Baymirza HAYIT: FITRAT

Baymirza HAYIT:

ABDUL RAUF FlTRET

(1884-1939):

Doğu edebiyatı ve lisanlarını iyi öğrenmiş, hikâyeleri, edebiyat sahasındaki araştırmaları ile meşhur olmuş mücahid bir yazardı. O. hayatının sonuna kadar 30 dan fazla eser yazmış ve Tür­kistan genç şairlerine örnek olmuş bir şairdir. İlk eseri. «Münazara» adlı hikâyeyi İstanbul’da yazmış ve bu hi­kâyeyle o zamanki Türkistan’ın durumunu tenkid etmiş­tir. Buhara’da Cedit – Edebiyatının önemli temsilcilerin­den biri olarak kabul edilir. Siyasî hayatta beraber hare­ket ettiği arkadaşlarıyla, Buhara emirliğinde yeni devlet sistemi yaratmak yolunda mücadele etmiştir. Buhara emirliğinin islahat yoluyla, devlet imkânının olmadığını anladıktan sonra, Fitret ve arkadaşları 1917 den itibaren Buhara emirinin ihtilâl yoluyla tahttan indirilmesi fik­rini taşımağa başladılar. Bu işi kendi kuvvetleriyle başa- ramıyacaklarını anlayan Buhara Ceditçileri Sovyet hükü­metinden yardım istemişlerdir. Ceditçiler 1918 Mart’ın- da Taşkent’teki Sovyet Komiserliği’nin ordusu ile Buha­ra emirliğine hücum ettiler. Sovyet ordusu ve Genç – Bu- haralılar mağlûp oldular. Fitret Buhara’dan kaçarak Se- merkant’a yerleşti. Semerkant’da «Hürriyet» gazetesini neşretti.

Ruslara ümit bağlayan Fitret şiirleri ve hikayeleri ile Buhara’da sosyal ihtilâl gayelerini ileri sürüyordu. Ağus­tos 1920’de Kızılordu Buhara Emirliğini işgal etti. Buha­ra Halk Cumhuriyetinin «fikrî babası» olarak kabul edi­len Fitret, Buhara’ya geldi. Bu Cumhuriyetin millî esas­lara göre idare edilmesi ve Rusların tesirinden kurtulma­sı yolunda çalışmalara başladı. Fitret gördü ki, «sizin hürriyete kavuşmanıza yardım edeceğiz.» diye Buhara sı­rırları içine girmiş, Emirliği ortadan kaldırmış, Genç Buharalılara devlet hâkimiyetini ele geçirmeleri için yar­dım etmiş olan Sovyet Rusları, devlet idaresinin milli esasta teşkiline ve yürütülmesine engel oluyorlar. Fitret, 1922 – 1923 yıllarında Buhara Halk Cumhuriyeti’nin Hari­ciye Bakanı olarak kısa zaman çalıştı. Daha sonra Buha- ra’dan Sovyetler aleyhinde çalışması sebebiyle Taşkent’e gönderildi.

F1tret kısa zaman devam etmiş olan siyasi faaliyetin­den. sonra, yalnızca edebi – kültürel hayat meseleleri ile meşgul olmuştur. 1924 1937 yıllarında Semerkant ve Taşkent Üniversitelerinde Çağatay Türk Edebiyatı ve Do­ğu Edebiyatı Profesörü olarak çalıştı. 1919 yılında Çağa­tay Gürününü kuran Fitret bununla Türkistan Kültür hayatının hareketlenmesi için temel atmıştır. Cemiyet etrafına o zamanın tesirli ediplerini topladı. Geçmişin ta- rilıî ve kültürel mirasından halkın haberdar olması için gayretler gösterdi. «Çağatay Gürünü» Türkçülük fikrinin bir merkezi haline getirildi. Bu cemiyet 1922 yılında ka­patıldıktan sonra Fitret etrafındaki şairleri «Kızıl Ka­lem» cemiyetine girmeğe dâvet ediyor ve bu «Sovyet Ya­zarlar Kurumu»nu millî fikirler merkezi haline getiriyor.

Fitret’in şiirleri milli duyguların kaynağıdır. O, mo­tiflerini her zaman halk hayatından almıştır. Halkın ba­şına gelen felâketleri türlü yollardan ortaya koymak onun san’atındaki esas özellik olmuştur. 1920 yılında yazdığı «Kim Deyey Seni» şiirinde halkın geleceğini şöyle tasvir etmişti:

«Appağım Allah saklasun seni

Felâketlerden muhafaza etsin seni

Sen cihanın en nazlısısen

O (Allah) kaygulara salmasun seni.

Kıp-kızıl gülüm, yap-yaruk ayım,

Gitme dur, biraz göreyim seni,

Dertli canımın ilâcı sen mi?

Ezilmiş gönlümün padişahı sen mi?»

