BARZANİ’LER KİMLERDİR?

Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN

“Sakın zulmedenlere dayanmayın, sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” Kur’an-ı Kerim, Hûd Suresi /113.ayet

 

“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor” Kur’an-ı Kerim, İbrahim Suresi 42. Ayet.

 

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” Hz. Muhammed (O’na Ashab-ı Güzine, Ehl-i Beytine Selam olsun)

Başlangıç

 

EY İNSAN !!!! OKUYACAKLARINDAN HER ŞEYİ UNUTABİLİRSİN FAKAT AŞAĞIDAKİLERİ UNUTMA!!!! ONLAR RAKAM DEĞİL!!! BİZİZ!!!!HEPİMİZİZ!!!

2003-2012 Ocak Ayı Arası ABD-Barzani-Talabani İşbirliği ile Iraklı Araplara ve Türklere Uygulanan UTANÇ TABLOSU!!!!!

 

dul kadın       1.100.000

Yetim             4.200.000

Şehit         2.800.000

Sakat        3.250.000

AIDS        78.000

Dışarı göç       4.600.000

İçeride göç     2.100.000

 

Bu rakamlar o günde beri artarak devam etti. Sadece bu yıl (2013) Türkmenlerin (Türklerin) kasım ayına kadar verdikleri kayıp 1000 şehidin üstündedir. Barzani Kuzey Irak’ı Türkmenlerden arındırmaya çalıştığı gibi, Türkiye ve Suriye arasında bulunan bütün Türkleri asimilasyona ve katliama tabi tutmaktadır. Türkiye buna ses çıkarmamakta, Türkiye basını ise yer vermemektedir.

 

“Musul vilayeti (Musul,Kerkük,Süleymaniye Sancakları) Türkiye devletinin hudud-u millisi dahilindedir,buralarını ana vatandan koparıp şuna buna hediye etmek hakkı kimseye ait olamaz.Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) ile bu meselenin münasebeti yoktur.”

Mustafa Kemal Paşa (1923)”

 

ANA VATAN’DAN AYRILDIKTAN SONRA IRAK TÜRKLERİ

 

İNGİZLERE KARŞI AYAKLANMALAR 1920 AYAKLANMASI

TELAFER TÜRKLERİNİN “KARAKAÇ YILI”

1922 ANTEP MİLLÎ KUVVETLER KOMUTANI ÖZDEMİR BEY’İN MUSUL’A YARDIMI

İNGİLİZLER 28. Ağustos. 1921’DE EMİR FAYSAL’A TAÇ GİYDİRDİLER

TÜRKLERİN KARŞILAŞTIĞI İLK SOY KIRIM (4. Mayıs. 1924)

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NINBÖLGE LİDERLERİ İLE HABERLEŞMESİ:

CEBBARÎLER SEYİD MUHAMMED VE AİLESİ

ANKARA ANTLAŞMASI (5. HAZİRAN. 1926) ile MUSUL BÖLGESİ RESMEN İNGİLİZ MANDASINA BIRAKILDI.

Lozan Antlaşması 31. Maddesi’ne göre Irak Türkleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilecekti. Süre 2 yıldı ve Ankara antlaşmasının yapıldığı tarihte süre geçmişti.30. Maddeye göre Irak vatandaşı olabileceklerdi. 33. Madde herhangi bir ülke seçebileceklerdi.

Atatürk: Bağrımıza taş basarak Musul’u bırakmak zorunda kaldık diyecektir.

1930 yılında İngiltere sözde Irak’a bağımsızlık verdi.

30 Mayıs 1930 Irak Krallığı deklarasyonu

1937 Sadabat Paktı (Türkiye-İran-Irak-Afganistan)

Kerkük’te 12 Temmuz 1946 Gavurbağı Katliamı

24 Şubat 1955 Bağdat Paktı (Türkiye-Irak)

14 Temmuz 1958 Krallığa karşı İhtilal (Cumhuriyet ilanı)

General Abdülkerim Kasım

Yarbay Abdüsselam Arif

Halk Mukavemet Ordusu (Kamil Kazancı-Moskova Eğitimli)

Mustafa Molla Barzani’nin Irak’a dönüşü 22 Ekim 1958

Kerkük Katliamı 14-16 Temmuz 1959

Maruf Berzenci (MOSKOVA EĞİTİMLİ) Kerkük Belediye Başkanı

ASKERİ DARBELER DÖNEMİ(1963-1968)

BAAS REJİMİ 17 Temmuz 1968 Darbesi

26 Ekim 1970 bölge için plebisit

Saddam Hüseyin 1979’da iktidar oldu

Molla Mustafa Barzani (1903-1979)

13 Ocak 1946’da, SSCB desteği ile İran sınırları içinde kurulan Kürt MAHABAD CUMHURİYETİ kuruluşunda rol oynadı. SSCB’nin İran’dan çekilmesinden (aralık 1946) sonra İran güçlerince sınırı üzerinden SSCB’ye kaçtı. Burada kaldığı yıllarda Moskovada öğrenim gördü. Mustafa Barzani liderliğindeki (KDP), 1957 Kongresi’nde Marksist-Leninist bir çizgi benimsediğini açıkladıysa da, esas olarak ırkçı bir örgüt olmaya devam etti. 1958 darbesinde Irak’a döndü. Eylül 1961’de ayaklandı ve peşmerge (ölüm öncüsü) denen gerilla kuvvetiyle Kuzey Irak’ın büyük bir bölümüne egemen oldu.

