Gazi KARABULUT: TOPLUMCU BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI

TOPLUMCU BELEDİYECİLİK ANLAYIŞININ MİLLİ VE YERLİ KODLARI

Gazi KARABULUT*

ÖZET

Yerel yönetimler, yöneten ile yönetilen arasındaki en dinamik kamusal alanlardır. Merkezi yönetimlerden farklı olarak, toplumla sürekli iç içe olma durumu söz konusudur. Bu da toplumsal taleplerin ciddiyetle dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal taleplerin uygulanması ve uygulamalar neticesinde ulaşılacak sosyal refahın ölçülmesi, yönetim erkini daima toplumsal beklentilerin takibine yoğunlaştırmaktadır. Bu durum da toplumcu ve üretken bir belediyeciliğin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Kavramlar: Toplumcu belediyecilik, toplumculuk, üretim, yerel yönetim, yönetim ortaklığı

GİRİŞ

Yerel yönetimlere duyulan gereksinim, “ilgili yerel alanda yaşayanların ortak ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamak” şeklinde ifade edile gelmiştir.

Mecelle-i Umur-i Belediye adlı kitaptaki “Ortak menfaatler ve karşılıklı ihtiyaçların zorlaması ile bir beldede oturan halkın, beldelerine ve dolayısıyla kendilerine ait meseleleri, hükümetin kanunla belirttiği sınır ve sorumluluk dairesinde seçmiş oldukları vekilleri vasıtası ile halletmeleri” şeklinde tanımlanan belediyecilik kavramı, belediyelerin varlık sebebini ortaya koymaktadır.

1- BELEDİYECİLİĞİN TARİHSEL SÜRECİ

Batıda, kendi kültürel normlarını da içine alacak biçimde belirlenen belediyecilik anlayışı Yunan, Roma şehirciliği çerçevesinde gelişmiştir. Türklerde ise somut bir şekilde ilk belediyecilik anlayışının, yerel yönetimlere verilen yetkilerin şekillendiği Tanzimat döneminde göze çarpar. Karahanlı ve Selçuklu dönemlerinde görülen yerel yönetim anlayışlarının daha çok, güvenlik ve merkezi işleyişin devamlılığı etrafında şekillendiği görülmektedir. Osmanlı Devleti’nde ise yerel yönetim için Tanzimat döneminde somut adımlar atıldığı görülmektedir. Bu durum Fransız İhtilali neticesinde, dünyayı saran ulus devlet anlayışının da bir ürünü olduğu gözlemlenmektedir. Cumhuriyet döneminde ise 1930’da çıkarılan Belediyeler kanununu en etkin adım olmuş ve 1980 yılına kadar iskeletini koruyan 1580 sayılı bu yasa belediyecilik anlayışının esaslarını çerçevelemiştir. Dokuz fasıl şeklinde yayımlanan yasanın özetini Atatürk’ün “Türk ülkesi içinde köylere varıncaya kadar bütün şehirlerimizin güvenlik ve bayındırlık görevi olması, önce tuttuğumuz amaçlardandır. Türk’e ev bark olan her yer, sağlığın, temizliğin, güzelliğin, modern kültürün örneği olacaktır. Devlet kurumları yanında doğrudan doğruya bu işlerle ilgili olan urayların (belediyelerin) bu görüş ve düşünüşle çalışmalarını istiyorum” sözü net bir şekilde ortaya koymaktadır.

