Hasan TÜLKAY: O’NU TANIYOR MUSUNUZ?

O’NU TANIYOR MUSUNUZ?

Hasan TÜLKAY

 

KIZIKLI AHMET KAPLAN

Parası, serveti, unvanı, nişanı, rütbesi olmadığı için namı da yoktu. Kayseri Kızıklı halis bir Türk olarak dünyaya geldi; öyle yaşadı, öyle öldü… Toprağından, Erciyes’in havasından ruhen hiç kopmadı. Kayseri Lisesi’nden tasdiknameli; ateşli Türkçü Mehmet Ateşoğlu’nun talebesi… Talim ve tedrisatında resmî akademik kayıt yok… Daha talebeliğinde, reşit olmadan kalemi eline almış, Kayseri Devrim gazetesinde “Bozkurtların Sesi” köşesinde Türk-İslâm davası için yazmaya başlamıştı… Kendini “okur-yazar” sıfatıyla tanıtıyor, ciddî bir okur-yazarlık O’na akademik unvanlardan değerli geliyordu.

5 Kasım 2016 günü; ömrünün olgunluk devresini, son otuz yılını geçirdiği Antalya’da fani hayata veda eden, bir garip derviş Yunus edasıyla ebediyete uğurladığımız Ahmet Kaplan Kayseri Ansiklopedisi’nde şöyle özetlenmiş:
Ahmet Kaplan: Kayseri (1946- ) Yazar, şair, gazeteci… İlk ve orta öğrenimini Kayseri’de tamamladı. Henüz Ortaokul yıllarında, Devrim Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı. Tohum, Millî Yol, Orkun, Filiz, Toprak, Ötüken, Türkocağı, Kültür Sanat, Yeniden Diriliş, Hamle, Erciyes, Gökkubbe, Nevzuhur gibi milliyetçi çizgideki dergilerde makale, şiir ve denemeleri; İstanbul’da yayınlanan Yeni İstanbul, Bizim Anadolu, Ortadoğu; Ankara’da çıkan Yeni Düşünce, Tutanak gazetelerinde köşe yazıları yayınlandı. Çeşitli gazetelerde Genel Yayın Müdürlüğü görevlerinde bulunan Kaplan, Kurultay ve Sel dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Yazı ve düşünce hayatında H.Nihal Atsız, Necip Fazıl Kısakürek ve Nurettin Topçu gibi şahsiyetlerden etkilendi. 1992 yılında Antbirlik Basın Müşavirliği’nden emekli olduktan sonra Antalya’ya yerleşen Kaplan, kaybolan değerler ve kültürler üzerine kitap çalışmalarını sürdürmektedir. Antalya’nın musikî ve kültür-sanat ortamlarının müdavimi de olan Kaplan evli ve üç çocuk babasıdır.
Ödüller: 1984 yılında Kayseri Gazeteciler Cemiyeti “Yılın Makale Yazarı” ödülünü aldı. 1985 yılında, Kayseri Olay Gazetesi “Muin Feyzioğlu Deneme Ödülleri”ni kazandı.

Eserleri: Erciyes’in Eteğinden Geçenler (2003) – İşte Necip Fazıl (2003) – Ahlâk İhtilâli (2003)

Ahmet Kaplan esas olarak gazeteciydi… İyi bir polemikçiydi… Şair, muharrir, edebiyatçı kimliği gölgede kalmış, yeterince aydınlanmamıştır… Rozette gömülü çağımızda biraz da taraf olduğu siyaset yüzünden O’nun Türk’çe “Ses”ine sahip çıkılmamıştır. Atsız’la “Ötüken”den yola çıkıp, Nurettin Topçu ile “Hareket”e geçen ve en son “Söğüt”ün altında Üstad Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu”sunda daha çok durup düşünmeye başlayan Kaplan… “Yatağına kırgın akan ırmaklar”dan… Siyaseti riyaset kavgası gibi görmedi; memleket millet davası olarak takip etti… Yine de şunu söyleyebilirim: Seçim-geçim telaşında yorulmasa, gündelik kaygılardan azade dingin bir yazı ortamı bulabilse çok daha verimli olacaktı.

