferopol şehrinin resmî hükümet dairelerinden birinde Stalin hükümetinin daha 1941’in sonbaharında Kırım Türklerini tüm olarak Kazakistan’a sürgün etme niyetini ortaya koyan bir belgenin ele geçirildiği bilinmektedir.[36]

Sovyet makamlarının Kırımdaki tutumları, Kırım Türkleri ile Stalin rejimi arasında derin bir uçurumun meydana gelmesine sebep olmuştu. Bunun sonucu olarak Alman ordusunun Kırımı işgal yılları sırasında (1941-1944) bir kaç bin Kırım Türkünden 6 «muhafaza taburu» teşkil edildi. Tablonun tam bir açıklığa ve objektifliğe kavuşması için kaydetmek gerektir ki, adı geçen «muhafaza taburları», «gönüllü» taburlar diye adlandırıldıkları halde, gerçekte böyle değildiler. Çünkü çoğunlukla Simferopol ve Nikolayev şehirlerindeki Alman esir kamplarında bulunan ve bu yolla açlıktan ve salgın hastalıklarından kurtulmaya çalışan Sovyet harp esirlerinden teşekkül etmekte idi.[37]

Sovyet propagandası savaştan sonra Kırımda yapılan topyekûn tehcir ve katliamı haklı çıkarmak için Kırım Türklerinin gûya «Alman işgali sırasında Kırımın bir kısım Rus nüfusunu imha ettikleri » iddiasını ortaya atmıştır, ki bu tamamiyle gerçeğe aykırıdır. Herkesçe biliniyor ki, Kırını Türk «gönüllü» taburları bütün milliyetlere mensup yerli nüfusu savunarak, ancak dağ köylerine saldıran Sovyet çetelerine karşı savaşmakta idiler. Yine biliniyor ki Sovyet çetecileri Kırımın dağlık bölgelerinde yaşayan köylüleri zorla ormanlara kaçırarak, Kırım nüfusu ile Alman ordusu arasında suni anlaşmazlık yaratmağa çalışı­yorlardı. Lenin bayrağı gazetesinde verilen bilgiye göre, bu tahrik edici hareket­lerin acı sonucu olarak Kırımın dağlık bölgesinde, 1943’ün sonunda ve 1944’ün başında, aralarında 80 Türk köyü olmak üzere, 83 dağ köyü ateşe verilmişti.[38] Diğer kaynaklardan anlaşıldığı üzere, Kırımda ateşe verilen köylerin sayısı 128 adedi bulmakta idi.[39]

Bu durum, Alman ordusuyla Sovyet çıkartma ve çete birlikleri arasında yapılan savaşlar sırasında Kırımda en çok zarar görenlerin Kırım Türkleri olduğunu ortaya koymaktadır. Alman Kumandanlığından serbest dinî ibadetlerde bulunmak ve camileri tamir etmek hakkından başka her hangi bir önemli sosyal ve millî imtiyaz alamamış olan ve Kırım’ın diğer halklariyle aynı derecede kitle halinde Almanya’ya çalışmaya gönderilen Kırım Türkleri, kendilerini iki ateş arasında hissediyorlardı. Gerek Kırımın içinde ve gerek dışında Sovyet ordusu, Sovyet çeteleri ve Kırımın Sovyet yeraltı teşekkülleri saflarında oldukça geniş faaliyet göstermiş olan Kırım Türklerinin önemli sayıda bulunduklarını ortaya koyan sayısız belgeler mevcuttur. Bu hususta bazı misaller vermekle yetineceğizdir.

11. Hassa Tank Tümeni subaylarından yüzbaşı Nazım Demirkaya Polonya’ya kadar bütün savaş sahasını katetmiş ve 13 nişan ve madalya ile taltif edilmiştir. Halen Kırım dışında yaşamaktadır. Stalingraddan Tuna ve Oder nehirlerine kadar bütün savaş hatlarında bulunmuş ve 7 nişan almış olan 27. Çapayev Tümeni, 105. Alay, Makineli Tabur kumandanı Server Emirali. Bugün Özbekistan’ın Andican şehrinde yaşamaktadır.40 Macaristan’a kadar bütün savaşlara katılmış olan 48. Tank Tümeni subaylarından Abdülreşit Kurtveli.41 Kırım ve Novorosiysk’de Sovyet deniz çıkartma birliklerine kılavuzluk etmiş olan «cesur keşifçi» deniz eri Şakir Gaynanov. Bugün Özbekistan sovhozlarından birinde işçi olarak çalışmaktadır.42 Berlin savaşlarına katılarak 7 nişan almış olan çavuş Abdullah Settar.43 Zırhlı Tank Akademisi mezunu olup, savaşa katılan yarbay Halil Çalbaş. Şimdi Ukrayna’nın Herson şehrinde ikamet etmektedir. Sebastopol ve Stalingrad cephelerinde bulunarak bir çok defalar taltif edilen ve bugün Özbekistan’ın Çirçik şehrinde yaşayan topçu eri Bekir Bavbekov.44 Kırım ve Kafkasyada istih­barat işlerinde çalışarak 7 nişan alan ve bugün Özbekistan’ın Yanıyer mahallinde yaşayan teğmen Osman Lemanov.45 Visla nehri muharebeleri kahramanı 157. Makineli Alay kumandanı Cafer Kemal, 7 nişan kazanmıştır.46 «Cesaretinden dolayı mükâfatlandırılan» teğmen Battal Mehmedov bugün Semerkand’da bir garaj idare etmektedir.47 Oder nehri ve Berlin’e kadar bütün savaş yolunu katederek cesaretinden dolayı bir çok defalar mükâfatlandırılmış olan teğmen Ebuzer Emirov.48 Reichstag duvarına kendi eliyle «Teslim olmayan düşman imha edilir» ibaresini yazan ve 9 nişan alan tankçı Haşan Abkerimov. 1943—1944 yıllarında Kırımda ve Kafkasya’da Alman ordusunun cephe gerisinden 81 radyogram göndermiş ve yüksek mükâfatlar almış olan kadın istihbaratçı Halime Abdennanova.49 Savaş sırasında bir çok kimselerin canını kurtaran ve bugün Azerbaycan’da yaşayan kan nakli sahasında ileri gelen Sovyet bilim adamlarından Dr. Bilâl Hasanov.50 Halen Leningrad’da ikamet eden tanınmış şair Riza Halid; Berlin’in zaptına katılmış olan binbaşı Nuri Celilov ile teğmen Bekir Musleddinov; 1930’ların ileri gelen şairlerinden Halil Irgat Kadir (Königsberg savaşında can vermiştir) ve bir çok diğer Kırım Türkleri İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet rejimine sadık kalmışlardı.51 203. Piyade Tümeni 610. Alay subaylarından yüksek nişanlar almış binbaşı Osman Cafer, Lugan bölgesinde «kahramanca ölmüştür». Onun resmi bugün mahallî müzede bulunmaktadır.[52] Bir Kırımlı Türk opera­törünün ismi, 10270 Sovyet erinin kurtuluşu ile,[53] Sovyet ordusunda gönüllü olarak hizmet eden Nuriye Zekeryayov’un da ismi, katıldığı birliğin Kırım’dan Berlin’e kadar yürüyüşü ile ilgilidir.[54]

Kırım Türkleri aynı zamanda Kırımda 1941—1944 yıllarında Almanlara karşı geniş ölçüde yeraltı ve çete mücadelesine de katılmışlardı. Sovyet basını ve lite­ratürü uzun yıllık sessizlikten sonra son zamanlarda yavaş yavaş bu hususta açıklamalarda bulunmaktadır.