2- TÜRKİYE’DEKİ BELLİ BAŞLI BELEDİYECİLİK YAKLAŞIMLARI VE TOPLUMCULUK

Türkiye’de toplumu merkeze alan yönetim ve fikri akımlar, ideolojilere de yön vermiştir. Türkiye’de ideolojik manada toplumcu anlayışa ehemmiyet veren siyasi isimlerin başında Alparslan Türkeş gelir. Türkeş, Milliyetçi Hareket Partisi’nin resmi ideolojisi olarak gösterdiği Dokuz Işık Doktrininin dördüncü maddesini “Toplumculuk” olarak belirlemiştir. Toplumculuk ilkesini açıklarken üç başlık kullanmıştır. Bunları, “Özel Teşebbüs, Küçük Sermayelerin Birleşmesi, Sosyal Yardım ve Güvenlik Teşkilatı” şeklinde sıralamıştır. Alparslan Türkeş, ilkenin esaslarını açıklarken toplum yararını merkeze koymuş, bütün sosyal katmanlara yer vermiş, ekonomiden kültürel faaliyetlere, sosyal güvenceden toplumsal barışa, sanattan spora kadar bütün alanları inşa eden bir anlayışa vurgu yapmıştır. Toplumculuk ilkesiyle yerel yönetimlerden merkezi yönetime uzanan bir sosyal refah ilke edinilmiştir.

Belediyecilikle ilgili, dünyadaki ve Türkiye’deki akademik çalışmaların geneli, tarihsel süreçleri açıklamaya yönelik olmuştur. Bununla birlikte belediye anlayışlarının da vurgulandığı gözlenmektedir. Bu yazıdaki amaç ise, yaklaşan yerel seçimler öncesinde, değişen merkezi yönetim sistemi içinde yerel yönetimlere farklı bir bakış kazandırmaktır. Yerel hizmetlerin temelini oluşturan belediyecilikle ilgili kullanılan temel kavramlara bakıldığında; en az merkezi yönetimleri ihtiva eden yaklaşımlar kadar önem arz ettiği ortadadır. “Sosyal belediyecilik, toplumcu belediyecilik, üreten belediyecilik,” gibi 1980 sonrasında hakim olan belediyecilik anlayışları göze çarpmaktadır. Büyük iddialarla ortaya atılan Sosyal Demokrat Belediyecilik, Sosyal Demokrat Belediyeciliğin alternatifi olarak görünen Milli Görüş Belediyeciliği veya Refah Belediyeleri, bir dönem parti ismi ile anılan ANAP Belediyeciliği ve son dönemi ihtiva eden AK Belediyeler bunlardan birkaç başlıklardır.

3- TOPLUMCULUĞUN KÜLTÜREL KODLARI

Bütün bunların haricinde yeni bir belediyecilik anlayışına ihtiyaç olduğu ortadadır. Yukarıda ifade edilen belediyecilik anlayışları; kendi siyasi kültürünü içine alacak şekilde yapılanmıştır. Elbette yerel yönetimlere de büyük katkılar sağlamıştır. Ancak bütüncül bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, Türk kültürü, tarihsel bütünlük, milli kimlik, sosyal huzur, ekonomik gelişim, yenilikçi adım, çevresel muhafaza, insani standartlar, mekân kimliği gibi pek çok hususun eksik kaldığı ortadadır. Nitekim geçmişten günümüze doğru gelişen uzun belediyecilik tarzlarının tamamı, merkeze insanı almakla birlikte; milliyetçi toplumcu belediyecilik fikrine yakın bir anlayışı sergileyen yaklaşımlar da olmuştur. Yani yapısal ve sosyal çalışmalar, kültürel kimlikle bütünleştirilmiştir. Böylece belediyelerin/şehirlerin kimliği ortaya çıkmıştır. Kimlik, beraberinde sosyal dokuya aidiyet yüklemiş ve toplumcu bir bakış oluşmuştur. Toplumcu bir hüviyet kazanan sınırlı sayıdaki yerel yönetimler, hem sosyal huzuru hem de kültürel kimliğin korunmasını beraberinde getirmiştir.

Bu tutumun, toplumcu ve tarihsel kökleri vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, kendine Beş Şehir’i yazdıran durumu “Biz neydik, neyiz ve nereye gidiyoruz?” sorularına aranan cevap, şeklinde ifade eder. Ve ilk cevabı “Anadolu’yu dolduran Selçuk eserlerini dolaşırken, Süleymaniye’nin kubbesi altında küçüldüğümü hissederken, Bursa manzaralarında yalnızlığımı avuturken, divanlarımızı dolduran kervan seslerine karışmış su seslerinin gurbetini, Itri’nin, Dede Efendi’nin musikisini dinlerken geldiler.” Sözleriyle açıklar. Devamında “Anadolu insanını his tarihi” gibi güzel bir tanımlamayla günümüze uzanacak toplumcu bir yaklaşımın kültürel kodlarına işaret eder.