Mart 1970’te Kürtlerin isteklerini kabul eden bir antlaşmanın imzalanması üzerine, silahlı mücadeleye son verdi. 1973 yılında Irak’ın Sovyetler Birliği’yle imzaladığı dostluk ve işbirliği antlaşmasından sonra Moskova’nın Barzani’ye verdiği destek giderek azaldı. ABD desteği ile savaştı. Sonra İran’a kaçtı. 1976’da ABD’ye ve orada öldü. SSCB’de eğitim gördüğü için Kızıl Molla olarak da anılır.

İsrail-Kürt İlişkileri

İsrail açısından Irak Kürtleri ve Kürt yahudiler kavramı jeostratejik ve Jeopolitik Menfaatleri açısından çok önemlidir. 1950’lerde “Ezra” ve Nehemya” operasyonları ile Kürt yahudilerin büyük bölümünü İsraile getirmiştir (180.000) Irak- İsrail politikasında önemli roller oynamaya devam etmektedirler. Molla Barzani ile Mossad Başkanı Meir amit ve savak Başkanı görüşmüş Kürtlere Silah sevkiyatı yapılmıştır.(1963) KDP’ye İsrail desteği sürmüş, 500.000 dolarlık mali yardım yapılmıştır. 1967 yılında araplardan ele geçen silahlar KDP’ye verilmiştir. Türkiye’yi aldatma politikası güden İsrail 1985’de Özal’a PKK’ya karşı işbirliği teklif etmiştir. MİT müsteşarı Hiram Abbas 21 Ağustos 1990 tarihinde Özal’a sunduğu rapor PKK- İsrail işbirliğidir. İsrail’in teolojik hedefleri Türkiye’nin parçalanıp, kukla bir Kürt Devleti kurulmasıdır. PKK, Sedat Laçiner’in ifadesi ile “İçimizdeki İsrail” dir. İsrail hiçbir İslam ülkesini çevresinde güçlü görmek istememektedir.

1959 yılında Kerkük’te Molla Barzani’nin haydutları tarafından Türklerin Katledilmesi

14 Temmuz 1958 yılında Irak’ta Monarşi devrilmiş General Kasım Cumhuriyet ilan etmiştir. Darbeden 3 ay sekiz gün sonra, 22 Ekim1958 de KDP (Kürdistan Devrim Partisi)başkanı Molla Mustafa Barzani, Türklerin yaşadığı Kerkük bölgesini adamlarıyla ziyaret ederken provokasyonlar olur. Süleymaniye’den Kerkük’e gelen Barzani ve beraberindeki bazı Komünist Kürt gruplar, Kerkük’te olaylar çıkarırlar. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük sokaklarında “sloganlar atarak, halkı tahrik ederler” KDP’li Komünist Kürtçü militanların “Kirkuk şari kurdane bader bıçi bigane” (Kerkük Kürt şehridir, yabancılar dışarı) sloganları ve ardından gazinolara saldırmaları, Kerkük Türkleri’nin iş yerlerini taşlamaları ve tahrip etmeleri üzerine Türkmenler de tepkilerini ortaya koymuştu. KDP’liler Kerkük’teki Provokasyonun ardından kendilerini aklayan, Türkmenleri suçlayan bir bildiri yayınlayarak olaylardan Kerkük Türkleri’ni sorumlu tutarlar. KDP bildirisinde; “büyük vatansever savaşçı Molla Mustafa Barzani’nin Kerkük’ü ziyaret etmesinden sonra Turancılar Kerkük’te büyük fitne çıkardılar. Bu olaylarda suçlu Turancılar’dır. Turancılar büyük miktarda silah toplamışlar Kerkük’ü ikinci Kıbrıs yapacağız demişlerdir.” KDP’lilere göre olayları çıkartan Türkmenlerin arkasında Türkiye vardı.  KDP bildirisinden bu konu ile ilgili bir cümle: “Bu Turancılar vatanlarına (Irak’a) bağlılıktan çok, faşist Türkiye’ye bağlıdır.” Molla Mustafa Barzani’nin oğlu, şimdiki KDP lideri olan Mesut Barzani de “Kerkük olayları” başlıklı bir yazıda dönemin KDP’sinin kullandığı suçlamaların aynısını yapıyordu. Oğul Barzani’ye göre de olayların sorumlusu babasına suikast girişiminde bulunmak isteyen “Turancılar”dı. Halbuki bir yıl sonra 14 Temmuz 1959 günü, General Kasım İhtilâlinin senesi devriyesinde Molla Mustafa Barzani’nin adamları Kerkük şehrinde Türkleri katletmeye başladılar: “Şehir tam bir bayram havası içinde idi. Bu arada bir patlama ve silah sesi bahane edilerek (Türkler ayaklandı ve kaleye sığındı) şayiası Komünist Kürtler tarafından ortalığa yayılıyor. Bu katliamın başlama işaretidir. Bir kamyon komünist bir Türk kahvesini basıp içerdekilere ateş ediyorlar, ilk şehit veriliyordu.

Marksist Kürtçülerden PSK (Kürdistan Sosyalist Partisi) Başkanı Kemal Burkay 1959 olaylarını “Anılar”ında şu parağrafla geçiştiriyordu: “1959 yılında Musul’da bir bölüm Türkmen’in katıldığı gerici ayaklanma patlak verdi ve Bağdat Hükümeti, Kürtlerin desteğiyle bunu bastırdı”

Savunmasız sivil insanlara reva görülen bu işkence ve öldürmelere sözde demokratik dünya ile Türkiye de sessiz kalmıştır. Katliamdan birkaç gün sonra Türkiye radyoları: “Kerkük’te vuku bulan olaylarda İngiliz kolonisinin bir zarar görmediği bildirilmektedir.” Irak Türkleri Kültür ve yardımlaşma derneği ile MTTB (Millî Türk talebe Birliği) katliamı tel’in etmek istemiş lâkin, İstanbul valiliği hükümet emri ile müsaade vermemiştir. Bunun üzerine Irak Türkleri: “ Bizi öldüren düşman kurşunu değil fakat Türkiye’nin  sükûtudur.” demiştir. Bugünde Türkleri kahreden, Türkmenlerin katledilmesi karşısında Türkiye’nin sükutudur.