Bugün Poltava şehrinde yaşayan Dr. Hasan Aşirov, Kırım’ın Kerç yarım­adasının Haci Muşkay katakomblarında faaliyet gösteren komandoların hekimi ve bir kahraman olarak bilinmektedir. Geçenlerde Sovyet yazarları Lev Kissil ile Maks Polyanovski çeteci Dr. Aşirov’un tipini canlandırmışlardır.[55] Dikkate değer bir noktadır ki Kırım Türk çetecilerine nişan dağıtımı son zamanlara kadar devam etmektedir. Meselâ, sabık topçu taburu kumandanı İlyas Kadirov’a, «Belorusya ormanlarında çeteciler saflarında» mücadele ettiği için nişan veril­miştir.[56] Kırımlı Türk yazarlarından E. Muzafferov, sivil savaş yıllarında 27. Sovyet Kafkas Tümeni saflarında savaşan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında 1942 de Sovyet çetecileri saflarında iken can veren Kırımlı Türk ihtilâlcilerinden Yakup Tarhanov hakkında ayrıntılı bilgiler yayınlamaktadır. Muzafferov’un yazdığına göre, Yakup Tarhanov’un gösterdiği kahramanca hareketlerinden ötürü eski Türk köyü Kırk Ivulaç’a Tarhanovlar adı verilecekti. Ne var ki savaştan sonra bu köye Rus Dozornoye adı verilmiştir.[57] «Kırımın korkusuz kadın çetecisi» Havva Müslimov halen Şuhum şehrinde yaşamaktadır.[58] Sovyet basınında son zamanlarda, savaş yıllarında Alman askerî hapishanelerinde can veren erkek ve kadın Kırım Türk çetecilerin isimleri gittikçe daha fazla anıl­maktadır. Bu kadınlardan Esma Bekirov, Nuriye Devletov, Zeynep ve Zahide Halilov ve bir çok diğerlerinin isimlerinin, İbrahim Bosnayev, Tahir Süleyman, Seyit Veli Arifov, Emir Ahmet Seyit Ahmedov, Mustafa Saranayev, öğretmen Hüseyin Ramazan, Ahmet Mustafayev ve saire gibi tanınmış Sovyet çeteci adlarının yanısıra, Kırım toprakları üzerindeki İkinci Dünya Savaşı tarihine gire­ceklerine şüphe yoktur.[59]

Şunu da kaydetmek gerektir ki, resmen Özbekistan K. P. Merkez Komitesi, Yüksek Şurası ve Bakanlar Kurulunun organı olan, fiiliyatta ise Kırım Türkleri tarafından idare edilerek edebî Kırım Türk lehçesinde çıkan Lenin bayrağı gazete­sinin Yazı Kurulu, adı geçen gazetede 1969’un ağustosunda «Hiçbir kimse unutulmadı, hiçbir şey unutulmadı» başlıklı özel bir sütun açmıştır. Bu sütunda devamlı olarak İkinci Dünya Savaşının Kırım Türk kahramanları hakkında doğru bilgi ve belgeler yayınlanmaktadır. Meselâ bu gazetenin 30. 8. 1969 tarihli ve 103 sayılı nüshasında Sovyetler Birliği kahramanı çavuş Seyit İbrahim Musuyev, 6. 9. 1969 tarihli ve 106 sayılı nüshasında da Leningrad savunmasında ölen deniz havacısı Nuri Nuftullayev hakkında geniş bilgi verilmektedir. Onun 78 yaşındaki babası ise kaderin cilvesiyle Kırıma dönmek imkânından yoksun bulunmakta ve Özbekistan’da sürgün hayatı sürmeye devam etmektedir. Yine aynı gazeteden öğrendiğimize göre, eserlerini Türkçe ve Rusça olmak üzere iki dilde yazan genç Türk yazarı Ennan Aliyev, Kırımda 1941 de Perekop berzahının savunması sırasında Sovyet birlikleri safında «kahramanca ölmüştür».[60]

Öte yandan Lenin bayrağı, «İhtilâlin ölümsüz askerleri» başlığı altında bir sütuna daha yer vermiştir. Bu sütunda, Kırımda Beyaz Rus ordusunun bulunduğu sırada can veren Mithat Rifatov, Abdullah Baliç, Murat Reşit Hasanov ve saire gibi ilk Kırım Türk «bolşevik ihtilâlcilerinin» 1916—1920 yıllarında gösterdikleri faaliyet ve mücadeleleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir.[61]

Sovyetler Birliği Komünist Partisi stalinist yönetiminin bilmemesine imkân olmayan bütün bu gerçekler ortada iken, Sovyet ordusunun 10—25 Nisan 1944 de Kırım’a girişini, Kırım’ın yerli Türk nüfusunu kapsayan gaddarca bir terör izledi. 1944’ün ikinci yarısında Almanlara esir düşen kimselerin tanıklık ettiklerine göre, Kırım’ın şehir ve köy sokaklarında o günlerde Kırım Türkleri kitleler halinde idam ediliyorlardı. Bir kimseyi Almanlarla işbirliği yapmakla suçlamak ve idama mahkûm etmek için iki kişinin tanıklığı yeterli idi. Simferopol şehri sokaklarındaki ağaçlardan darağacı olarak faydalanılıyordu.[62] O günlerde binlerce, belki de on binlerce Kırım Türkünün öldürülmüş olduğu tahmin edilebilir.

Yukarıda anlatılan tedhiş hareketi, Kırım Türklerinin 1944 haziranında Kırım’dan tüm olarak sürgün edilmeleriyle sonuçlandı. Bu sürgün hareketini yönetenlerden biri olan ve 1953 haziranında Batı’ya iltica eden MVD yarbayı Grigori Stepanoviç Burlutski’nin anlattığına göre sürgün hareketi, özel olarak bu maksatla Kırım’a sevkedilen NKVD birlikleri tarafından Kırım’ın istisnasız bütün Türk nüfusunun ansızın tutuklanması ile yapıldı. Sürgün edilenler istif halinde yük vagonlarına bindirilmişlerdi. Burlutski’nin tahmin ettiğine göre sürülenlerden «bir çoğu» henüz yolda iken «can verdiler».[63] Burlutski’nin bu tahmini, topyekûn sürgün sırasında Kırım Türklerinin %46 oranında zayiat verdiklerini söyleyen bizzat Kırım Türklerinin bugünkü ifadeleri de dahil, bir çok belgelerle tamamiyle doğrulanmaktadır.[64]

Bütün bunlar Sovyet hükümetinin 2/15 Kasım ve 24 Kasım/7 Aralık 1917 tarihinde Lenin ile Stalin’in imzasiyle bütün «Rusya ve Doğu müslümanlarının hür ve bağımsız hayatını» garanti eden «beyannamelerin» tamamiyle ihlâl edilmiş olduğunu ortaya koymaktadır.[65] Sovyet bilim ve basınının 1950 lerde ve 1960 larda Kırım Türklerinin yalnız yurtlarından tüm olarak sürgün edildiklerini değil, aynı zamanda onların bugünkü varlığını ve zengin geçmişini devamlı olarak sükûtla geçiştirmiş olduklarına da şaşmamak lâzımdır. Kırım Türklerinin 1944 nisanında baştan başa sürgün edilmeleri, onları sistematik bir şekilde imha siyasetinin son perdesini teşkil ettiğine hiçbir şüphe kalmamaktadır. Bunun gerçek sebebi, Moskova’nın Kırım yarımadasını yerli Türk müslüman nüfusundan temizlemek ve Kırım’ı Sovyetler Birliğinin bir Rus eyaleti haline getirmek isteği idi.

