Alparslan TÜRKEŞ: Ziya Gökalp’in Ölümünün 50. Yıldönümünde…

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN TEMELLERİ*

Alparslan TÜRKEŞ

Türk Milletinin yetiştirdiği büyük düşünür, İlim adamı Ziya Gökalp’in ölümünün 50. yıldönümü dolayısıyle güzel bir anma töreni düzenlendi. Modern Türk milliyetçiliğinin kurucusu bulunan bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin varlığında fikri temelleri ilk defa ortaya koyan bu büyük Türk şahsiyetini Türk düşünürünü burada tekrar anarak O’nun Türk Milletine hedef olarak gösterdiği Türklüğün her alanda yüceltilmesi. İlimde, teknikte, kültürde, ekonomide her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türk için ülküsünü aynen paylaştığımızı, bu ülküyü gerçekleştirmek azmiyle, imaniyle mücadelede olduğumuzu, bu törenle bir kere daha ispatlamış oluyoruz.

Ziya Gökalp Bey büyük bir şahsiyettir. Türk Milletinin son devirde yetiştirmiş olduğu en büyük şahsiyetlerden birisidir.

Her şeyin temeli düşüncedir, düşünebilmektir, ülküdür, idealdir. Düşünceye ülküye, ideale dayanmayan aksiyon, beyinsiz hareket, dümensiz gemi gibidir. Onun için Türk Milletine modern Türk Milliyetçiliğini sunan, Millî ülküsünü gösteren ve bu uğurda yazmış olduğu makaleleriyle, meydana getirmiş olduğu eserleriyle, Türk Milletinin son devirdeki hayatını büyük ölçüde aydınlatmış olan, Ziya Gökalp Bey büyük bir şahsiyettir. Osmanlı tarihinin liderlerine, yöneticilerine ilham vermiştir, yol göstermiştir. Hem de Cumhuriyet kurulduktan sonra, Cumhuriyetin kurucuları olan ve kurulduktan sonra da yöneticileri olmuş bulunan büyük şahsiyetlere ilham vermiştir, yol göstermiştir.

Aksiyon adamlarının, ilim’ adamlarının, düşünce ve fikir adamlarının düşüncelerinden, fikirlerinden beslenmeleri onları küçültmez. Onları büyütür. Türk Milletinin tarihinde uzun asırlardan beri sürüp gelmiş bir gelenek vardır. Türkler ilme ve ilim adamlarına her şeyden çok hürmet etmişlerdir. Türk Milletinin teşrifatında, protokolünde birinci sırayı ilim ve ilim adamları almıştır. Devirlerin en büyük hükümdarları dahi ilim adamlarını ‘en başta gözetmişlerdir. Bu da Türk Milletinin ^büyüklüğünün, Türk Milletinin meydana getirdiği medeniyetlerin, kurduğu devletlerin mucip sebebini izaha yarayan bir başka misaldir.

Ziya Gökalp Bey, Avrupa’nın ağır basan emperyalist, kapitalist saldırıları karşısında —ki bunların en başında Çarlık Rusyası geliyordu— Son Türk devleti, diğer Türk devletleri bir bir yıkılmış, yutulmuş Osmanlı devleti toprak kaybede kaybede, yutula yutula son Türk devleti çok sıkışık bir duruma düşmüştü. Öyle bir durum ki artık ilimden, kültürden, dilden, edebiyattan bahşediliyor. Kimisi “Arabın var”, diyor. Kimisi “Farsın var” diyor; “Avrupa’nın var” diyor, “Rus’un var” diyor. Fakat Türk’ün bir şeyi olduğu söylenmiyor. Yok diye iddia ediliyor. Türk’ün ne dili var, ne edebiyatı var, ne kültürü var, ne de medeniyeti var. Bugün de bu iddialarla zaman zaman karşılaşmaktayız.