Saddam 1980 yılında ise İran’ı işgal ederek 8 yıl sürecek İran-Irak savaşının başlamasına neden olmuştur. Saddam,16 Mart 1988’de tarihe Halepçe katiamı olarak geçen olayda Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmıştır. Saddam Hüseyin 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etmiştir. ABD 1991 yılında 1. Körfez Savaşını başlatmıştır. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de yaşanan terör eylemlerinin ardından Saddam tekrar Amerika’nın hedefi haline gelmiş ve ülkesi George Bush yönetimindeki ABD tarafından, 20 Mart 2003’te Irak’ta Kitle imha silahları olduğunu öne sürerek işgal edilmiştir. Daha sonra Irak’ta kitle imha silahları bulunmadığı açıklanmıştır.16 Temmuz 1979’da başlayan devlet başkanlığı görevini, Irak’ın 9 Nisan 2003 tarihinde ABD tarafından işgal edilmesine kadar sürdürmüş 2006 yılının 30 Aralık gününde idam edilerek öldürülmüştür.

KERKÜK ÜZERİNDE BARZANİ’NİN EMELİ

Irak Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani rahatlıkla, Türkiye’yi hesaba bile katmadan: “Kerkük bir Kürt şehri ve Kürdistan‘ın da kalbidir” demekte, Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani de Kerkük konusunda benzer açıklamalar yapmaktadır

28 Mart 1991 tarihinde yaşanan Altunköprü Katliamı

 

Altunköprü katliamında 1 saat içinde yüze yakın Türkmen kardeşimiz burada şehit düşmüştür.

Kerkük ile Erbil arasında kalan Türkmen kasabası Altunköprü, Birinci Körfez krizinde yaşanan olaylar üzerine meydana gelen otorite boşluğu yüzünden, gerçekten büyük bir faciaya sahne olmuştur. “ABD’nin ve ortaklarının Irak’a yaptıkları saldırılar sonucu, Irak ordusunun dağılarak çözülmesi üzerine, ülkenin bazı bölgelerinde boşluklar meydana gelmişti. Böylece Saddam’a bağlı askerî güçlerin çoğu, başkent Bağdat’ta toplanmışlardı. Ülkede anarşi başlamış, kuzeyde Kürtler, güneyde de Şiiler ayaklanmışlardı. 18 Mart 1991 günü Kerkük, peşmergelerin (*peşmerge: Ölüm öncüleri, fedai gibi anlamlara gelen farsça bir kelimedir. Onlara bu ifade ile iltifat edilmektedir. Maalesef hepimiz kullanmaktayız. Halbuki Haydutlar veya çeteler demek daha uygundur ) işgaline uğradı. Hükümet güçleri şehri boşaltmışlardı. “Barzani  ve Talabani’nin silahlı adamları” karşısında duracak asker ve polis gücü yoktu. Hiçbir engelle karşılaşmayan “Barzani ve Talabani’nin silahlı adamları’nın ayaklanması işgale dönüştü. Böylece Kerkük’te, bir hafta süreyle yağma, kundaklama, yangın ve saldırılar yaşandı. Şehri alt üst eden “Barzani ve Talabani’nin silahlı adamları” önce Kerkük Nüfus Dairesi ile Tapu Dairesi’ni ve diğer resmî binaları ateşe verdi. Birçok sahipsiz ev, bina ve işyeri yağmalanarak talan edildi.

Yaşanan arbededen sonra Bağdat yönetimine bağlı ordu birlikleri, Türkmen beldeleri olan Tuzhurmatı, Tavuk ve Tazehurmatı’yı top ateşine tutarak, Kerkük’e doğru yaklaştılar. Tank ve zırhlı birlikleri ile ordu, yolu üstündeki her yerleşim birimini ateş yağmuruna tutarak yaklaşıyordu. Bu yüzden Tuzhurmatı ve Tazehurmatı’da bir çok Türkmen canını kaybetmiş ve yüzlerce kişi yaralanmıştı.

 

 “Barzani  ve Talabani’nin silahlı haydutları”, bunun üzerine 26 Mart 1991 tarihinde, şehri terk ederek kaçmağa başladılar.  Bu arada yaklaşan ordu birliklerinin açtığı top ateşleri yüzünden, şehir halkı büyük panik yaşamış ve bazı Türkmen ailelerinin kuzeye Altunköprü ve Erbil’e doğru kaçışmağa başladıkları görülmüştür. 27 Mart tarihinde ordu birlikleri Kerkük’ü abluka altına alarak ağır top atışları ve hava desteği ile şehre girdiler. Halkı Kerkük’ten sonra da kovalamağa devam eden askerî birlikler, Altunköprü’ye doğru yola devam ettiler. Böylece Altunköprü’de yaşayan ve buraya sığınan Türkmen kökenli sivil halkın hayatı da tehlikeye girmişti. Altunköprü kasabasını ele geçiren Irak ordusu, kaçan “Barzani  ve Talabani’nin silahlı adamları”na ulaşamayınca, bu sefer burada yaşayan Türkmenler ile Tazehurmatı ve Kerkük’ten kaçan Türkmen gençlerini, gece vakti evlerden toplamağa başladılar.