1950 de yayımlanan Sovyetler Birliğinin jeografik atlası’ndan anlaşıldığı üzere,[66] Kırım Muhtar Sovyet Cumhuriyeti Kırım Eyaletine çevrildikten sonra, Yunan ve diğer millî azınlıklar da Kırım’dan sürülmüş ve yerlerine, Kırım nüfusunun bugüne kadar salt çoğunluğunu teşkil eden katıksız Rus unsurları yerleştirilmiştir.[67]

Başlıca olarak Özbekistan topraklarında yaşayan Kırım Türkleri, Kırım dışında bulundukları 20 yılı aşkın bir süre içinde kendi millî dil, kültür, edebiyat ve geleneklerini yalnız korumakla kalmamış, aynı zamanda yurtları Kırıma dönmeyi sağlamak için, özellikle son iki yılda aleni protesto ve taleplerde bulunmak gücünü de kendilerinde bulmuşlardır.

Kırım Türkleri sanayi ve inşaat, eğitim, tıp, ilim, tarım, sanat ve hattâ Ko­münist partisinin alt teşekkülleri yönetimi gibi, Sovyetler Birliği ekonomi ve sosyal hayatının en çeşitli alanlarında çalışmakta ve kendi kadrolarına sahip bulunmaktadırlar.[68]

Kırım Türklerinin millî ve sosyal hayatında başlıca rolü, aralarında şairlerin, yazar ve bilginlerin öncülük yaptıkları Kırımda yetişmiş yaşlı ve Kırım dışında büyümüş genç aydınlar oynamaktadır. Onlar tüm olarak kendi eser ve sözlerinde Kırım Türk konuşma ve edebî dilinin ve başta edebiyat ve sanat olmak üzere, Kırım Türk kültürünün korunması ve daha fazla geliştirilmesi gerekliliği düşün­cesinde birleşmektedirler.

Kırım Türk edebî dilinin korunması gerekliliğini, tanınmış yaşlı Türk şairi Eşref Şemizade 1969 da şu sözlerle ifade etmişti: «Kırım Tatar dili, binlerce yıl boyunca Kırım Tatarlarının kültür gelişiminde büyük rol oynadığı halkımızın dilidir. .. Bir halk yalnız kendi edebî diline sahip olduğu müddetçe yaşayabilir». Daha sonra Eşref Şemizade’nin verdiği bilgiye göre, Özbekistan ve Kazakistan’ın Özbek, Kazak, Rus ve diğer millî okullarında okuyan Kırımlı Türk çocukları ana dillerini de öğrenmektedirler. Buna yardım olmak üzere geçenlerde tanınmış Kırım Türk yazarı Mehmet Ömerov ile yazar Yusuf Bolat tarafından Kırım Türk dili konusunda çeşitli sınıf öğrencileri için özel surette hazırlanan bir ders kitabı yayınlanmıştır.[69] Kırım Türk dilci ve filologu B. B. Gafurov’un «Kırım Tatar edebî dili» başlıklı yazısından anlaşılıyor ki, bu mesele aynı zamanda Sovyet Türkistanı cumhuriyetlerindeki Kırım Türk bilim kadrolarının da araştırma konusu olmaktadır. 1937—1938 kanlı temizlik yıllarında öldürülen tanınmış Kırım Türk şair ve bilgini Prof. Dr. Bekir Çobanzade’nin edebî eserlerine işaret eden Gafurov, Kırım Türk gençliğini Çobanzade’nin gösterdiği yolu izlemelerini ve kendi ana dil ve edebiyatlarını Kırım Türklerinin yaşlı kuşağının sevmiş ve sevmekte olduğu kadar sevmeye çağırmaktadır.[70] Şunu da ekliyelim ki, çağdaş Kırım Türk şairlerinden bir çokları (Aliyev, Cevahir Mecidov ve diğerleri) kendi şiirlerinde Kırım Türk gençliğine ne pahasına olursa olsun ana Kırım Türk dilini korumayı telkin etmektedirler.

Türkistan’da Kırım Türk dilini araştırma ve geliştirme merkezlerinden biri, Taşkent’deki Nizamî Pedagoji Enstitüsüne bağlı Kırım-Tatar Dil ve Edebiyatı Şubesidir. Be şubeye başlıca olarak Özbekistan’ın orta dereceli okullarında Kırım Türk dili kursunu yapmış olan öğrenciler devam etmektedir. Bu şubede Kırım Türk edebî dili sahasında gelecekte çalışacak dilci-öğretmen kadroları hazırlanmaktadır.[71]

Kırım Türk şairlerinin, yazar, sanatçı ve bilginlerinin etrafında toplandıkları başlıca merkez, Taşkent’te 1956 yılından beri yayınlanan ve daimî geniş yazar ve muhabir kadrosuna sahip olan Lenin bayrağı gazetesidir. Onun Genel Yayın Müdürü Kırım Türk yazarı İ. İslâmov’dur.[72] Özbekistan dışında yaşayan Kırım Türklerinin de okudukları bu gazete, başta yaşlı ve genç Türk aydınları olmak üzere, tamamiyle Kırım Türklerinin kendi kuvvetleriyle çıkmaktadır. Bu gazeteye yazı yazan bir çok Kırım Türkleri, Özbekistan dışında Moskova’da, Leningrad, Herson ve Sovyetler Birliğinin diğer şehirlerinde yaşamaktadırlar. Lenin bayrağı gazetesinin, Kırım Türklerinin sosyal, millî ve kültür hayatındaki rolü o kadar büyüktür ki, bu rol bir dereceye kadar, Kırımda geçen asrın sonunda ve bu asrın başında, yazımızın başlangıcında kaydettiğimiz Tercüman gazetesinin oynadığı rol ile kıyaslanabilir.

Özbekistan’da millî eser veren Kırım Türk aydınlarını etrafına toplayan ikinci merkez, Taşkent’te Gafur Gulam Edebî Yayın Evine bağlı Kırım Türk Şubesidir. Başında Kırım Türk şairi Çerkeş Ali ile redaktör şair Seyit Ömer Emin’in bulun­duğu bu şubenin, Kırım Türk şair ve yazarlarının 1969 da 20’yi aşkın eserini yayınlaması gerekiyordu. Bu şube tarafından bugüne kadar, edebî faaliyete daha İkinci Dünya Savaşından önce Kırımda başlayan ve şimdi Kırım Türk şair ve yazarlarının yeni, yetişmekte olan kuşağın ilhamcısı ve yol göstericisi olan Şamil Alâaddin, Abdülrahim Altanlı, Eşref Şemizade, Rahim Tmçerov, Yusuf Bolat, Rıza Halid ve saire gibi ileri gelen Kırım Türk edebiyatçılarının eserleri yayınlanmıştır.[73]