Yalnızlık kaderi gibiydi… Bilhassa kendi neslinden hemhâl olabileceği kimseler bulunmayışından muzdaripti. Her ne kadar Kızıklı bir köylü çocuğu da olsa; Necip Fazıl O’nun kristalize ruh ikizi gibiydi. Belki eline çok para geçse Üstad gibi nevî şahsına mahsus “aristokratik” bir yaşayış sergilerdi. Beraber yola çıktığı arkadaşları ile yol ayrımına gelmesine rağmen, hiç birinin hakkını yemedi… Zor zamanlarda gerektiğinde kanı ve canı pahasına dar geçitlerden geçen, hatta zindanlara düşen arkadaşlarının; ikbal hesapları yapılırken, makamlar, mebusluklar paylaşılırken görmezlikten gelinmesine çok içerlerdi… Delikanlı çağlarında ölümüne beraber oldukları arkadaşları ile hararetli tartışmalar yapar, anlatamamak ve anlaşılamamaktan dolayı sinirlenir, üzülür, kahrolurdu. Her şeye rağmen olaylara, gelişmelere -özde değil ayrıntıda- farklı baktığı çilekeş arkadaşlarının siyaset ağalarınca unutulmasına Atsızca “Baht utansın” diye sitem ederdi.

Filiz dergisinin Temmuz 1971 tarihli 14. sayısında “Mahkûm Duygular”ını şiire dökünce şöyle bir dipnot düşülmüş: “AHMET HAKAN KAPLAN: Köyün ve kenar mahallelerin dramını yudumlamış, sonra büyük şehirlerin kozmopolit havasını teneffüs etmiş bir genç şair… Ruh dünyası bu iki maddî dünyanın çelişkilerinin eseridir. Şiirleri bu hayat tarzlarının hamurundan oluşmuştur. Bunların birincisi O’nun derdi ve çaresizliğidir. İkincisi hıncı ve isyanı. FİLİZ bu yeni ismi Türk okurlarına sunarken edebiyat dünyamızın bir değer kazanmakta olduğu inancı içindedir. Ahmet Hakan Kaplan’ın gelecek başarıları bu inancın doğruluğunu gösterecektir. O’nu köyden şehire, imtihan kâğıtlarından gazete sütunlarına, şiire ve aşka götüren hayat çizgisini düşündükçe bilhassa nesir dalındaki başarılarını merak etmekteyiz.”

Şiir ve güzel Türkçe ufkunun genişlemesinde Yavuz Bülent Bakiler’in önemli rolü olmuştur. “Yavuz abi”si ondaki cevheri keşfetmiş, kayınpederi İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun başkanı olduğu Kocatepe Cami Derneği (veya Vakfı) bünyesinde istihdam edilmiştir. Başkent Ankara hayatı siyaset ve sanat-edebiyat muhitlerini daha yakından tanıma fırsatı vermiştir. Şiir ve yazı hayatında Yavuz Bülent Bakiler müşevvik, Necip Fazıl ise ürkütücü isimler olmuştur.

Gerçekten de bilhassa Necip Fazıl’ı tanıdıktan sonra şiir yazmaya çekinen Torunoğlu Ahmet Kaplan, Ahmet Hakan Kaplan, Ahmet Kaplan Torunoğlu, Hasan Selçuk Kaplan, Aşık Ahmedî, Aşık Bostanî müstearlarıyla tanınan Ahmet Kaplan; nesirde esas ismine ve kendine dönmüş, çok başarılı olmuştur. Biraz Necip Fazıl koksa da, halis Türkçe ile vurduğu yerden “SES” getiren müthiş yazılar yazmıştır. O’nun vefatına “Türkçemizin büyük kaybı” diye ağlayan arkadaşı Osman Kara haklıdır. Kılıç kadar keskin, gürz kadar sert, sadece sevda şiirlerinde biraz sükûn bulan bir kalemi kaybettik…