Saddam yönetimi, Körfez Savaşı sırasında ayaklanan Kürtlere duyduğu öfkenin acısını, Altunköprü’de yaşayan Türkmenlerden çıkarmağa çalışmıştır.

Güvenlik Bölgesinde Türkmenlere Yapılan Baskılar

36. paralelin üstündeki bölgede varlığını devam ettirmeğe çalışan Türkmenler de büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Kuzey Irak diye tanımlanan ve 1990 yılında oluşturulan bu bölgedeki Türkmenlerin üzerinde, iktidar olduğunu söyleyen, bir yönetim tarafından sinsice terör havası estirilmektedir. Kuzey Irak’ta devlet kurmak için siyasî manevra yapan KDP çete başı Mesut Barzanî, 1991’de meydana gelen fiilî durumdan sonra, her fırsatta Türkmenleri yıldırmak için gizli veya açık çeşitli yollara baş vurdu. Kuzey Irak’ın başşehri hâline getirilen Erbil ve çevresinden Türkmenleri atmak için Barzanî, Irak yönetimi ile de işbirliği yapmakta sakınca görmedi. Nitekim 31 Ağustos 1996’da Irak ordusunu Erbil’e davet eden Barzanî, Türkmen partilerine ait kuruluşlarda görev yapan 34 kişiyi, KDP’nin yardımı ile yakalatarak, Irak tarafına teslim etti. Barzanî’ye bağlı militanlar ayrıca, Irak Türkmen Cephesinin değişik kuruluşlarına ait binaları yağmaladılar; Aynı zihniyet, 1997’de de Türkmenlerin bir kısmını, Talabanî’nin, Saddam’ın casusu, PKK’lı diye tutukladılar; işkenceye tabi tuttular ve hapis cezasına çarptırdılar. 8 Mayıs 2000 günü, Türkmen Cephesi ile Barzanî’nin siyasî kuruluşu KDP arasında görüşmelerin yapıldığı sırada, KDP’liler Türkmen Talebe Birliği binasını işgal ettiler. Binanın koruma görevlilerini tutuklayarak, işkence yaptılar.

11-12 Temmuz 2000’de meydana gelen olaylar, KDP başı Barzanî’nin elini Türkmen kanına bulamaktan bir türlü vazgeçmediğini bir kez daha ortaya koydu. 2000 yılının 11-12 Temmuz gecesi KDP’nin askerî eğitimle özel olarak yetiştirilen kırmızı bereli silahlı adamlarının, ağır silahlarla Irak Türkmen Cephesi binasına saldırdıkları yolunda gelen haberler, Türkmen camiasında infiale yol açtı. Bu olayda binayı bekleyen Feridun Mehmet Fazıl ve Abdullah Adil Hurşit şehit edildi. Şehit edilenlerden biri henüz yaralı iken, çatıdan atılarak, ölümüne sebebiyet verildi. Bu haince saldırıda üç Türkmen genci de ağır biçimde yaralandı. Türkmen toplumuna karşı beslenen kin ve nefreti belgeleyen bu olaylar, Türkmenlerin bölgede güven içinde olmadıklarını göstermektedir.

Çuval olayı (The Hood event) 4. Temmuz. 2003 tarihinde Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde bulunan (1 binbaşı komutanlığında) 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen görevlinin Irak’taki işgalci ABD kuvvetlerin’den olan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerlerce ve yanlarında Talabani silahlı aşiret güçlerince ani bir baskın sonucu başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince sorguya çekilmeleridir. Operasyon için ABD’nin en önemli millî bayramı olan 4 Temmuz (Bağımsızlık Günü- Independence Day) tarihinin seçilmiş olması, ise çok anlamlıdır.

Türk Sinemaları ve Televizyonlarında bilim kurgu “Independence Day” isimli filmi seyrederken ise tüm dünya ile birlikte Türk insanın da duygularına hitap edilmekte, ABD’nin uzaylılarla yaptığı mücadele adına göz yaşı döktürülmektedir. Sözlerimi abartı buluyorsanız bu filmin DVD’sini alarak çocuklara ve gençlere izletebilirsiniz. Dünyaya insanlık dersi vermeye kalkan insanlıktan bîhaber ABD propagandasını bildiğinizden eminim.

Çuval olayından yıllar önce de 2 Ekim 1992 tarihinde “Kararlılık Gösterisi-92″tatbikatı sırasında,Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait “TCG Muavenet” Muhribi tatbikatın ana safhası bittikten sonra, intikal seyri esnasında “Büyük ve güvenilir (!) Müttefikimiz” tarafından iki güdümlü mermi ile vurulmuştu. Vuran gemi ABD’ye ait daha önceden “Saratoga” (Saratoga, ABD bağımsızlık savaşı için önemli bir kent adı-1777)uçak gemisi idi. Gemiden atılan iki adet “Sea Sparrow” mermisi isabet ederek muhribimizin  komutanı başta olmak üzere 5 Türk denizcisi hayatını kaybetti, 22 askerde yaralandı. ABD’nin Irak’ta, Afganistan ve dünyanın dört bir tarafında yaptığı densizliğin ve cinayetin haddi hesabı yoktur. Diğer emperyalistler gibi “ABD’nin damarlarında da petrol dolaşmaktadır.”-Suat Parlar-

“ABD’nin Irak’ı İşgali

ABD ve onun müttefiki ordular Nisan 2003’te girdiği Irak’ta Saddam yönetimine son verildi.

ABD’nin Irak’a girişi, önceleri halk tarafından sempati ile karşılanmıştı. Bütün ülkede başlayan sevinç ve heyecan, önceleri doruk noktaya çıktı. Ancak Barzani ve Talabani’yi kendine rehber tayin eden ABD’nin izlediği yanlış politika, işleri tersine döndürdü.