Çağdaş Kırım Türk edebiyatının bu genç öncülerini tanıtmak faydadan hali değildir. Bunlar Şair Nuri Abdullah, nesir yazan mizah yazarı İsa Abdurrahman, 1967 de yazmağa başlayan genç ve kabiliyetli şair Ahmet Adil, şair Ahmet Akkaşlı, şair Z. Albatlı, Kırım Türk lehçesine bir çok Özbek ve Kazak şairlerinin eser­lerini çeviren çok dilli büyük şair Çerkeş Ali, Kırım Türk dilini koruma ve ge­liştirme kampanyasını açmış olan şair Şeryan Aliyev, gazeteci ve yazar Mambet Aliyev, şair K. Bulaganaklı, bazı baladların müellifi, lirik tarzda yazan şair Remzi Burnaş, kadın yazarı Nuriye Ethemov, bir çok manzumeler kaleme alan büyük şair Seyit Ömer Emin, şair Rıza Fazıl ve İskender Fazıl, kendi edebî eserlerini daha İkinci Dünya Savaşından önce iki dilde (Türkçe ve Rusça) yazmağa başlayan ve halen Leningrad’da yaşayan çağdaş Kırım Türk edebiyatının en büyük si­malarından biri olan şair Rıza Halid, genç gazeteci ve şair Zakir Kurtnezir, genç ve çok verimli şair Eşref İbrahim, Emine baladını ve vatanına ait bir çok şiirleri kaleme alan Bilâl Mambet, ana dili konusunu işleyen şaire Cevahir Mecidov, edebî faaliyete daha İkinci Dünya Savaşından önce Kırımda başlayan ve nesir yazan tanınmış şair Ahmet Mefayev (aynı zamanda Kırgız dilinden tercümeler de yap­maktadır), Ziyaltlar romanının yazarı Murat Reşit, yurdunun tabiat tablolarını dile getiren genç ve kabiliyetli şair Şakir Selimov, Vatan şehidlerine şiirlerinin yazarı Enver Selâmet, şair Süleyman Leman, hikâyeci Emil Halid ve kadın yazarı Saide Azimov, Moskova’da yaşayan, fakat Türk dilinde yazan Bulutlu günler eserinin yazarı Stepan Gamzin, yazar Abdullah Dermenci, Ayı balası ve diğer çocuk hikâyelerinin yazarı İzzet Emirov, yazar Rüstem Muhiddinov, mizah yazarı Tahir Selim, yazar Haydar Osman, hikâyeci Yakup Zeki ve diğerleri.[74] Çağdaş Kırım Türk edebiyat eleştirmeci ve bilginleri olarak Safder Nogayev ile Rostov şehrinde yaşayan Seyit Halil Seyit Ahmed’in isimleri kaydedilebilir.[75] Bunlardan Safder Nogayev Gençlerin nazımı başlıklı yazısında bugünkü Kırım Türk edebiyatını şöyle nitelendirmektedir:

Kırım Türk okuyucuları arasında ihtilâl öncesi şair ve yazarların eserlerine ve genellikle 1920’lerde ve 1930’larda Sovyet rejimi şartları altında yazılan eserlere büyük rağbet gösterilmeğe devam edilmektedir. Şamil Tohtargazi’nin, Bekir Çobanzade, Ömer İpçi, Rahim Tmçerov, Şamil Alâaddin, Reşit Murat ve başka­larının eserleri bu cümledendir. Bunların eserleri yeniden basılmakta ve Kırım Türk edebî dilinin öğrenimi için birer kaynak hizmeti görmektedirler. Safder No- gayev, çağdaş Kırım Türk şair ve yazarları iki esas gruba bölmektedir: daha İkinci Dünya Savaşının arifesinde edebiyat sahasında ilk denemelerde bulunan yaşlı grup ve son 15 yılda Kırım dışında edebî faaliyete başlamış olan genç grup. Ahmet Mefayev, Enver Selâmet, Rıza Halid, Seyit Ömer Emin, Çerkeş Ali, Yunus Demirkaya ve saire gibi şair ve nesir yazanlar ilk grupa, Bilâl Mambet, Eşref İbrahim, İskender Fazıl, İsa Abdurrahman, Rıza Fazıl, Şakir Selimov, Zakir Kurtnezirov ve saire gibi 1960 larm genç şair ve yazarları da ikinci grupa mensupturlar. Genç grup eserlerinin karakteristik niteliğini, onların Kırım Türk folkloru ile büyük yakınlık[76] ve Türkistan ile Kafkasya’nın millî şair ve yazarlariyle olan sıkı mânevî bağlılık teşkil etmektedir.

Safder Nogayev’in söylediklerine şunu da ekliyelim ki, bugünkü Kırım Türk edebiyatının karakteristik niteliklerinden biri de, eserleri 1930 larda Sovyetler Birliğinde yasaklanan ve Kırım kütüphanelerinden kaldırılan ihtilâl ve savaş öncesi Kırım Türk klâsiklerinin ölümlerinden sonraki rehabilitasyonlarıdır. Söz konusu olanlar ünlü Kırım ıslâhatçısı İsmail Bey Gaspıralı, en ileri gelen Kırım şair ve dilcisi Prof. Dr. Bekir Çobanzade, şair Hasan Çergiyev ve saire gibi büyük Kırım Türk şair, yazar ve gazetecileridir. Onların itibarları, başta Lenin bayrağı sütunlarında olmak üzere, bizzat Kırım Türk edebiyatçılarının, eleştirmeci ve bilginlerinin gayretleri ile iade edilmektedir.[77] Bunun yanısıra Genç Tatarların, 1930’ların kanlı temizlik yıllarında can veren liderleri Abdülreşit Mehdi (Medi- yev),[78] Muhtar Sovyet Kırımın «başkanı» İlyas Tarhan gibi ihtilâl öncesi Rusya’daki Kırım Türklerinin ileri gelen şahsiyetleri ve hattâ bütün «Kırım-Tatar Komünist Gençlik Teşkilâtı» da temize çıkarılmaktadır.[79] Şunu da kaydetmek gerektir ki, bu siyasî rehabilitasyon kampanyasına savaştan önce Kırımda çalışmış olan bazı Rus komünistleri de katılmaktadırlar. Meselâ, Sovyetler Birliği Leninci Komünist Gençler Birliğinin sabık birinci sekreteri A. İ. Milçakov (1929), Lenin bayrağı gazetesine yazdığı makalede, komünistlik bakımından, «Kırım Genç Tatar komünistlerine » gerek geçmişte ve gerek bugün gayet iyi sicil vermektedir.[80]

Bugünkü Kırım Türk edebiyatı meselesine tekrar eğilerek onun gayet geniş hacmini kısaca kaydetmek lâzımdır. Meselâ sadece 1967 yılında ve yalnız Lenin bayrağı gazetesinde olmak üzere 90’ı aşkın hikâye ve çok sayıda edebî fıkra ve eleştirmeler yayınlanmıştır.[81]

Şekil sanatlarında başta Kırım Türk ressamı ve Taşkent Üniversitesi öğretim üyesi Kâzıl Eminov olmak üzere, bir kaç isim kaydedilebilir. Şu da kayda değer ki, Kırım Türk şekil sanatları uzmanları, kendi eserlerinde Kırım ve Kırım Türklerini aksettirmiş olan Rus ressamlarının savaş öncesi tablolarını temize çıkarmağa çalışmaktadırlar. Bununla ilgili olarak bugün Leningrad’da yaşamakta olan Kırım Türkü İ. Hasanin’in «Nina Jaba’nın yaratıcılığı» (kendi bir çok resim ve tablolarında Kırım Türklerinin yaşantısını konu olarak alan bir Rus kadın ressamı) başlıklı yazı dikkati çekmektedir. Hasanin bu yazıda Kırım Türklerinin ve Kırım’ın, bugün Sovyetler Birliğinde anlaşılır sebeplerle önem verilmeyen Nina Jaba’nın eserleri de dahil, Puşkin, Mitskeviç, Kotsuybinski, Korolenko, Markeviç, Markov, Gorki, Voloşin gibi dünya edebiyat ve araştırma üstadları üzerindeki Kırım Türklerinin ve Kırım’ın etkisi meselesine değinmektedir.