İnsanımızın his tarihine vurgu yapmamızdaki gaye; her geçen gün kimliğinden, kültüründen, tarihi dokularından kopan mekânsal alanların uğradığı tahribatı engellemeden, toplumcu gelişimin mümkün olmayacağını açıklamaktır. Çünkü toplumcu bir belediyecilik, merkezine insan unsurunu alırken onun yaşam alanlarını da korumayı ilke edinir. Kişilerin “memleket” olarak ifade ettiği topraklara bağlılığı, sadece temel ihtiyaçlarını karşılaması ile açıklanamamaktadır.

Cengiz Dağcı’nın İhtiyar Savaşçı adlı romanında, mekânı yurt yapan anlayışı sembolleştirdiği bir bölüm vardır. “Kırım’ın yalnızca bizlere değil, bizim mezarlarımıza da ihtiyacı var…” Söylemi geçmiş ve gelecek bağlantısının ve kültürel bütünlüğün somut bir örneğidir.

4- TOPLUMCU BELEDİYECİLİKTE MEKÂN AİDİYETİ VE SİVİL ÖRGÜTLENME

Toplumcu belediyecilik anlayışının ilk esası, mekânların kültürel dokusunu korumak olmalıdır. Kültürel dokunun korunması, bireylerin, mekânlara aidiyetini güçlendireceği için beraberinde şehrinin kimliğine sahip çıkmayı getirecektir. Bu da şehrin yönetiminin, sadece seçilenlerle değil, o toplumun fertleriyle birlikte yönetilmesini sağlayacaktır.
Toplumcu belediyeciliğin bu ilk esası, mekân aidiyeti ile yönetime katılmayı getirecektir. Nitekim bu anlayışa sahip idarecilerin olması; yönetimi toplumla paylaşmayı gerekli kılacaktır. Toplumun yönetimde söz sahibi olabilmesi ise sivil örgütlenmeyle mümkün olacaktır. Toplum yararını esas alan sivil örgütlenmeler, yerel yönetiminin toplumla buluşması, birlikte hareket etmesi ve yönetim organizasyonuna toplumun katılması demektir.
Toplumcu belediyeciliğin bu ilk esasının özü, toplumun yerel erke ve belediyenin karar alma sürecine etkin katılımını sağlayacak tutumları geliştirir. Toplumcu belediyecilik, kamunun toplum yararına çalışmasını talep eden sivil örgütlenmeleri destekler. Toplumun yönetime ortak olmasını temin eder.

5- TOPLUMCU BELEDİYECİLİKTE YEREL EKONOMİ

Şehirde/beldede yaşayanların yönetim erkine katılımını sağlamak, beraberinde üretimi doğuracaktır. Çünkü toplumun ilgili katmanları aracılığıyla tespit edilip çözüme dönüştürülen meseleleri, toplum yararına üretimi getirecektir. Burada dikkat edilmesi gereken en temel husus, işveren ile çalışan arasındaki dengenin doğru kurulmasıdır. Alparslan Türkeş, Dokuz Işık kitabında, Toplumculuğu açıklarken bu noktaya şöyle bir çözüm sunuyor. “Toplumun kalkınmasında özel teşebbüs desteklenecek, himaye edilecektir. Ancak bu konuda işverenle işçinin karşılıklı olarak haklarının korunması ve bu iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol, tanzim ve nezaret altında bulundurulması şarttır. Demek ki, özel teşebbüsü korumak, himaye etmek prensibimizdir, desteklemek, teşvik etmek prensibimizdir. Fakat bunu yaparken işverenle işçinin münasebetleri karşılıklı olarak her iki tarafın da haklarını koruyacak ve her iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol edilmesi, düzenlenmesi, nezaret altında bulundurulması esasını şart koyuyoruz.” Yine devamında küçük sermayelerin birleştirilmesi prensibi vurgulandıktan sonra toplumcu anlayışın temeline; halkın meselelerine birlikte çözüm üretilmesi üzerinde duruyor. Nitekim toplumu oluşturan sosyal dilimlerin örgütlenmesi ve bu örgütlenmenin yerel yönetime dahil olması, üretimin adil dağılımını denetleyebilecektir.
Nihayet üretim, toplumsal mülkiyeti geliştirecek ve artıracaktır. Yönetim erkine dâhil olma, örgütsel yapılarla ve üretime ortaklık yapılanmaları ile gerçekleşirken; ekonomik kalkınmada adaletli bir dağılım sağlanacaktır.