Özellikle Barzani ve Talabani’yi müttefik seçen ABD’nin geri kalan Irak halkını düşman görmesi, şiddet olaylarının ve çatışmaların artmasına yol açtı. ABD işgali müteakip, Irak’ın ulusal ordusunu, güvenlik ve emniyet güçlerini, polis teşkilatını dağıttı. Devlet ve kamu kuruluşlarını dondurdu. Böylece devleti tümüyle çökerterek, ülke genelinde asayiş ve güvenliği sağlayan kurumları ortadan kaldırıldı. Bu yüzden Irak’ın her tarafında anarşi ve terör baş gösterdi. Merkezî hükümetin otoritesi sıfırlanınca kamu binaları milis güçlerince işgal edildi.

Kuzeyde Mesud Barzani ve Celal TalabaniKürt aşiretleri, güneyde Şiî milisleri ülkedeki otorite boşluğundan yararlanarak, birer devletmiş gibi kendi hegemonyalarını sürdürmeğe çalıştılar.

Ülkenin % 15 nüfusunu oluşturan Kürtler dışında, geri kalan % 85 nüfusu oluşturan Irak’ın diğer halklarına işgal ordusu, giderek artan oranda şiddet uygulamağa başladı. Irak halkı arasında yaratılan ayrımcılık sonucu, bin yıldan beri Irak’ta kardeşçe yaşayan topluluklar düşman kamplara bölündü.

Etnik ayrımcılığa bu sefer mezhep ve inanç ayrılıkları da eklenince, ülkede mezhep çatışmaları da tırmanmağa başladı. Daha sonraları belli başlı kentleri hava bombardımanına tabi tutan ABD kuvvetlerine karşı halk, direnişçileri desteklemeğe başladı.

Felluce ve Telafer’de ABD’nin işlediği cinayetler, toplu katliamlar, silahsız kişileri acımasızca öldürmeler ve kadınlara tecavüzlere kadar varan insanlık dışı uygulamalar, Irak’ta ABD askerlerine duyulan nefreti doruk noktasına tırmandırdı. Irak’ta, sokak çatışmaları da büyük tırmanış göstererek kontrolden çıktı. Özellikle başkent Bağdat, mezhep çatışmalarının doruğa ulaştığı, bölgelere ve hatta semtlere göre bölünen bir hayalet kenti hâline dönüşmüştür.

Irak genelinde Arapların Sünnî ve Şiî diye ikiye ayrılması konusunda ortaya çıkan bölünme, iki tarafı birbirlerini acımasızca boğazlama noktasına getirdi. Tuzhurmatu ‘da Katliam 22 Ağustos 2003 tarihinde Tuzhurmatu’da yaşandı. Şiî Türkmen halkının yaşadığı Tuzhurmatu’da kutsal sayılan ve önemli makamlardan biri olan Ali-yi Murtaza yatırı, kürt teröristlerin silahlı saldırısına maruz kaldı. Halkı galeyana getiren bu menfur saldırıda 20’ye yakın Türkmen şehit edildi.

1 Mart Tezkeresi reddi ile Iraklı Kürtler, Irak konusunda ABD’nin sonsuz desteğini kazandılar. Bu destekten meydana gelen etkiyi, Irak Türkmenlerine yönelik baskı unsuru olarak kullanmayı başardılar. Sonuç olarak Tezkerenin reddi, Türkmenlere ağır bedeller ödetti.

Amerikan-Kürt Planı Yürürlüğe Girdikten Sonra Telafer’e Tank Ve Uçaklarla İnsanlık Dışı Saldırılar Yapıldı. Çoluk Çocuk, Kadın, Erkek, Genç Ve Yaşlı Demeden İnsanlar Katledildi.

Telafer, belki bazı insanların adını hiç duymadığı, ama 21.yüzyılda insanlığın en büyük dramlarına sahne olan kent. Telaferliler ise pek çoğumuzun hiç bilmediği bir var olma savaşının kahramanları… Orada yaşanan insanlık dışı saldırılara, tanklara, toplara, uçaklara ve işgale karşı göğüslerini siper eden insanların kahramanlıklarının adıdır.

 

Felluce’de 2004’te yaşanan katliam

 

“Patrick Cockburn- bir araştırmaya göre, Amerikan donanması tarafından 2004 yılında bombalanan Irak’ın Felluce kentinde çocuk ölümleri, kanser ve lösemi vakalarında yaşanan artış Hiroşima ve Nagasaki’ye 1945 yılında atılan atom bombalarından sağ kalanların bildirdiği vakaların sayısını geçti.”

 

Felluce’deki Iraklı doktorlar, 2005 yılından beri özürlü doğan bebeklerin sayısı ile başa çıkamadıklarından şikayet ediyorlar. Doktorlar, iki kafa ile doğan bebeklerden vücudunun alt tarafı felçli doğan bebeklere kadar çok çeşitli vakalarla karşılaştıklarını bildiriyorlar. Öte yandan, Felluce’deki Amerikan askerleri ile direnişçiler arasındaki savaş başladıktan sonraki süreçte kanser vakalarında çok ciddi bir artış olduğu söyleniyor.   Felluce’de “Gazze’deki gibi Beyaz Fosfor kullanıldı” Bağdat’ta Amerikan kuvvetleri ile birlikte hizmet eden İngiliz komuanlarından Tuğgeneral Nigel Aylwin-Forster, “2004 Kasım’ında Felluce’nin temizlenmesi harekatına hazırlık niteliğindeki bir operasyon sırasında, şehrin küçük bir bölümünde, sadece bir gece içerisinde 40 bin 115 adet ağır silah mermisi kullanıldı” diyor.