Kırım Türklerinin çağdaş tiyatro sahasında Kırım Türklerinin Özbek Devlet Tiyatrosu yanında 1957 de meydana getirilen ve geçenlerde ıslah edilen «Kay­tarma» adlı şarkı ve dans topluluğunun varlığını da kaydetmek gerekir. Kırım Türklerince «halkımızın iftiharı» diye adlandırılan bu topluluk halihazırda 14’ü dansör olmak üzere, 37 kişiden ibarettir. Kıyaslamak için şunu da kaydedelim ki, Kırım’da 1936 da böyle bir ekip 30’u dansör olmak üzere, 75 kişiden meydana gelmekte idi. Bugünkü «Kaytarma» topluluğunun bale hocaları Enver Aliyev, Nusret Şabanov, Hakim Cemilov ve başkalarıdır.[82] «Çoban oyunu» ve «Arzı kız» gibi maruf Kırım Türk dansları 7 kişilik gruplarla oynanmaktadır.[83] Aynı şey meşhur Kırım «Kaytarma» oyununun bazı şekilleri için de söylenebilir. Lenin bayrağı gazetesinin 1969 ekiminde verdiği üç haberden,[84] «Kaytarma» topluluğunun âdeta göçebe bir hayat yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu da Kırım Türklerinin dağınık bir halde bulunduklarından ileri gelmektedir. Adı geçen topluluk 10 yılı aşkın bir süre içinde, Güney Kafkasya cumhuriyetleri de dahil, Özbekistan ve Sovyetler Birliğinin diğer birlik cumhuriyetleri arasında mekik dokumaktadır. «Kaytarma» topluluğunun Kırım Türkleri üzerinde, özellikle Kırım Türk gençliği ve onun çevresi üzerinde yaptığı büyük etki de kaydedilmeye değer. Özbekistan’ın Fergana ve diğer bölgelerindeki Kırımlı Türk kızlarının okul derneklerinde millî kıyafetle kendi millî danslarını öğrenmeleri vakıası, şüphesiz «Kaytarma» topluluğunun etkisini ortaya koymaktadır.[85]

Yazımızın sonunda, onun «Giriş» kısmında değindiğimiz Sovyetler Birliği Yüksek Şura Prezidyumunun 5 Eylül 1967 tarihli kararnamesiyle, Kırım Türk­lerine Kırım’a dönmemek şartiyle kazandırılan kısmî siyasî itibar meselesine dönelim.[86] Bu kararnamenin Kırım Türklerini yatıştırmadığına, aksine her çareye başvurarak Kırım’a dönme hakkını elde etmek isteyen Kırım Türklerinde büyük bir memnuniyetsizlik ve inatçı bir direnme hareketi yarattığına şaşmamak lâzımdır. Kelimenin tam mânasiyle bütün Kırım Türklerine özgü bu istek, Lenin bayrağı gazetesinde 1967—1970 yıllarında yayınlanan bir çok makale, belge ve edebî eserler incelenirken de hissedilmektedir. Ne var ki yine aynı gazetenin materyallerinden görülüyor ki, Sovyet sansürü Sovyet basınında Kırım Türk­lerinin Kırım’a dönme lehinde herhangi bir yazı ve belgenin çıkmamasına büyük dikkat vermektedir. Yine aynı anlaşılır sebeple Sovyet basınında şimdiye kadar Kırım Türklerinin millî faaliyeti, Kırıma dönme yasağı vesilesiyle yaptıkları bir çok gösteri ve protesto hareketleri ve nihayet Kırım Türk aydınları liderlerinin Simferopol ve Taşkent’de yargılanmaları hakkında hiçbir bilgi verilmemiştir. Kırım Türklerinin Sovyet makamlarına karşı gösterdikleri direnme hareketinin, hiçbir yerde ve hiçbir suretle Sovyet anayasa ve kanunları çerçevesini aşmamasına ve «anti-sovyet» veya «anti-komünist» ve «karşı ihtilâlci» adlandırılabilecek şekiller almamasına rağmen Sovyet basım, hiç şüphesiz Sovyet sansürünün verdiği direktife uyarak, genellikle Kırım Türkleri ve özellikle onların Kırıma dönme konusunda inatla susmağa devam etmektedir. Kırım Türklerinin Sovyetler Birliğinde gösterdikleri millî faaliyete ait bilgi, şimdilik ancak oradaki yabancı muhabirler kanaliyle alınmaktadır.[87]

Yabancı muhabirlerin, Kırım Türklerinin son iki yıl süresince gösterdikleri millî direnme hareketi hakkındaki haberlerin bilânçosu kısaca şöyle yapılabilir:

  1. 3. 1968 — Kırım Türk temsilcilerinin Moskova’da, Kırım Türklerinin büyük dostu Rus yazarı Aleksey Yevgrafoviç Kosterin’in 72. doğum yılı münase­betiyle yapılan törende gövde gösterileri. Kırım Türk temsilcileri Kırım Türk­lerine Kırıma dönme hakkının tanınması ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin yeniden kurulması talebinde bulunuyorlar. Bunların dilekleri, Kırım Türklerinin millî ve devlet haklarının savunucusu olmak üzere son zaman­larda dünya çapında ün kazanmış olan emekli tuğgeneral Ukraynalı Piyotr Grigoryeviç Grigorenko tarafından hararetle destekleniyor.
  2. 4. 1968 — Kırım Türklerinin, Lenin’in doğum günü münasebetiyle Özbekistan’ın Çirçik şehrinde düzenledikleri toplu gezinti. Bu gezintide «Leninist millî siyasetin» başlıca prensiplerinin Sovyetler Birliğinde uygulanması ve buna dayanarak Kırım Türklerine Kırıma dönme müsaadesinin verilmesi yolunda dileklerde bulunuluyor. Buna karşılık KGB organları, göz yaşartıcı ve boğucu gazlar kullanmak ve göstericileri topluca tutuklamak suretile gezintiyi dağı­tıyorlar.
  3. 4. 1968 — Moskova’daki 16 Kırım Türk temsilcisi, Kırım Türklerinin Çirçik’deki gezintilerinin dağıtılmasının ve onların yurtları Kırıma dönme yasağının Sovyet anayasasına ve kanunlarına aykırı olduğu gerekçesiyle Sovyetler Birliği K. P. Merkez Komitesi Politbürosuna ve SSCB Başsavcılığına açık protesto mektubuyla müracaatları.

1969’un başı — Moskova’daki Kırım Türk temsilcilerinin Sovyetler Birliği ve dünya kamuoyunun ilerici kuvvetlerine özel bir beyanname ile başvurmaları. Bu beyannamede Kırım Türklerinin Kırıma dönmek ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini yeniden kurmak yolundaki dilek ve talepleri tekrar­lanıyordu.[88]

Sovyet makamları bu hareketleri en aktif Kırım Türklerini tutuklamak ve mahkemeye sevk etmekle cevablandırıyor:

23, 24 ve 28 Nisan 1969 — Bu tarihlerde «Sovyet devlet ve sosyal nizamını kötüleyen bile bile uydurma yalanlar» yaymakla suçlanan Kırım Türklerinden Ömer Bayev Kırımın Simferopol şehrinde yargılanıyor. Ne var ki mahkemede Ömer Bayev’in bu «uydurmalarının», onun Sovyetler Birliğinde «Kırım-Türk meselesinin bugüne kadar bir çözüme bağlanmadığı» yolundaki açıklamalardan ibaret olduğu anlaşılıyor. Bu suçlamanın bütün manasızlığına rağmen Bayev Sovyet mahkemesi tarafından sert rejimli toplama kampında iki yıl hapse mahkûm ediliyor. Bu sıralarda Simferopol’de bulunan Kırım Türkleri mahkeme binası önünde gösterilerde bulunarak bu olayı protesto ediyorlar.