Burada, Fitret’in «Kıpkızıl Gülü» yıldızdır. O, «yıldız»ın manasını şöyle anlatır :

«Kızıl gülüm varlığımın sultanı,

Canım senin hayâlınla kuvvatlı,

Kalbimin en kıymetli hasreti,

Neçin bana merhametin azaydı?

İki gözüm, melek yüzüm sevdiğim

Canlar sen üçün kursan olsun !

Kızıl gülüm, kara gözüm dileğim.

Dünya senin bakışından memnun olsun!

Fitret bu şiirinin sonunda «yıldız»a müracaat ediyor ve «uzaklarda yalnız ağlayıp oturduğumu görürsen bana merhamet ederek biraz gül» diyor. «Merih yıldızına» (De­mir Kazık yıldızına) şiirinde kendi milleti içindeki iki­yüzlü şahısları tenkid ediyor ve «Demirkazık yıldızı»ndan soruyor : Bizim yerde devam eden hazırlıkları ne şekilde gördün?

«Yıldız»la konuşmasına devam ederek :

«Var mı sende de bizim kibi insanlar,

İkiyüzlü işbozanlar, şeytanlar,

Kardeş kanın içen sülükler,

Kardeş etin doymayıp yiyen kaplanlar?

Var mı sende bütün dünya tüzüğün,

Öz kapçığın toldurğalı bozğanlar,

Var mı sende, bir ülkeni yandırıp

Öz kazanın kaynatğüçü hakanlar,

Var mı sende karın-kursak yolunda

Elin, yurtun, barın-yoğun satkanlar?.»

Fitret’in bu şiirinde onun yabancıları hizmetine girerek, öz vatanını menfaatlerinden vazgeçmiş insanlara olan nefreti ve «bütün dünyanın düzenini» yıkmak isteyen Ruslara karşı tenkidleri görülmektedir.

Fitret’in eserlerinin gücü onun şiirlerinden ziyade, sahne eserlerindedir. O böyle eserlerle tarihe dönüyor. Tarihten öz milletine seslenerek, milletin fikir hayatın­da canlanma olmasını istiyor. Bu sebepten o, «Oğuzhan», «Çingiz Han», «Timur Sağanasi», «Abdul Feyiz Han», «Mu­kaddes Han» gibi tiyatro eserlerini yarattı. Bunlar 1919­1930 senelerinde Türkistan sahnelerini süsleyen lâleler, halkı heyecana getiren dalgalar oldu. Meselâ Timur Sa- ğanası’nda Timur mezarından kalkıyor; yurdu virân ve milleti mazlum halde görüyor. Timur şiddetli bir sesle millete haykırıyor: «Ben sizlere çok şeyler bıraktım. Ne oldu ki, bir zamanların şerefli ve cesur bir halkının ev­latları şimdi başka bir halkın zulmü altında kalmış? Kim­ler bağlarımdan kuşları kovmakta? Atalar mirasından neler yapılmış? Sizlerden taleb ediyorum, kalkınız ! Siz­lere emrediyorum, kalkınız, ülkeyi düzeltiniz, evlâtları­mın hür yaşamalarını temin ediniz! Eğer böyle yapmaz­sanız ülke büyük bir mezarlık haline gelecek ! » Bu eser oynandığı esnada sahnede Timur’un ruhu haykırırken se­yirciler dayanamamışlardı. Herkes ağlamıştı. Tarihten böyle misaller getiren eserlerin Sovyet rejiminin hoşuna gitmemesi tabiî idi. Sovyet rejimi millete «Bizimle bera­ber olunuz» derken, Fitret «Bize kendimiz gerek» diye milleti heyecanlandınnaktaydı.

Fitret’in «Hind ihtilâlcileri» eseri de aynı nıhda ya­zılmıştır. Sovyet – Rus sansürü altında eserin adına «Hind İhtilâlcileri» demişti. Lâkin kastedilen Türkistan’dı. Bu eser zaten Türkistan’da değil Berlin’de «Türkistan Türk Talebeler Birliği» tarafından yayınlanmıştır. Fitret bu eseri 1920 yılında yazdı. Bu esnada Türkistan’da millî mücadele (Rusların Basmacılık dediği hareket) bütün şiddetiyle devam etmekteydi. Fitret bu mücadeleye umut bağlamıştı, o yurdun kurtuluşunu bekliyordu. Mücadele esnasında bazı problemler de ortaya çıkmıştı. Meselâ, millî birlik ve mücadelenin zarureti gibi. Fitret eserin kahramanı Rahim Bahşı dilinden şöyle diyordu (Hind İhtilâlcileri Sahife 8)

“Çocuk… Şunu iyi bil! Yurdu sevenler onun taş ve topraklarını değil, güzellik ve iyiliklerini severler. Ulusu yolunda can verenler onun sakalı ve paltosu için değil, belki onun faziletleri, ziyadeliği, tarihi için ölüyorlar.”

Yurttan düşmanların kovulması meselesinde Fitret demişti ki:

«Düşmanı yurttan kovmak, yurdu düşman elinde görmekten zor değil» (S. 11)

Fitret’in fikrine göre,

«Zulüm mazlumları birleştirmek için en büyük si­lahtır.»