6- TOPLUMCU BELEDİYECİLİKTE ŞEHİRLEŞME

Toplumcu belediye anlayışı, yönetime ortak olma ve üretim esaslı ekonomik yaklaşımlar sergilemenin yanı sıra toplumun refah seviyesini yükseltmeyi de esas alır. Bunun için modern bir şehirleşme atılımını hedefler. Modern şehirleşme, toplumun temel ihtiyaçlarının haricinde sosyal yaşantısına huzur katan bir anlayıştır. Yeşil alanları çoğaltan, şehrin dokusunu koruyan, ulaşım imkânlarını kolaylaştıran bir şehircilik esas alınır. Bunlar hayata geçirilirken toplum yararı gözetilir ve kararlar birlikte belirlenir.
Toplumcu anlayış, doğal çevre hassasiyeti taşır, ekosistemlerin, mazinin derinliklerini barındıran kültürel değerlerin, toplumun yer aldığı bütün canlıların yaşam standartlarının iyileştirilmesi, geliştirilmesi ilkesini canlı tutar. Bu değerlerin toplumun mirası olarak atiye aktarılması ve bu yönde bir toplumsal bilinç oluşturulması toplumcu belediyeciliğinin temel görevidir. Yani toplumcu belediyecilik, mazi-ati köprüsünü kurmayı başaran bir yapılanma kurmalıdır.
Toplumcu belediyeciliğin engelleri ortadan kaldırma vazifesi vardır. Engelli vatandaşların toplumsal hayata katılmaları hususunda, onların önündeki engelleri kaldırma zorunluluğu vardır. Aynı şekilde, toplumda yardıma muhtaç durumda bulunan yaşlılar, çocuklar ile kadınların mağduriyetlerini ortadan kaldırmak ve korunmalarını sağlamak için gerekli çalışmaları yapar.
Toplumcu belediyecilik, kültür ve sanat faaliyetlerinin topluma ulaştırılması için gerekli ortamı ve imkânı hazırlayan, özellikle de çocuklar, gençler, yaşlılar ve kadınların bu faaliyetlere ortak olması sağlanırken çocuklar ve gençlere bu alanlarda eğitim/uygulama imkânı sağlar.

7- TOPLUMCU BELEDİYECİLİĞİN ÜRETEN BELEDİYE ANLAYIŞI

Toplumcu belediyeciliğin en temel görevlerinden biri de “üreten belediye” anlayışını topluma hâkim kılmasıdır. Üreten belediyeciliğin esası ise hizmet üretimini ve üretime etki eden yerel kaynak yönetimini, şehirde/belediyede yaşayan herkesin fiziksel, ruhsal ve toplumsal olarak refahını ilke edinen bir belediyeciliktir.
Toplumcu belediyecilikte üreten anlayış, belediyenin bütün kaynaklarını, toplumun refahı için üretime yönelik planlamaya ve yatırımları bu amaca yönelik toplumsal alana yönlendirir. Bu da bütüncül bir yaklaşımı ve birlikte yönetimi getirecektir.
Toplumcu belediyecilik, üretken bir anlayışa sahiptir. Üretken belediyeciliğin temel özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür.
• Ayrıştıran değil, birleştiren belediyecilik,
• Devletle vatandaşı buluşturan belediyecilik,
• Kentle kentliyi buluşturan belediyecilik,
• Planlama ile uygulamayı birleştiren belediyecilik,
• İş ile aşı buluşturan belediyecilik,
• Hizmet ile toplumsal faydayı buluşturan belediyecilik,
• Geçmiş ile geleceği birleştiren belediyecilik,
• Estetik ile doğallığı buluşturan belediyecilik,
• Dürüstlük ile çalışkanlığı birleştiren belediyecilik,
• Aile ile konutu birleştiren belediyecilik,
• Afete karşı tedbir üreten belediyecilik,
• Kenti sağlıklı çevre ile buluşturan belediyecilik,
• Kent ile sağlığı buluşturan belediyecilik,
• Üretici ile pazarı buluşturan belediyecilik,
• Teknoloji ve yenilikçiliği birleştiren belediyecilik,
• Fikir ile yatırımı buluşturan belediyecilik,
• Hayatla eğitimi birleştiren belediyecilik,
• Kenti bilimle ve sanatla buluşturan belediyecilik,
• Kentleri engelsizleştiren belediyecilik,
• Dayanışma ve huzuru sağlayan belediyecilik,