7 Mayıs 1969 — Emekli tuğgeneral Grigorenko, 2000 Kırım Türkünün ricası üzerine 22. 5. 1969 tarihinde Taşkent’te yargılanan Kırım Türklerinin savun­masını üzerine aldığı için Taşkent’de tutuklanıyor. Grigorenko bugüne kadar (Şubat 1970) hapiste bulunmaktadır.

19 Mayıs 1969 — Kırım Türklerinin Kırıma dönme meselesine ait Kırım Türk belgelerini (genellikle mektuplar) saklamakla suçlanan Kırım Türk temsilcile­rinden İlya Gabay Moskovada tutuklanıyor.

22 Mayıs 1969 — Taşkent’te bu tarihte «Sovyet aleyhtarı gösterilerinde» bulunmakla suçlanan bir grup Kırım Türkü yargılanacaktı. Ne var ki, aynı günde Taşkent’te toplanan Kırım Türkleri, «Kırım Türklerinin sürgününden ve Kırım Muhtar Sovyet Cumhuriyetinin ortadan kaldırılmasından hemen sonra başlayan ve bugüne kadar devam ettirilen takibata» karşı protestoda bulundukları özel bir beyanname yayınlıyorlar. Aynı günde yüzlerce Kırım Türkü Taşkent mahke­mesi binası önünde gösterilerde bulunduklarından dâva 1969 temmuzuna kadar erteleniyor.

6 Haziran 1969 — Moskova’da öğle üzeri «Komünist ve İşçi partilerinin Uluslararası Konferansı»nda «emperyalizme karşı mücadele problemleri» meselesi görüşülürken, aynı Moskova’nın Mayakovski meydanında Kırım Türk­lerinden müteşekkil bir grup çağdaş «Sovyet emperyalizmine» karşı gösterilerde bulunuyor.

1 Temmuz—5 Ağustos 1969 — Bu süre içinde Taşkent’te Sovyet makam ve kanunlarına karşı gelmekle suçlanan bir grup faal Kırım Türkünün muhakemesi yapılıyor. Kırım Türklerinin Kırıma dönme uğrunda öncülük yapan savaşçılar olarak tanınan bu «suçlular» şunlardır: Bayan Svetlana Ahmedov ile Münire Halilov, Reşat Bayramov, Haydar Bariyev, Rıdvan Gafarov, Roland Kadıyev, İzzet Hayırov, Rıza Ömerov, Rüstem Eminov ve İsmail Yazıcı. Bir aydan fazla süren bu dâva, esas itibarile, sanıkların herhangi bir gerçek suçunu kimse ispat edemediğinden, Sovyet makamlarının Kırım Türk meselesinde yeniden itibarını düşürerek sona eriyor. Sovyet mahkemesi işin içinden sıyrılmak için Reşat Bayra­mov ile tanınmış fizik bilgini Roland Kadıyev’e toplama kampında üç yıllık kürek cezası, diğerlerine de bir kaç aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası veriyor. Bu dâva Hür Dünya basınında geniş yankılar uyandırdı.[89]

5 Ağustos 1969—Yukarıda anlatılan dâva ile ilgili olarak, sayıları 500—700 kişi kadar olan ve Taşkent’te Sovyet mahkemesinin verdiği kararı alenen protesto eden Kırım Türkleri, Özbekistan K. P. Merkez Komitesi ve Savcılığı binaları önünde büyük gösterilerde bulunuyorlar. Gösteri polis tarafından dağıtılmış, bir kısım göstericiler de 15 günlük hapse çarptırılmışlardır.

Sonunda şunu da kaydedelim ki, Kırım Türkleri yaptıkları bütün teşebbüs ve çağrılarda bir yandan kesin olarak Sovyetler Birliği Anayasası ve «Leninist millî siyaset» prensipleri çerçevesi içinden çıkmamakta, öte yandan da yalnız Kırım Türklerinin Kırım’a dönme ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriye­tini yeniden canlandırma haklarını talep etmekle yetinmeyerek, bütün Sovyetler Birliği vatandaşlarının medenî, siyasî ve millî haklarının fiiliyatta uygulanması isteklerini de ileri sürmektedirler. Böylece Kırım Türkleri bugün, Sovyetler Bir­liğinde ilerici kuvvetlerin son yıllarda kendiliğinden doğma ve gittikçe gelişmekte olan hareketinin öncüleri durumuna gelmişlerdir. Kırım Türkleri yalnız kardeş Türk halkları (Türkistanlılar, Kazanlılar ve saire) tarafından değil, aynı zamanda Sovyetler Birliğinin en büyük iki İslâv halkının — Rus ve Ukraynalıların — ilerici çevreleri tarafından da asıl bu sebeple kuvvetle desteklenmektedir. Yine bu sebep­ler ve Kırım Türklerinin bugünkü millî direnişlerinin ilerici niteliği, Hür Demo­kratik Dünya basını ve geniş kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Ne var ki Kırım Türklerinin acı kaderi ve Kırıma dönme tabiî haklarından yoksun bırakıl­maları meselesi, Hür Dünya basınında, özellikle son iki yılda bir çok defalar açıklanmış ve aydınlatılmış olmasına rağmen, Sovyet basını, şüphesiz yukarıdan aldığı emir üzerine, bu konuya bugüne kadar (Şubat 1970) değinmemiştir. Sovyet basınının bu tutumu, Sovyet hükümetinin yalnız Kırım Türkleri meselesine değinmekten kaçındığını değil, korktuğunu da en iyi şekilde ortaya koymakta ve anlaşılan dünya kamuoyunun bu meseleyi zamanla unutacağı ümidini besleyen bu basın susmayı tercih etmektedir. Ne var ki Sovyetler Birliğinde Hür Demo­kratik Dünya muhabirlerinin ve küçük olmakla beraber hür gizli basının faaliyet göstermeleri, Kırım Türklerinin haysiyetini kırıcı hareketlerin ve buna karşı onların inatla direnişlerinin devamı hakkında dış dünyada bilgi edinmeye imkân vermektedir.

DİPNOTLAR

1 Pravda, 28. 6. 1946.

2 Vedomosti Verhovnogo Soveta SSSR ot 9 marta 1954 g., No 4 (798), Moskova, s. 145

3 Vedomosti Verhovnogo Soveta SSSR ot 8 serıtiyabrya 1967 g., No 36 (1382), Moskova, s. 532—53.

4 Aynı eser; «Postanovleniye Prezidyuma Verhovnogo Soveta SSSR o poryadke primeneniya statyi 2 ukaza Prezidyuma Verhovnogo Soveta SSSR ot 28 aprelya 1956 goda».

Ülküsal, Müstecip: «Kırımlılar yurtlarına neden dönemiyorlar», Emel dergisi, İstanbul, 1969, No 52, s, 1—4; The New York Times, 3. 5. 1969; Posev dergisi, Frankfurt/Main, Aralık 1969, s. 12—13.