Fitret, şehid olan mücahidin kanının kutsallığını, Hakkın soruları ve şehidin cevapları ile şöylece tasvir eder:

«Hak benden yeryüzünün hâlini soruyor; Bana yer­den ne hediye getirdin dedi. Dedim : Ondan sana hediye edilecek bir şey, bir söz, bir iş yok… ! Ama ben dedim ki bir küçük şişe içinde bir tamçı kan getirdim; çok pa­halı armağan getirdim. Bundan senin hâzinende bulun­maz. Yapmadın sen bunun gibi şeyi! Bu ise kutsal kan­dır Hak! Zalimlerin kılıcıyla, hürriyet ve istiklâl yolun­da şehid olmuş bir yiğidin yaralarından damlamıştır. Al.. Sakla (bunu)! (Hind İhtilâlcileri, S. 39).

Fitret, hürriyetsizliğin sebebinin güçsüzlük olduğunu görmüştü. O yazar ki :

«Dünyada gücsüzlükten kötü şey yok. İnsanın gücü olmazsa belâlar içinde kalıyor : Cezalar, hakaretler, sür­günler, hapisler, ölümler her bir yandan bela yağmuru gibi yağacaktır.» (Hind İhtilâlcileri, S. 47).

Fitret, millî mücadelenin mağlûbiyetlerini gördüğü hâlde bundan umutsuz olmuyor. «Yurdumuz canlı ve kanlı yiğitlerden iş bekliyor» dedikten sonra, birliğin hürriyet meselesinde mühim olduğunu ifade ediyor ve sahne perdesini topluluğun yalnızca «yurdumuzu kurta­racağız. Yaşasın istiklâl!» sesleri ile kapatıyor. Fitret’in «Hind İhtilâlcileri», onun 1920 Mart’ında Gazi Yunus ta­rafından neşredilen «Çin Sevşi» adlı sahne eserinin de­vamı gibidir. Fitret’in fikrine göre «Çin Sevmek» (Çin: Tam, eksiksiz) vatanı sevmek oluyor. Millî hürriyet mü­cadelesinde, Avrupa hayatı tesiriyle, Doğu kültürü tesiri altında yetişmiş kişilerin tartışmalarına çok önem ver­miştir. Fitret’in Avrupası Rusya’dır. Mücadele zam^anın- da bazı insanlar Avrupalılara inanıyorlar.

Eserin kahramanlarından biri aşağıdaki gibi konuşu­yor:

«Biz müslümanlar yalnız aldatılmak için dünyaya geldik gibi görünüyor… Zenginimiz, işçimiz, hocamız, ta­lebemiz, okuturumuz, şairimiz, felsefecimiz, büyüğümüz, küçüğümüz, Avrupa’nın gazetesine, kitabına, sözüne, işi­ne, kanununa, nizamına, altınına ve kızına aldanıştan başka birşey bilmedi.» (Çin Seviş, S. 11)

Fitret millî hayatta herşeyden önce kendi kuvvetle­rine ve kendi milletine inanmayı öne sürer. Milli münev­verleri Türkistan’ı kurtarış için birliğe dâvet eder. Millî Mücahitlerin kurduğu komiteyi, komite üyelerinden hain biri satar. Hakim milletin polisi hainle beraber mücahid- leri öldürür. Polis, hayatta kalmış mücahid kız Züleyha’- dan diğer mücahidleri öğrenmek ister. Kız, «Benden söz almak mı istiyorsunuz vahşiler» diye bağırarak kendisini şehid mücahidlerin cesetleri üzerine atar. Polisler bu kı­zı da hapsederler.

Fitret 1925’den sonra edebiyat araştırmaları ile meşgul oldu. Türk edebiyatında millî özelliklerin kabul^iiı ileri sürmekteydi. Uzun geçmişin manevî mirasını genç­lere aktarmayı esas vazifelerinden biri olarak kabul edi­yordu.

Fitret hapsedilmeden önce edebiyat profesörü olarak hizmet etmekteydi. Ondan, komünistleşme yolunda olan bazı talebeler:

«Hocam, bu dersleriniz hakkında Marksizm Leni­nizm ne diyecektir, bunlar için Marks ve Lenin’den pa­saj var ffi;ı» diye her sorduklarında, Fitrat ise her zaman: «Eğer Marks ve Lenin’den pasajlar isterseniz Moskova’ya gitmelisiniz. Burada benden bunları öğrenmenize imkân yoktur” diye cevap vermişti.

Sovyet Rusya polisi Fitret’i 1937 yılında tutukladı. Büyük millî edib 1938 yılında «üç kişilik gizli mahkeme» (Troyka) kararı ile öldürüldü.

KAYNAK: Dr. BAYMİRZA HAYİT, TÜRKİSTAN’DA ÖLDÜRÜLEN TÜRK ŞAİRLERİ, 1971.