Yukarıda sıralanan ve Milliyetçi Hareket Partisi’ne ait üretken belediyecilik anlayışına yönelik görüşlerin uygulanılırlığı kısa, orta ve uzun vadeye göre planlanmıştır. Kısa vadede planlanan projeler, orta vadede gerçekleştirilmesi düşünülen adımlar ve uzun vadede hayata şekil vermesi amaçlanan esaslar ile toplumcu bir belediyeciliğin mümkün olması amaçlanmıştır.

Toplumcu bir belediyecilik anlayışında şehirde yaşayan her canlının temel ihtiyaçlarının birlikte karşılanması kadar, yaşam refahını artırıcı adımlar atmak da temel bir gayedir. Bu gayeye yönelik olarak atılan her adım, yerel yönetime ait alanda yaşayan bireylerin, örgütlü ve aktif bir şekilde kararlara katılmasıyla gerçekleştirilir. Böyle bir gerçeklik ise toplumun menfaatlerini ön plana çıkaracağı için üretken bir hüviyet kazanacaktır. Bireylerin üretime katılması bilinçli bir toplumcu üretkenliği pekiştirecektir.

SONUÇ

Toplumcu belediyeciliğin en temel önceliği, toplumun yerel yönetime doğrudan ve dolaylı katılımını sağlamak olmalıdır. Akabinde şehrin dokusunu ortaya koymak ve tarihi hüviyetine sahip çıkılmak temel ilkedir.
Toplumcu belediyecilikte insanları, modern köle olmaktan kurtarmak için onlara sosyal alanlar oluşturulmalıdır. Özellikle, teknolojinin esareti altında toplum bilincinden uzak kalıp, sahte sanal kimliklere mahkûm olan çocuklara geleneksel oyunları oynayabilecekleri, oynarken öğrenip eğlenebilecekleri geniş alanlar tesis edilmelidir. Şehirlerin tarihsel özelliklerini yansıtan büyük ve gösterişli tablolar, anıtlar kolayca görülecek bir şekilde düzenlenmelidir. Şehirlerin doğal panayır alanları olmalı, meydanları geniş ve trafiğe kapalı gezi alanları şeklinde planlanmalıdır. Tarihi sokaklar, eserler, mekânlar aslına uygun restore edilmelidir. Toplumun bütün katmanlarının üretime katılımı sağlanmalıdır. Toplumsal huzuru ve refahı sağlayacak yöntemler, toplumun ilgili fertlerinin açık/şeffaf taleplerini ciddiye alarak uygulanmalıdır.
Toplumcu anlayış, çağın ruhunu okuyabilmeli ve yaptığı her faaliyet, çağlar ötesini aydınlatacak kadar derin olmasını ilke edinmelidir. Bunun için de toplumda yer alan uzman kişiler, kurumlar ve üniversitelerle süreklilik arz eden birlikteliklerle, beldeler/şehirler yaşayanlara ve gelecek nesillere hak ettiği hüviyet ile taşınmalıdır.

*Eğitimci-Yazar
arabulut58@hotmail.com