[6]  Lenin bayrağı, Taşkent, 18 Ocak 1968.

[7]   The Observer, Londra, 30. 3. 1969; Der Spiegel, Hamburg, 14. 4. 1969; Süddeutsche Zeitung, München, 7/8 Haziran ve 12/13 Temmuz 1969; The New York Times, 3. 5. 1969; The Guardian, Londra, 9. 5. 1969; Le Monde, Paris, 10. 5. 1969; Yeni gazete, 15. 5. 1969; Medeniyet, 15. 5. 1969; Türk İş Gücü, 17. 5. 1969; Devlet, 19. 5. 1969; Frankfurter Rundschau, 8. 7. 1969.

[8] Herodot: IV. Kitap-, Bachmakoff, Alexandre: Cinquante siecles d’evolution ethnique autour de la Mer Noir, Paris, 1937; Soysal, Abdullah: «Kırımın ilk Türk sakinleri», Yeni Türk dergisi, İstanbul, 1941, cilt IX, s. 584-586.

[9]  Baron de Tott: Memoires sur les Turcs et les T art ar es, IV, Amsterdam, 1875, s. 155—156.

[10]   Borozdin, İlya: «Novıye danniye po zolotoordinskoy kültüre v Krımu», Novıy Vostok, Moskova, 1927, XVI—XVII., s. 256—274; Bodaninski, Hüseyin: Arheologiçeskoye i etnografiçeskoye znaçeniye tatar v Krımu, Simferopol, 1930.

[11]   Gözaydın, Ethem Feyzi: Kırım. Kırım Türklerinin yerleşme ve göçmeleri, İstanbul, 1948, s. 39.

[12]   Kriçinski, Arslan: Oçerki russkoy politiki na okrainah. Çast pervaya. K istorii religiozmh pritesneniy krımskih tatar. Prilojeniye: sekretnıye dokumentı, Bakû, 1919, s. 70—71.

[13]   Sumarokov, Pavel: Dosugi krımskogo sudyi ili vtoroye puteşestviye v Tavridu, Petersburg, 1803, cilt I, s. 198—206; 1805, cilt II, s. 76—95, s. 122—123; Dubois de Montrepeux: Voyage autour du Caucase chez les Tcherkesses et les Abkhases, en Colchide, en Georgie, en Armenie et en Crimee, Paris, 1839, vol VI; Clarke, Edward Daniel: Voyage en Russie, en Tartarie et en Turquie, vol II, Paris, 1812.

[14] Gasprinski, İsmail: «Muhacereti muntazama», Türk Yurdu, İstanbul, cilt II, s. 706—713.

[15] Roskoschny, Herman: Russland. Land und Leute, Band I, Leipzig.

[16] Özenbaşlı, Ahmet: «Çarlık hâkimiyetinde Kırım faciası yahut Tatar hicretleri», Emel Mecmuası, 1934, No 2—10; Kriçinski, A aynı eser, s. 2—3.

17 Kırımlı, Cafer Seydahmet: Gaspıralı İsmail Bey, İstanbul, 1934, s. 12—21.17 Kırımlı, Cafer Seydahmet: Gaspıralı İsmail Bey, İstanbul, 1934, s. 12—21.

18 Seydahmet, Cafer: «Kırım ve Kırım Türkleri», Tiirk Yurdu, İstanbul, 1928, s. 573.

19 Hasanin, î.: «Amansız güreşçi», Lenin bayrağı, Taşkent, 14. 11. 1968, No 135 (1378), s. 3.

20 Emel Mecmuası, 1935, No 11-12, s. 85-86; 1937, No 4, s. 11.

21 Tarihler, 1917 yılına kadar eski, 1. 1. 1918 yılından itibaren de yeni stilde verilmiştir.

22 Yelagin, V.: «Natsionalistiçeskiye illüzii krımskih tatar v revolyutsionnıye godı», Novıy Vostok dergisi, Moskova, 1925, cilt 5, s. 193; Seydahmet, Cafer: «Kırım ve Kırım Türkleri», Türk Yılı, İstanbul, 1928, s. 480.

[23]   Millet gazetesi, Simferopol, 3. 10. 1917, No 73; 4. 10. 1917, No 74; Golos Tatar gazetesi, Simfe- ropol, 14 ve 21 Ekim 1917.

[24]   Ülküsal, Müstecip, Hacı Fazıl: «Kurultay nasıl toplandı», Emel Mecmuası, 1937, No 11, s. 12—35; Kırım Mecmuası, İstanbul, 1334 (1918), No 2, s. 2; Revue du Alonde Musulman, Paris, cilt LI, s. 143—147.

[25]   Yelagin, B.: aynı eser, cilt V, s. 208.

[26]   Nayda, S. F. Dr.: îstoriya goroda geroya Sevastopolya 1917—1957, Kiyev, 1958, s. 35—52.

[27]   Aynı eser, s. 53—59.

[28]    Kırım, haftalık gazete, Simferopol, 10 ve 15 Mayıs 1918; «Dİe tatarisehe Republik in der Krim», Tagliche Rundschau, Berlin, 28. 5. 1918, No 267, s. 2; «Dİe neue Regierung in der Krim», IVest- falische Neueste Nachrichıen, Bilefeld/Westf., 8. 6. 1918, No 132, s. 2; «Staatsparlament der Krim», Rheinisch-Westjâlische Zeitung, Essen, 2. 6. 1918, No 432. s. 1; Kırımal, Ediğe: Der nationale Kampf der Krimtürken, EmsdettenAVestf., 1952, s. 193—270.

[29]   Denikin, A. İ.: Oçerki russkoy srnutı, cilt III, Berlin, 1924, s. 40—41.

[30]   Nayda, s. F.: aynı eser, s. 110—135.

[31]   Falkenhorst, A.: «Massenmord auf der Krim», Donau-Zeitung, Belgrad, 23 Şubat 1943.

[32]    Tatmanlı: «Kırımda açlık felâketinin hakikî âmilleri», Emel Mecmuası, 1933, No 3, s. 9—17, No 4, s. 6—13, No 7, s. 7—14; Aleksandrov, Grigori: «Istrebleniye krımskih tatar», Sotsialistiçeskiy Vestnik, Ne\v York-Paris, 1950, No 3, s. 51; Bütün Kırım, Kırım Muhtar Sovyet Hükümetinin dergisi, Simferopol, 1925.

[33]   Kırımal, E.: aynı eser, s. 288—290.

[34]    «Prigovor po dclu Veli İbrahimova», Izvestiya, 1. 5. 1928.

[35]   Teferruatı için bak: Kırımal, E.: aynı eser, s. 300—303.

[36]   Akın, İsmail: Bolşevizmfelâketi ve Kırım halk mücadelesi, Immenstadt/Bihlendorf, 1947 (El yazması yazarın arşivinde bulunmaktadır, s. 8).

[37]   Berlindeki Kırım Türk temsilciliğinin İstanbulda Kırım Millî Merkezine 1941—1943 yıllarında sunduğu raporlardan alınmış parçalar (Belgeler yazarın şahsî arşivindedir).

[38]   Bayan Niyazov (Kermençikli), Z.: «Vatanperverler yılnamesi», Lenin bayrağı, 31. 8. 1967, No 104, s. 4.

[39]    «Raporlardan alınmış parçalar… », s. 10.