Atsız-Topçu-Necip Fazıl mekteplerini bitiremese de Türk’çe İslâmca hamaset duygularını Büyük Doğu-Söğüt dergâhında ilmî- felsefî- edebî tefekkürle işleyerek kâmil bir millî kalem hedefine ilerleyen Ahmet Kaplan’ın hususî bir cephesini kaydetmeden geçmeyelim: Üstad Necip Fazıl’ın görülmeyen, gösterilmeyen TÜRK şahsiyetini ilk defa çok net bir şekilde O sergilemiştir. Antalya TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı) adına yayınladığımız İŞTE NECİP FAZIL kitabı, mütevazı bir taşra yayıncılığı olmasına rağmen televizyonlarda, gazetelerde, hatta üniversite çevrelerinde hararetli bahislere yol açmıştır. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Rahmetli Turan Yazgan hoca bizzat telefonla arayıp tam yarım saat kitap üzerine heyecanlı takdir duygularını ifade etmişti. Yavuz Bülent Bakîler, Namık Kemal Zeybek kitaptan sitayişle bahseden yazılar yazdılar… Üstad’ın “Büyük Doğu’nun düşük çocukları” tavsifiyle üstünü çizdiği malûm zümrenin rahatsızlığına rağmen, bu kitabın tarihî bir hakkı teslim ettiğini halen Üstad’ın duruşunu en iyi anlayan anlatan erbabı-ı kalemden Yahya Düzenli beğ de takdir edenlerdendir.

O’nun Necip Fazıl’ı dosdoğru anlama ve anlatma kılavuzu olabilecek değerde en son çalışması “Vefatının 33. Yılında 33 Yazı ile NECİP FAZIL’A TAHASSÜR” Antalya Kepez Belediyesi tarafından yayınlanmıştır.

Yakalandığı amansız KOAH hastalığı bilhassa son on yılını zindan etti… Nefessiz, oksijensiz kaldığı için adeta benliğinin bir parçası olan okuma-yazma fiillerinin hakkını veremiyordu. Yakın zamanda yaşadıklarını, söylediklerini de unutmaya başlamıştı. Fakat yüreğiyle bağlandığı mazisini, arkadaşlarını, Kızık köyünü asla unutmadı… Hatta son demine kadar hatıraları ile avundu diyebiliriz… Hayatında en iyi anladığı, anlattığı ve anlaştığı, her telefon görüşmesinden sonra içinde bir düğümün çözüldüğü veya dünyaya yeni bir pencere açıldığını hissettiği insan da “Ali (Emekli felsefe hocası, Necip Fazıl’ın talebesi ve takipçisi Ali Biraderoğlu) abi”siydi.

Başta çocukluk arkadaşı Mustafa Öztürk olmak üzere Kayseri’den dost simalar Cemal Oğuzhan, Cahit Hacıhaliloğlu, Mehmet Çayırdağ, Halit Erkiletlioğlu, Akdeniz Üniversitesi’nden Mehmet Emin Kakan ve Eyüp Yaraş hocalarımız, ressam Nuri Sezen, musikişinas avukat Cemal Cahit Hordacı, Türkiye Kamu-Sen Antalya İl Temsilcisi Bünyamin Seçme, Hasan Tülkay, şair yazar diş tabibi Nevzuhur’un sahibi Mustafa Akbaba Antalya Milletvekili Mustafa Köse’nin de katıldığı mütevazı bir cenaze merasimi ile Antalya Kurşunlu Mezarlığı’nda ebedî istirahatgâhına tevdi edildi.

Resmî kayıtlara göre tam yetmiş yıllık fani ömrüne Türk Milleti’nin, İslâm ümmetinin ve hatta insanlığın hali ve istikbaline dair ezelden-ebede akıp giden duygular sığdıran Ahmet Kaplan’ı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.

Hasan TÜLKAY Antalya-11 Kasım 2016