Arif Nihat ASYA: GERİCİLER

GERİCİLER

Arif Nihat ASYA

Bize “gerici” diyenler, darda kaldıkları zaman im­datlarına koşacak taze kuvvetlerin, geride beklemesi usulünden haberdar olmayanlardır.

“Bize “gerici” diyenler, hareketlerde her gücün ar­kasını ardalarla emniyete alması gerektiğini bilmeyen­lerdir.

Bize “gerici” diyenler, önde ezilmekten korkanlar­dır.

“Bize “gerici” diyenler, karada motor gücünün, su­tla uskurun, geriden ittiğini öğrenememiş olanlardır.

Bizi gerici bilenler, -biraz da- ön saftan kaçacakları temizlemek vazifesiyle geride olduğumuzu anlamalıdır­lar!

Bize “gerici” diyenler, dümenin de geride olduğuna dikkat etmeyenlerdir.

Bize, gerici olduğumuzu söyleyerek, taş atmaya kal­kışanlar, arabalarının dikiz aynasını kıracaklarını hesa­ba katmayanlardır.

İlerde olmak şerefini kendilerine alıkoyanlar, bugü­nün stratejisinde cephe gerisinin cepheden farkı kalma­dığını bilmeyenlerdir.

Bize “küflü” diyenler, penisilinin küften elde edildi­ğini bilmezden gelenlerdir.

Bizi “sağcı” diye saf dışı etmek isteyenler, tek kü­rekle yol alabileceğini sanan beyinsizler ve tek kanadla uçabileceğini zanneden kuş beyinlilerdir.

Bize “ırkçı” diyenler, şu memlekette soyadı kanununun varlığından haberi bulunmayanlardır.

Bize “Turan’cı” diyenler, “Turan” kelimesinden bir gün Hatay’ı, birgün Kıbrıs’ı kasdettiğimizin ve birgün el­bette başka yerler kasdedebileceğimizin farkına varama­yanlardır.

Bize “yobaz” diyenler, kendi özel ilericilik anlayışla­rının inkâr ve mel’anet yobazlarıdır!

Bize “karanlık ruhlu” diyenlerin kökleri aydınlıkta mıdır?

Bize “mutaassıp” diyenler, renklerinin dışında renk tanımayanlarla hoşgörüden faydalanmayı kendilerinin imtiyazı olarak kabul edenlerdir.

Bize “dinci”, bize “ümmetçi” diyenler, millet tarifi­nin kara cahili olanlardır.

Bize “örümcek” diyenler -olsa olsa- sineklerdir.

Bizi inkâr edenler, kendilerinin bu dünyaya, gökten zembille indiğini sananlardır.

Atalarını hor görenler, inhisarlarına almak istedik­leri Atatürk’ün de bir ata olduğunu akıllarına getirme­yenlerdir.

Bizden “engellerimiz” şikâyetiyle söz edenler, araba­larında freni fuzuli gören gözü dönmüşlerdir.

Bize “kafataşçı” diyenler, kafatasının dimağa kal­kan olmak için yaratıldığını, tassız kafanın -yalnız- ahta­potlarda bulunduğunu duymamış olanlardır.

Ağız kalabalığıyla kafamızı şişirenler, hasmına diş geçirmek cesaretinden mahrum, yaygaracı çomarlardır.

Bizi tehdid edenler, kale duvarına gol atmaya kalkı­şanlardır.

Bizim ölümümüzü bekleyenler, teneşir horozlarıyla “nebbaş” lardır.

Bize “inkılâp düşmanı” diyenler, “inkılâp” ın mâna­sını Sovyet lügâtlarından öğrenenlerdir.

Bizi “Kromanyon insanı” veya “Himalaya Yetisi” sayanlara “deeeeh!” demek için gerideyiz biz!

6 Haziran 1964