40  Lenin bayrağı 13. 9. 1969, No 109, s. 2.

41 Aynı yerde ; Lenin bayrağı, 11. 1969, No 132.

42 Lenin bayrağı, 9. 1969, No 104, s. 4.

43 Lenin bayrağı, 9. 1969, No 105, s. 4.

44 Lenin bayrağı, 9. 1969, No 107, s. 4.

45 Lenin bayrağı, 5. 1969, No 56, s. 3.

46 Aynı yerde.

47 Aynı yerde.

48 Lenin bayrağı, 3. 1969, No 36, s. 4.

49 Lenin bayrağı, 5. 1969, No 56, s. 3; 8. 3. 1969, No 29, s. 5.

50 Lenin bayrağı, 3. 1969, No 35, s. 4.

51 Lenin bayrağı, 7. 1969, No 98, s. 3.

[52]    Lenin bayrağı, 2. 11. 1969, s. 4.

[53]    Lenin bayrağı, 14. 6. 1969, No 70, s. 3.

[54]    Lenin bayrağı, 31. 8. 1967.

[55]    Lenin bayrağı, 8. 7. 1969, No 80, s. 4.

[56]    Lenin bayrağı, 28. 8. 1969, No 102, s. 3.

[57]    Lenin bayrağı, 16. 12. 1969, No 148, s. 4.

[58]    Lenin bayrağı, 13, 5. 1969.. No 56, s. 3.

59 Lenin bayrağı, 8. 5. 1969, No 55, s. 3; 25. 2. 1969, No 24, s. 3; 29. 10. 1968, No 129, s. 4-5.

[60]    Lenin bayrağı, 5. 12. 1969, No 144.

[61]    Lenin bayrağı, 11 ve 14 Ekim 1969, No 121 ve 122.

[62]    «Kırımdaki vaziyet hakkında», Kırım gazetesi, Berlin, 13. 12. 1944, No 2, s. 4; «Kırım haberleri», Kırım, Berlin, 10. 1. 1945, No 3, s. 8.

63 Sabık MVD yarbayı G. S. Burlutski’nin, özel komisyon önünde (Batı Almanya) teype alınan ifadeleri, 28 Temmuz 1954, Makara No 4.

[64] DERGİ, Münih, 1969, No 56, s. 70.

[65]    «Declaration des droits des pcuples de Russie et ses effets», Revue du Alonde Musulman, Paris, 1922, vol. LI, p. 5-6, 7-9.

[66]    Geografiçeskiy atlas SSSR, Moskova, 1950, Harita, No 14.

[67]   «Rosja deportuje mniejszosc turecka z Besarabii», Narodowiec, Lens (Pas de Calais), 19. 9. 1951, s. 2; DERGİ, 1967, No 48, s. 78-79.

[68]   Lenin bayrağı, 22. 2. 1969, No 23; 27. 3. 1969, No 37; 1. 4. 1969, No 39; 3. 4. 1969, No 40; 22. 5. 1969, No 60; 14. 6. 1969, No 70; 27. 5. 1969, No 69; 31. 7. 1969, No 90; 4. 11. 1969, No 131; 25. 11. 1969, No 139; 1. 1. 1970, No 1; 4. 1. 1970, No 2.

[69]   Şemizadc, Eşref: «İlk karılgaç (İlk kırlangıç), Lenin bayrağı, 5. 4. 1969, No 41; 21. 12. 1968, No 150.

[70]   DERGİ, 1968, No 52, s. 74-75.

[71]   Lenin bayrağı, 29. 10. 1968, No 129 ve 21. 12. 1968, No 150.

[72]   Lenin bayrağı, 15. 12. 1969, No 20; 6. 5. 1969, No 54; 30. 8. 1969, No 103.

[73]   Rıza Fazıl: «Yeni kitaplar», Lenin bayrağı, 29. 5. 1969, No 63.

[74]   Lenin bayrağı, 31. 8. 1967, No 104; 29. 10. 1968, No 129; 14. 11. 1968, No 135; 21. 12. 1968, No 150; 11. 1. 1969, No 5; 11, 13 ve 15 Şubat 1969, No 18, 19 ve 20; 20, 22 ve 25 Şubat 1969, No 22, 23 ve 24; 4. 3. 1969, No 27; 8. 3. 1969, No 29; 22, 25 ve 27 Mart 1969, No 35, 36 ve 37; 1. 4. 1969, No 39; 8. 4. 1969, No 42; 17. 4. 1969, No 46; 8. 5. 1969, No 55; 15. 5. 1969, No 57; 22. 5. 1969, No 60; 24, 27 ve 29 Mayıs 1969, No 61, 62 ve 63; 3 ve 5 Haziran 1969, No 65-66; 19. 6. 1969, No 72; 26. 6. 1969, No 75; 10 ve 12 Temmuz 1969, No 81-82; 2. 8. 1969, No 91; 9. 8. 1969, No 94; 14, 16 ve 19 Ağustos 1969, No 96, 97 ve 98; 23 ve 26 Ağustos 1969, No 100-101; 6. 9. 1969, No 106; 11. 9. 1969, No 108; 2. 10. 1969, No 117; 7. 10. 1969, No 119; 30. 10. 1969, No 129; 1, 4 ve 7 Kasım 1969, No 129, 130 ve 131; 13, 15, 18, 20, 22 ve 25 Kasım 1969, No 134-139; 11. 12. 1969, No 146; 16, 18 ve 20 Aralık 1969, No 148, 149 ve 150; 1 ve 4 Ocak 1970, No 1-2.

[75]   Lenin bayrağı, 18 ve 25 Mart 1969, No 33 ve 36.

[76]    Safder, Nogayev: «Yaşlar poeziyası (Gençlerin nazımı), Lenin bayrağı, 25. 3. 1969, No 36, s. 3.

[77]   Lenin bayrağı,8. 1968, No 91; 24. 4. 1968; 14. 11. 1968, No 135; 31. 5. 1969, No 64; 3. 6. 1969, No 65; DERGİ, 1968, No 51, s. 75-77 ve No 52, 1968, s. 74—75.

[78]   Lenin bayrağı, 14. 11. 1968, No 135.

[79]   Lenin bayrağı, 29. 10. 1968, No 129.

[80]   Aynı yerde.

[81]    DERGİ, No 51, 1968, s. 76-77.

[82]    Alimova, Leviza: «Halkımızın gururu», Lenin bayrağı, 8. 3. 1969, No 29, s. 6; Rıza, Fazıl: «Ansambl geniş yolda», Lenin bayrağı, 15. 5. 1969, No 57, s. 3.

[83]   Lenin bayrağı, 14. 8. 1969, No 96, s. 47.

[84]   Lenin bayrağı, 9. 10. 1969, No 120.

[85]    Lenin bayrağı, 25. 2. 1969, No 24, s. 4.

[86]   Bak kaynak: 4, 5 ve 6.

[87]    Bak kaynak: 6 ve 9.

[88]    Hürriyet Radyosunun 4. 6. 1968 tarihli özel yayını; DERGÎ, No 52, 1968, s. 75—77 ve No 56, 1969, s. 71-73.

[89]    Bronska—Pampuch, Wanda: «Krimtataren in Taschkent vor Gericht. Formell rehabilitierte Minderheit datf nicht in ihre alte Heimat zurück», Siiddeutsche Zeitung, 12/13 Juli 1969; Schulze, Martin: «Ihre Rehabilitierung steht nur auf dem Papier. Die unter Stalin verbannten Krim-Tataren kâmpfen um ihre Recht. Prozesse in Taschkent», Frankfurter Rundschau, 8 August 1969.