İnsanlar neye inandırılırsa inandırıldıkları gibi yaşarlar. Toplumlar da öyledir. Milletler de öyledir. Milletler arasındaki mücadelelerde, bir milleti çökertmek isteyen düşmanları, her şeyden önce o millete aşağılık duygusu aşılamaya, kendisinin bir varlığı, kabiliyeti olmadığı inancını aşılamaya çalışırlar. Bir kere de buna inandırılırsa manen zinciri vurmuş olurlar, esir etmiş olurlar. “Ben aşağıyım”, “ben bir şey yapamam”, “bende kabiliyet yok” diyen, buna inanan bir insan, ister tek kişi olsun, ister toplum olsun, ondan sonra tamamiyle başkalarının esiri olur; ayak altında kalır. Bu oyun Türkiye’de Türk milletine karşı oynanmıştır. Bugün de oynanmak istenmektedir. İşte bütün bu kültür, ideoloji istilâları, yabancı kültür saldırıları, yabancı ideoloji saldırılan ve bunların peşini takip eden iktisadî saldırılar, askerî, siyasi saldırılar ve tecavüzler içinde Türk dünyasında 19. yüzyılda bir titreme, bir uyanış olmuştu. Bir tarafta Gaspıralı İsmail, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, öbür taraflarda başka Türk düşünürleri, Türk yazarları çıkmışlardı. Bunların hepsinin üstünde Ziya Gökalp Bey, Türk Milletini yükseltecek, Türk milletinin kendi millî benliğini doyuracak düşünceleri, ilkeleri toplu halde ortaya koymuştur.

Bugün Türkiyemiz bir yol kavşağındadır. Bu yol kavşağının bir tarafı, Türk Milletini köleliğe, dünyanın tanıdığı en vahşi, en kanlı emperyalizm olan, Moskof emperyalizminin köleliğine götürecek olan yabancı marksizm, komünizm ideolojisinin yolu, diğeri de Türk Milletinin kendine dönmesi, Türk milliyetçiliği fikrine sahip olarak kendi kendisinin efendisi olması, hiçbir yabancının hiçbir şekilde köleliğini kabul etmemesi, ne başkalarının uşağı olması, ne de başkalarını kendine uşak etmesi düşüncesine dayanan Türk milliyetçiliği, Türklük, Türkçülük görüşü yoludur. Bu, Ziya Gökalp Bey’den kuvvetini alan, bir yoldur.

Elbet yaşadığımız günler yeni şartlar getirmiştir. Bu yeni şartlara göre prensiplerde birtakım tadiller yapılacaktır. Ama ana temel değişmemiştir. Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak bugün de değerini muhafaza eden temellerdir. Hiçbir toplum dinsiz yaşayamaz. Hiçbir milletin kültürü dinden ayrı düşünülemez. Türk Milleti de 1200 yıldan beri İslâmiyet le müşerref olmuş bir millettir. Dini Müslümanlıktır. Bineanaleyh Türk milletinin millî kültürünün yoğrulması, geliştirilmesi, kalkınması düşünülürken Türk milletinin dini bir kenara bırakılamaz. Türk milletinin dininden ayrı bir kültürü düşünülemez.

Bunun yanı sıra Türkleşmek meselesine gelince, elbette Türk Milleti adı üstünde tarihin tanıdığı en eski devirlerden beri Allah tarafından Türk olarak yaratılmıştır; Türklüğüne sarılacaktır.

Muasırlaşmak, yani batı medeniyetini almak meselesine gelince; ilim, teknik ve metod, tabiatın incelenmesinden insanların bulup çıkardığı bilgilerdir. Bu bilgiler bütün insanların malıdır. Esasen dinimizde de bu yolda emir vardır: “İlim müminin yitik malı gibidir, bulduğu yerde alır”  diye… O halde Ziya Gökalp Bey’in 50 yıl evvel, hatta daha evvel temelini atmış olduğu Türkleşmek, İslâmlaşmak,  Muasırlaşmak ilkeleri bugün de değerini koruyan ilkelerdir. Bugünkü modern Türk milliyetçiliğinin de dayanması icab eden temellerdir.

Ziya Gökalp Bey Türk Milletinin gönlünde ebediyyen yaşayacaktır. Gönül arzu ederdi ki O’nun ölümünün 50. yılında bütün üniversiteler, bütün devlet teşkilâtı, bütün okullar, bütün dernekler, bu büyük Türk’ün, bu büyük düşünürün eserlerini ele alsınlar, prensiplerini ele alsınlar ve O’nun büyük adını, büyük hatırasını, büyük ruhunu yeniden canlandırsınlar. Gençlere, çocuklarımıza etraflıca tanıtıp anlatsınlar.