Amerikan firması olan “Atomic Games” tarafından hazırlanan “Felluce’de 6 Gün” : 2004 yılında Amerikan askerlerinin Felluce baskınını canlandırıyor. 6 gün süren bu askeri operasyona 10 bin Amerikan askeri katılmıştı.

Obama’nın yayınlamasını yasakladığı Irak Hapishaneleri fotoğraflarını bütün dünya gördü ve suçlular ceza almadı.

Felluce’de Amerikan askerlerinin kendisine yaptığı işkenceleri anlatan 23 yaşındaki bir Iraklı, işkence gördüğü sırada fotoğraflarının çekildiğini duyduğunu kaydediyor. Üzerine soğuk su tutulduğunu, dövüldüğünü, maruz kaldıkları nedeniyle midesinden iki kez ameliyat olduğunu anlatan Iraklı, ” Batılıların Orta Doğu’da neler olduğunu görebilmeleri için bu resimlerin yayımlanmasının daha iyi olduğunu düşünüyorum” diyor.

Türkmen Bölgelerinde Katliamlar

Türkmen toplumunun maruz kaldığı soykırımları Kerkük ve Telafer ile sınırlı kalmadı.

Türkmenlere yapılan baskılar her geçen gün yoğunluk kazanmağa ve giderek artmağa başladı. Tuzhurmatu’ya bağlı Bayat köylerinden biri olan Yengice’de yaşayan Türkmenlere silahlı saldırı yapıldı. 10 Mart 2006’da meydana gelen ve adına Yengice Katliamı denilen bu menfur saldırı, Türkmenlerin ölümü ile sonuçlanmıştır. Bunun gibi 4 Haziran 2006 tarihinde seyahat eden Türkmen öğrencilere Karatepe bölgesinde saldırı yapıldı. Tatil dönüşü otobüsle seyahat eden Karatepeli masum Türkmen öğrencilerinin yirmiye yakını bu katliamda şehit edildi. Yapılan bütün bu saldırıların amacı, Türkmenleri göçe zorlayarak bölgelerinden uzaklaştırmak ve yerlerine Kürt nüfusunu yerleştirmektir. Bu amaçla Tuzhurmatu, Dakuk (Tavuk), Tazehurmatu, Karatepe ve Yengice gibi saldırılar zaman zaman tekrarlanmaktadır.

Türkmen liderlerine ve ileri gelen şahsiyetlerine karşı, bazen trafik kazası süsü verilerek, bazen de silahlı hedef alarak suikastlar düzenlendi.

14 Mayıs 2004 tarihinde, trafik kazası süsü verilen olayda Irak Millî Türkmen Partisi Başkanı ve Kerkük Meclisi üyesi Mustafa Kemal Yayçılı şehit edildi.

Ardından Türkmeneli Partisi Genel Sekreteri Türkmen Şehit ve Tutuklu Aileleri Derneği Başkanı Yaşar Cengiz de yine trafik kazası süsü verilen bir olayda şehadet mertebesine ulaştı.  Kerkük’te askerî güvenlikten sorumlu Albay Sabah Karaaltun, 3 Haziran 2005 tarihinde Cuma namazından çıktıktan sonra vurularak şehit edildi.

Mücadele eden Türkmenlerin çoğuna tehditler, kundaklamalar yapıldı. Başlıca amaç Kerkük halkını yılgınlığa ve bezginliğe sürüklemektir.

Bu amaçla 13 Haziran 2006 tarihinde Kerkük’te meydana gelen şiddetli patlamalarda elliye yakın masum kişi öldü ve yüzlerce vatandaş yaralandı. 2006 yılının Eylül ve Ekim aylarında da kentte patlama ve terör eylemleri durmadı.  

2000 YILLARIN BAŞINDAN GÜNÜMÜZE (2013) KADAR DEVAM EDEN TÜRKMEN KATLİAMI HÂLEN DEVAM ETMEKTEDİR.

Günümüzde Kerküklü iş adamları, Türkmen bürokratlar, önemli devlet ve siyaset adamları sürekli tehdit edilmekte, evlerine roketli ve saat ayarlı bombalı saldırılar yapılmaktadır. Önemli mevki ve makamların Kürtlere verilmesi için akla hayale gelmedik planlı baskılara başvurulmaktadır. Bazen para ve başka rüşvetler önerilmekte, kabul etmeyenler ise tehdit altına alınmaktadır.

 

IRAK TÜRKLERİ (TÜRKMEN) POLİTİKASI HÂLÂ MÜMKÜN MÜ?

 

Telafer 300.000

Musul 150.000

Erbil 300.000

Kerkük 450.000

Bağdat 500.000

Diyala 150.000

Tuzhurmatı, Kala ve Basra gibi bölgelerle toplam 3.5 milyon Türkmen bulunmaktadır.

 

Eli kanlı Barzani, PKK ve benzerleri ile değil, masum Türklerle ve masum Irak halkı ile Türkiye-Irak politikası gerçekçi olarak yürütülebilir. Zalimlerle ve katillerle politika üretenlerin hesaplarını verebileceklerini değil düşünmek, hayal bile etmek Cenab-ı Allah’ın adaletini bilmemektedir. Kur’an’daki ilâhi beyan şudur: “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor” Kur’an-ı Kerim, İbrahim Suresi 42. Ayet,

Sonun Başlangıcı

ABD Silahlı güçleri 2011 sonunda Irak’tan güya çekildiler. 5000 yahudi kökenli ABD ajanını bırakarak. Arapçaları mükemmel yerli halktan ayırt edilmeyecek fizyonomiye (çehreye) sahipler. Şii ve Sünni camilerine, sivil halkın yoğun olduğu yerlere saatli Bomba yerleştirmeye devam  ediyorlar…..

