Atsız: TURANCILIK ROMANTİK BİR HAYÂL DEĞİLDİR

TURANCILIK

ROMANTİK BİR HAYÂL

DEĞİLDİR

H. Nihal ATSIZ

Türk milletinin ülküsü olan Turancılığı, herkesin dilediği şekilde anlattığı, bunu bir türlü romantizm diye gösterdiği göze çarpmaktadır. Milli ülkülerde onun şiir yönü olan bir romantizm bulunmakla beraber ülkü, aslında gerçeklere dayanan, açık ve kesin amaçlan olan bir duygular ve düşünceler sistemidir.

Türkçü diye bilinen bazı yazarların Turancılıktan bahsederken, adeta ürke ürke konuya değinmeleri Turancılığın ne olduğunu bilmeyenler üzerinde hiç de olumlu bir tesir bırakmıyor. Türk Edebiyatı Tarihinde mühim bir yeri olan “Fırtına ve Kar” gibi. “Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi” gibi aruz ve heceyle yazdığı ölümsüz şiirlerle Türk edebiyatının ölümsüzleri arasına giren Orhan Seyfi Orhon’un 2 Şubat 1968 tarihli Son Havadis gazetesindeki “Turan Nedir?” başlıklı yazısı Turancıların asla kabul edemeyecekleri yanlış düşünceler bakımından bu yazıma konu olacaktır.

Yazı şöyle başlıyor:

“Çok değerli arkadaşım Tekin Erer’in en güzel misalini vererek anlattığı gibi milliyetçilikte bir Türk emperyalizmi halinde “Turancılık” yoktur. Turan, Türk tarihinde büyük Türk ırkının kendisine vatan olarak seçtiği yerdir.”

Bir kere Turancılıkla emperyalizmi karıştırmak büyük bir yanlıştır. Emperyalizm bir milletin başka milletleri hükmü altına alması demektir. O halde, Türklerin birleşmesi demek olan Turancılık neden Türk emperyalizmi oluyor? Bugün Türk topluluklarından birinin silah kuvvetiyle öteki Türkleri yabancılardan kurtararak tek devlet halinde birleştirmesi emperyalizm midir? Dünyadaki bütün milletler, yabancı devlet hâkimiyetinde kalan soydaşlarını kendileriyle birleştirmek için silahlı ve silahsız savaşlar yaparlar. Bunun adı emperyalizm değildir, irredantizmdir ki makbul bir davranıştır.

Sevr Barışını kabule mecbur kalsaydık da Trakya ve İzmir’i Yunanlılara bıraksaydık, elli yıl sonra oraları kurtarmak için yapacağımız mücadele bir emperyalist savaş mı olacaktı? 100.000 Türk’ün yaşadığı Kıbrıs için savaşı göze alan Türk milleti elbette kırk milyon Türk’ün yaşadığı yerleri kurtarmak için de silaha sarılacaktır. “Milliyetçilikte bir Türk emperyalizmi halinde Turancılık yoktur” demek, Turancılığı istememek, Türk birliğini şiir ve hayâl olarak düşünmek demektir.

Orhan Seyfi’nin yukarıya aldığım parçasında “Turan, Türk tarihinde büyük Türk ırkının kendisine vatan olarak seçtiği yerdir” cümlesi var. Peki, bu vatan şimdi nerede, ne durumda? Anadolu On Birinci Yüzyılda, kurtarmak için daha dün silaha sarıldığımız Kıbrıs On Altıncı Yüzyılda fetholundu, ya üzerinde doğup tarihe girdiğimiz topraklar ne oldu?

Turancılık ülküsünün, Ziya Gökalp’ın bir manzumesiyle Türk şuuruna girdiğini söylemek de yanlıştır. Turancılık, yani bütün Türkleri birleştirmek ülküsü, milattan önceki üçüncü yüzyıldan beri vardır. Türk büyüklerinin, iç huzuru sağladıktan sonra ardından koştukları tek düşünce her zaman Türk birliği olmuştur. Ancak İslamiyet bu düşünceyi bir miktar değiştirmiş, İslamlığı korumak kaygısı Türk birliği ülküsünü zaman zaman az veya çok ihmal ettirmiştir.

Orhan Seyfi Orhon, yazısının bir yerinde de şöyle diyor:

“Apaçık anlaşılır ki gençlere Türkçülüğün bayrağını getiren şair (yani Ziya Gökalp) eski tarih boyunca Türk ırkının yaşadığı ülkeleri zaptedelim, demiyor. Türklerin Turanı, Yunanlıların Megalo İdeası değildir. Türk milletini eski Türk tarihi içinde hatırlamaktır.”