T.R.T.’nin bu konudaki yayınına gelince her bakımdan esef verici olan bu yayını, arkadaşlarımızın belirttiği gibi lânetlemek lâzımdır. Çünkü Ziya Gökalp Bey onların göstermek istedikleri gibi bir partizan, bir anarşist eylemci değildir. Türk Milletini yeniden büyük devlet halinde, büyük varlık halinde millî nizama, disipline, düzene kavuşturmak fikrini ortaya koymuş olan milliyetçi Türk düşünürüdür. Marksizme karşı, yabancı ideolojilere karşı, yabancı kültürlere karşı, Türk Milletinin millî ülküsünün, millî kültürünün Türkiye’de hâkim olması için mücadele açmış olan büyük şahsiyettir. Ama bu TRT’nin ağzından Türkiye Cumhuriyeti’nin televizyonunda çarpık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu da yaşadığımız günler yönünden ibret vericidir.

Ziya Gökalp Bey’in önemli bir özelliğine de işaret etmek istiyorum. Bu büyük düşünürümüz, Diyarbakır ilinin Çermik ilçesinde doğmuştur; yani bugün Türkiye’yi parçalamak isteyen ayrılıkçı, fitneci, fesatçı düşünce güdenlerin merkez kabul ettikleri bir Türk şehrinin, bir Türk ilçesinde doğmuştur. İlk öğrenimini bu bölgede yapmıştır. O bölgede Kürt dediğimiz insanlarımız yaşamaktadır. Türkçenin bir farklı diyalekti diyebileceğimiz bir dil kullanılmaktadır. Kendisi o tesirler altında, kendini ve o bölgenin insanlarını Türk’ten ayrı bir insan, Türk’ten ayrı bir millet sanmıştır. Fakat zaman içinde ilmî araştırmalar yapmış, Doğu bölgesinde yaşayan aşiretleri dolaşmış, Orta Anadolu ve Batı bölgesindeki yörük aşiretlerini, Türkmen aşiretlerini dolaşmış, bu aşiretlerin yaşayışlarını, giyinişlerini, kadın kıyafetlerini, ördükleri çoraplara işledikleri nakışları, dokudukları heybelere, halılara kilimlere yaptıkları nakışları incelemiş, geleneklerini, adetlerini incelemiş, hatta takvimler dahi dikkatini çekmiş, 12 hayvanlı Türk takvimlerinin doğuda yaşayan aşiretler arasında da bulunduğunu tesbit etmiş ve böylece Türkiye’nin doğusunda batısında yaşayan memleket çocuklarının aynı milletin çocukları, aynı milletin evlâtları olduğunu, aralarında hiçbir ayrılık olmadığını, kardeş olduklarını tesbit etmiştir. Ziya Gökalp Bey’in bu özelliği, şahsiyetindeki bu özellik, bugün Türkiye’yi bölmek, parçalamak isteyen, ayrılıkçı fitne ve fesada dayanan hareket içini Türk Milliyetçilerine dayanak teşkil etmektedir. Doğu’da aldatılmak istenen temiz millet, memleket çocuklarını aydınlatmak için, yine doğuda yetişmiş olan, Türk milliyetçiliğinin temelini atmış olan, büyük Türk milliyetçisi, Ziya Gökalp Bey’in şahsiyetini ortaya koymak ayrılıkçılara karşı bölücülere karşı, Türkiye’yi parçalamak isteyenlere karşı Türk Milliyetçilerinin hatırda bulundurması icab eden bir diğer husustur; yani Ziya Gökalp Bey ölümünden 50 yıl sonra daha şahsiyetiyle, şahsiyetinin bir yönüyle de fitneye, fesada karşı Türk Milliyetçileri için büyük destek teşkil etmektedir.

Büyük hatırasını tazimle anarım. Büyük hatırasına hürmetlerimi arz ederim ve bu büyük şahsiyetin anma törenini düzenleyen, kadirbilir gençlerimize ve bu güzel toplantıyı şereflendiren ilimleriyle, güzel konuşmalarıyla değerlendirmiş olan çok değerli ilim adamlarımıza şükranlarımı, takdirlerimi ve minnetlerimi arz ederim.

Sağ olun.
______________________

(*) Ziya Gökalp’in 50. ölüm yılı töreninde (1974) yapılan konuşma.
KAYNAK: Kahramanlık Ruhu, And Yayınları, s.74-80.