 

Mesud Barzani, 21 Mart 2012’de Bağımsız sözde Kürt Devleti’ni İlan etti! 2012 yılında haydutlar başı Barzani’ye şehitlerimizin emaneti Türkiye’de “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tempo tutuldu. Hiç bir Iraklı Türkmen bakan Türkiye’de konuk edilmezken, 2013 yılında Diyarbakır’da kanlı caninin ağırlanışını seyretmek her insanı, her Müslüman’ı ve her Müslüman Türk’ü incitmelidir. İncinmiyorsa kendini bir kez daha sorgulamalıdır. Bunu insanlığa bir çığlık olarak haykırmak ise hepimize düşen insanî görev ve sorumluluk olmalıdır. Her zaman ve ahvalde dost ve yardımcı olarak Cenab-ı Allah (C C) ve O’nun İki Cihan Serveri Resuller önderi Hz. Muhammed (S A V) bize yeter. “Sakın zulmedenlere dayanmayın, sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” Hûd Suresi/113.ayet, Resûl-u Ekrem ise şöyle buyurur (O’na Ashab-ı Güzine, Ehl-i Beytine Selam olsun): “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”

TAHRİF EDİLMİŞ KİTAPLARA GÖRE ARZ-I MEV’UD

Arz-ı Mev’ud yani “Vaad Edilmiş Topraklar”Tevrat’ın Çıkış 3:8 bölümünde yer alan “içinden süt ve bal akan topraklar” ve “Kenan Diyarı” ifadeleridir. Tahrif edilmiş bu kitaba göre Yahudilerin Tanrısı (Yahova) Kenan Diyarı’nı bir zamanlar İsrailoğulları’na vermiş. Tahrif edilmiş İncil’in Sayılar 34:1-12 bölümünde bu topraklar güneyde Mısır Nehri, Zin Çölü, batıda Akdeniz, kuzeyde Hor Dağı, doğuda Ürdün (Şeria) Irmağı ve Lut Gölü ile sınırlıdır.

Tevrat Tekvin 15:18’de ise “Aynı gün, Tanrı İbrahim’e “Senin soyundan gelenlere Mısır Nehri’nden Büyük Nehre, Fırat Nehri’ne kadar uzanan toprakları veriyorum” diyerek bir antlaşma yaptı” der. Yine Çıkış, 23:31’de de Tanrı İsrailoğulları’na “Sınırlarınızı Kızıl Deniz’den Filistin Denizi’ne, çöllerden Fırat Irmağı’na kadar belirleyeceğim” der. II. Abdülhamid zamanının ünlü siyasi siyonistlerinden, İsrail’in fikir babalarından Theodor Herzl’in 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi’nde yaptığı konuşmada; “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Nevşehir çevresi) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na dayanır. Sloganımız David ve Salamon’un (Davud ve Süleyman) Filistin’i olacaktır” şeklindeki cümleleri unutulmamalıdır.  İsrail’in Başbakanlarından Ben Gurion’un 1948’de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşmada söylediği; “Filistin’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır” sözleridir. 1974 yılında o dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Sharon’un; “Türkiye de ilgi alanımız içindedir” ifadesi ile gerçek niyetlerini açıklamıştır.

 

SONUÇ

 

EY İNSANLAR !!!! AŞAĞIDAKİLERİ UNUTMAYALIM!!!! ONLAR RAKAM DEĞİL!!! BİZİZ!!!! HEPİMİZİZ!!!! BUNLARI UNUTMAYALIM VE  AFFETMEYELİM!!! UNUTMAYA VE AFFETMEYE HAKKIMIZ VAR MI????

UNUTURSAK GELECEK NESİLLER BİZLERİ AFFETMEYECEKTİR!!!

2003-2012 Ocak Ayı Arası Saddam’ın sebep olduğu Bush’ların-Barzani veTalabani’nin

İşbirliği ile  Iraklı Arap ve Türklere reva görülen UTANÇ TABLOSU!!!!!

dul kadın       1.100.000

Yetim             4.200.000

Şehit         2.800.000

Sakat        3.250.000

AIDS        78.000

Dışarı göç       4.600.000

İçeride göç     2.100.000

 

 

ЛЮДИ!!! НЕ ЗАБЫВАЙТЕ!!!

ВНИЗУ УКАЗАНЫ НЕ ЦИФРЫ!!!

ЭТО ЛЮДИ!!! ТАКИЕ ЖЕ ЛЮДИ, КАК И МЫ, ВЫ, ВСЕ МЫ!!!
НЕ ЗАБУДЕМ И НЕ ПРОСТИМ ЭТО ЗЛО!!!
ИМЕЕМ ЛИ ПРАВО ПРОСТИТЬ И ЗАБЫТЬ???

ЕСЛИ ДА, НЕ БУДЕМ ПРОЩЕНЫ МЫ, НАМ НЕ ПРОСТИТ ЭТОГО БУДУЩЕЕ!!!

Вот результаты деятельности Саддама по отношению к иракским арабам и туркам С начала 2003 года по январь 2012 года в Сотрудничестве с Бушами,Барзани и Талабани.

ВОТ ТАБЛИЦА ПОЗОРА!!!

 

Вдов                                       1.100.000

Сирот                        4.200.000

Погибших                 2.800.000

Калек                         3.250.000

СПИД                                    78.000

Покинувших

страну                       4.600.000

Изменивших

местожительство     2.100.000

 

O HUMAN BEINGS!!!! WE SHOULD NOT FORGET BELOW!!!!
THESE ARE NOT ONLY NUMBERS!!!