Bu satırlar da baştanbaşa yanlıştır. Ziya Gökalp, eski Türk ülkelerini zaptedelim demedi diye bizim de aynı yerde saymamız icab etmez. Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü bugün için artık eksik bir Türkçülüktür. Zaman ilerledikçe o eksikleri tamamlayıp gedikleri kapatmaya mecburuz. Kaldı ki Ziya Gökalp eski Türk ülkelerinin zaptı taraftarıdır:

Moskofun ülkesi viran olacak;

Türkiye büyüyüp Turan olacak

diyen odur. “Türklerin Turanı, Yunanlıların Megalo İdeası değildir” demek, Yunanlılar büyümek istedikleri halde biz istemiyoruz demektir ki, bir millet için büyümekten korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.

Bugün yoksul Asya ve çok geri Afrika milletleri bile büyüklük isteğinde, büyüklük ülküsünde iken bizim “Turancılığımız emperyalist düşünce değildir” dememiz tarihimizi kapatmaya karar vermekle birdir.

Emperyalist değiliz ne demek? Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Türkistan’ı, İdil-Ural’ı, Azerbaycan’ı, Kafkasya’yı, Kırım’ı ve Türklerin yaşadığı başka yerleri istemek emperyalizmse kutlu bir düşüncedir.

Vietnam’ın, hangi fikirle olduğu henüz kesin olarak bilinmeyen savaşına alkış tutup Altaylardan bahsetmeyi yeren soysuz hainler yanında, Orhan Seyfi Orhon gibi Türkçü bir şairin Turan’ı romantizm olarak tavsifini hiç yakıştıramadım.

***

Bu konuyu ele almışken öteden her söylenen bir tekerlemeye de cevap vermek isterim: “Turancılık bir maceradır. Bizi mahvediyordu. Bundan sonra böyle maceralara atılmak çılgınlık olur.”

Bunu iddia eden zavallılar hangi maceradan bahsediyorlar? Birinci Cihan Savaşından mı? Birinci Cihan Savaşının Turancılık düşüncesiyle açıldığını iddia etmek hiçbir şey bilmemek, dünyadan habersiz olmak demektir. Yayınlanan tarih belgeleriyle artık iyice öğrenilmiştir ki, Türkiye savaşa girse de, girmese de Rusya, İngiltere ve Fransa, Türkiye’yi yok edip paylaşmaya karar vermişlerdi. Türkiye için Almanya ile birleşmekten başka çıkar yol kalmamıştı. O zamanki hükümetin İngiliz ve Fransızlarla aradığı ittifak teşebbüslerine cevap bile verilmemişti. Şimdi, bu şartlar içinde girişilen savaş bir Turancılık savaşı mıdır, yoksa bir ölüm-dirim kavgası mıdır? Hiç şüphesiz, savaşı kazanmak için Turancılıktan da, İslam birliği düşüncesinden de istifade edilmek istenmiş, biri İngilizler’e karşı silah olarak kullanılmış, az çok da faydası görülmüştür. Fakat Turancılık fikri olmasaydı, Ziya Gökalp doğmamış bulunsaydı, bu kelime bilinmeseydi savaşın sonucu değişecek miydi?

Birinci Cihan Savaşı sırf Turancılık ülküsü uğruna açılmış olsaydı bile onun korkunç sonu Turancılığın yıkılışını değil, uygulamadaki beceriksizliği ortaya koyardı. Yerinde kullanıldığı zaman bir hastayı diriltecek olan ilaç, yanlış kullanılırsa insanı öldürebilir. O zaman suç ilaçta değil, yanlış kullanandadır. Tarihimiz boyunca, Müslüman olduğumuz için başımıza bin türlü bela geldiği gibi bugünkü demokratik rejim yüzünden de 1960’ta geçirdiğimiz tehlike malumdur. Bu kafa ile düşününce suçu İslamiyet’e ve demokrasiye yüklemek icap eder ki ne dereceye kadar doğru olduğu ortadadır.

Bütün bunlar ortada iken, Birinci Cihan Savaşı’nda Turancılık ülküsünden faydalanmak için yapılan bazı davranışların aksi sonuçla bitmesiyle Turancılığı ebediyen mahkûm etmek ne akıl, ne iz’an, ne iyi niyet, ne de insafla bağdaşamaz.

Turancılık bütün Türklerin birleşmesi ülküsüdür. İnsanları insan yapan, büyük bir düşüncenin ardında koşmalarıdır. Türk milleti için en insanca, en yüksek düşünce tutsak yaşayan soydaşlarını kurtarmak için yapacağı savaştır.

Yalnız kazancımızı, midemizi, maddemizi düşünmeyelim. Bunu hayvanlar da yapar. Daha çok manaya, düşünceye, ülküye dönelim. İnsanlık budur. Bunu söylerken de kimseden çekinmeyelim: Hakkımızı, atalar mirasını istiyoruz. Alacağız da…

(22 Şubat 1968)

KAYNAK: Ötüken, Mart 1968, Sayı:3