THOSE ARE WE!!! ALL OF US!!!!

LETS NOT FORGET AND FORGIVE!!!
DO WE HAVE THE RIGHT TO FORGET AND FORGIVE ????

IF WE FORGET THIS THE NEW GENERATION WILL NOT FORGIVE US!!!

HERE IS THE SHAME TABLE OF 2003-2012 JANUARY PERIOD. Which caused by Saddam and supported by Bushes-Barzani and Talabani. It is deemed to Irakian Arabian and Turkish people worty of this!!!!!

Widow woman          1.100.000

Orphan          4.200.000

Killed                         2.800.000

Handicapped             3.250.000

AIDS                          78.000

Migration out            4.600.000

Migration inside        2.100.000

 

 

O ihr Menschen!!! Vergisst nicht das Folgende!!!

Das sind nicht nur Ziffer!!! Das sind wir!!! Wir alle!!! Vergessen und vergeben wir dies nicht!!!

Haben wir überhaupt das Recht dies zu vergeben???

Wenn wir dies vergeben dann wird die folgende Generation uns nicht vergeben!!!

Hier ist die Schanden Tafel von Januar 2003 bis 2012 die Saddam erzeugt und Vater – Sohn Busch, Barzani und Talabani unterstützt hat. Die Tafel der Schanden die den irakischen Arabern und Türken zugefügt wurde!!!

Witwen                                  1.100.000

Waise                         4.200.000

Ermordete                             2.800.000

Verkrüppelte             3.250.000

AIDS                                      78.000

Ausgewanderte                     4.600.000

Binnenwanderung                2.100.000

 

 

OH L’HUMANİTÉ !!!! ON NE DOİT PAS OUBLİER!!!!
CE NE SONT PAS SEULEMENT DES CHİFFRES!!! C’EST NOUS!!!! TOUS ENSEMBLE!!!! IL NE FAUT PAS OUBLİER ET PARDONNER!!!
EST-CE QUE NOUS AVONS LE DROİT DE PARDONNER ET D’OUBLİER????Sİ NOUS OUBLİONS LA PROCHAİNE GÉNÉRATİON NE NOUS PARDONNERA PLUS!!!

VOILÀ LE MÊME TABLEAU DE HONTE QUI A ÉTÉ CAUSÉ PAR Saddam avec la coollaboration de  Bush-Barzani et les Talabanis

!!!!!  ET QUI A ÉTÉ MERİTÉ DE TURCS ET D’ARABES IRAQIENS POUR LA PÉRIODE DE JANVİER 2003-2012!

LES VEUVES          1.100.000

LES ORPHELİNS 4.200.000

LES MARTYRES 2.800.000

LES İNVALİDES    3.250.000

LE SİDA       78.000

L’ÉMİGRATİON 4.600.000

LA MİGRATİON İNTÉRİEURE 2.100.000

 

 

أيها الناس !!! إياكـم وأن تنـسوا ما أدرجـناه أدنـاه !!!

فهي ليـست أرقاما فحـسب !!! بـل هي نحـن !!! جميعـنا !!! دعـونا ألاّ ننـسى أو نغفـرهـا للمتـسببـين !!! وهـل يحـق لـنا أن ننـسى ونغفـر لهـم ؟؟؟

فلـو نـسـينا فلا يمكـن أن يغفـر لـنا الأسلاف القادمة !!!

لوحـة العـار التى تـسبب فيـها صـدام يـدا بيـد مـع البوشـين والبارزانى والطالـبانى خـلال الأعـوام  2003- كانون الثانى 2012 : عـدد:

الأرامـل                         :           1.100.000

الأيـتام                           :           4.200.000

الـشهـداء                       :           2.800.000

المُعـوَّقـين                      :           3.250.000

المُصابون بالإيـدز :           78.000

المُغـتَرِبون                      :           4.600.000

المُهَجَّـرون                     :           2.100.000

 

 

اینها فقط ارقام نیست!!!! ماییم!!! جنایت بشریت است!!!

آیا می توانیم به سادگی فراموش کنیم و یا ببخشیم؟؟؟

اگر فراموش کنیم نسلهای آینده ما را نخواهند بخشید!!!

بین سالهای 2003 تا 2012 صدام حسین به همکاری جرج بوش , بارزانی و طالبانی چه بلاهایی که بر سر ترکها و عربهای عراق نیاوردند.

به تابلوی زیر توجه کنیم

1.100.000 زن بیوه

4.200.000 یتیم

2.800.000 شهید

3.250.000 معلول

7800 بیمار ایدزی

4.600.000 مهاجرت به خارج از عراق

2.100.000 مهاجرت در داخل

 

 

 

Kaynaklar:

İsmet Siverekli, Kürt-İsrail İlişkileri, Peri Yayınları, 2005.

Kemal Burkay. “Anılar”, Belgeler, Cilt 1, Deng Yayınları. 2002.

Kadir Mısıroğlu, Musul Meselesi ve Irak Türkleri, Sebil yayınevi, 1972.

Michael Todd, Çuval (çeviren: Murat İnceayan), Doğan Kitap, 2007.

Mim Kemal öke, Musul Meselesi Kronolojisi,TDAF, 1991.

Suat Parlar, Ortadoğu, Vaat edilmiş Topraklar, yar yayınları, 2003.

Suphi Saatçi, Irak Türkmenleri, Irak Türkmenleri, Ötüken yayınevi, 2003.

Ümit Özdağ, Kerkük Irak ve Ortadoğu, Bilge Oğuz yayınları, 2007.

Ümit Özdağ, Bir Türkmen kentinin ABD ve Peşmergelere karşı Direnişi: TELAFER. Fark yayınları, 2008.