Kenan EROĞLU: “Kendinden Emin İnsanlar”

-Odgurmış ile Ögdülmiş- 1

“Kendinden Emin İnsanlar Taklit Etmezler”

Kenan EROĞLU

Odgurmuş: Fikir hareketlerinde bir fikrin mensubunun bir başka fikir hareketi mensubunu taklit ettiği görülüyor, bunun sebepleri üzerinde durabilir miyiz?
 Ögdülmüş: Evet bu taklit konusu bir nevi hastalıktır. Milli bünyenin zayıf olduğu zamanlarda ortaya çıkar ve bünyeyi sarar. Ya da taklit hastalığı başlar ve milli bünyeyi zayıflatır. Yani iki yönlü hasar verir. Tıpkı bizim batılılaşma hastalığımız da olduğu gibi. Burada şunları söyleyebiliriz. Kendinden emin, milletinin büyüklüğüne inanan, milletinin geçmişini ve geçmişte başardıklarını bilen insanlar ve fikir hareketleri genellikle başka gurupları ve karşısında olduğu fikir hareketlerini ve onların mensuplarını taklit etmezler, onlara özenmezler. Fikren ve bilgi donanımı olarak diğer guruplardan üstün olma duygusu Devlet-i Aliyye’nin güçlü olduğu zamanlarda olduğu gibi, taklitçiliği önler.

Kendinden emin olan insan, aşağılık duygusuna kapılmayacağı için başka birisini taklit yoluna gitmez, eksiğini, hatasını, yanlışını düzeltmenin yollarını karşı gurupta ve onların fikirlerinde aramaz.. Kendinden emin olmayan, kendi taşıdığı değeri bilmeyen, milletine ve milletinin gücüne inanmayan, bilgisi, kültürü zayıf olan insan, kendi dışında, karşısında bulunan ve kararlı davranan herkesi taklit eder. Onların görüş ve düşüncelerini beğenir ve özenir. Ona benzemeye çalışır. Geri kalmış ülkeler için de bu durum geçerlidir. Güçlü ülkeler ve güçlü kültürler karşısında onlara benzeme gibi durumlar ortaya çıkar.

Geri kalmış ve gelişmemiş ülkelerin özellikle de genç insanları gelişmiş ülkelerin, müziğini, sanatını, sanatçılarını, şehirlerini, idari mekanizmasını, filmlerini ve modasını taklit ve takip ederler. Gelişmiş ülke insanı kendinden emin olduğu için başka ülkelerin insanlarını taklit etmez, onlara özenmez. Onlar kendi milletinin değerlerine sahiptir ve saygılıdır. Bizim toplumda oluşan fikir hareketlerinin pek çoğu da batı özentilidir.

Avrupa’da 1968 yılında başlayan gençlik hareketleri en çok hasarı bizim gibi kendinden emin olmayan az gelişmiş ülkelerin insanı üzerinde yaptı. 1968 kuşağının Türkiye üzerinde yaptığı tahribat, Türkiye’ye kaybettirdiği zaman ve yıkım milyar TL’ler ile ölçülemez. Fikir hareketleri için de durum aynıdır, kendinden emin olmayan taraftarlar, başka fikir hareketlerinin görüş ve düşüncelerini ve uygulamalarını ve hatta liderlerini dahi taklit ederler. Bir sosyal harekete katılmış insanlar arasında, o hareketin fikriyatını özümsememiş, fikriyatı anlayamamış insanlar, karşı gurupta bulunan, bilgili, kültürlü ve kararlı insanlara imrenme duygusu ile bakarlar. İmrenme duygusu, imrenen insanları giderek öteki hareketle benzeşmeye götürür. Terör, eylem ve söylem metotları diğer guruplara benzeyen hareketler halk nezdinde değer kaybederler.

Odgurmuş: Bu karşı tarafa imrenme duygusu devam ederse nerelere kadar varılır, sonuç olarak ne olur.
Ögdülmüş: Evet, gözlemlediğimiz gibi; fikir hareketlerinde ve bir fikre mensubiyet duyan siyasi guruplarda, zaman içerisinde, daha önce karşısında olunan fikirleri ve şahısları, taklit etme, onaylama, destekleme, hak verme gibi bir durumlar meydana geldiğini belirtmiştik. Fakat işin daha garip tarafı bu durum giderek gelişir.. Durum özellikle de karşıt görüşlü aşırıların, giderek birbirine benzeştiğini göstermektedir. Bu taklit ve hak verme gibi durumlarla başlayıp ortaya çıkan önemli bir olumsuz gelişmedir. Yine işin garip tarafı, karşı ola ola, ben karşıyım diye diye karşı grubun metotlarını, taktiklerini, bakış açısını, görüş ve düşüncelerini giderek taklit ederek benzeşme meydana geliyor. Bu benzeşme durumu fikir hareketi mensuplarının uçlarında ve o düşünce yapısının şuurunu alamamışlar arasında daha çok görülüyor. Savunduğu iddiaları-davayı yeteri kadar bilmediği halde aşırı şekilde savunan fanatik olarak nitelenenler, kendi görüşlerini hiçbir tartışmaya meydan vermeden savunurlar. Yalnız dikkat etmek lazım, aşırı davrananlar sadece kendi fikirlerini savunma konusunda körü körüne aşırı bağlı değildirler. Karşı görüşlere tahammülsüzlük konusunda da aşırıdırlar. Hem kabul açısından, hem de ret açısından uçlarda bulunan körü körüne bağlı ve körü körüne ret duyguları içinde olan kişiler bir uçtan diğer uca kolayca geçebiliyorlar.
Kendi bulunduğu yerde veya kendisinin içinde bulunduğu fikir hareketinde ne bir aktivite, ne de bir mücadele göremeyen insanlar, kendi dışlarında meydana gelen aktivite ve çalışmaları ister istemez takdir ve giderek taklit ediyorlar. Bu körü körüne bağlı aşırıların, kendilerini yeteri kadar yetiştirmedikleri ve kendi kaynaklarından yeteri kadar fikren beslenmedikleri için karşı olduğu fikre ve kişilere önce takdir, hak verme ile başlayan ve sonunda taklit ile giderek benzedikleri bir gerçek. Sonra öyle bir noktaya gelinir ki onlarla aynı metotları kullanmakta dahi beis görmezler, kullanılan taktikler de giderek benzeşir. O zaman karşıdaki gurup ile arasında fikri bir takım kırıntılardan başka bir fark kalmaz. Her fikir hareketinin, özellikle de Milli hareketlerin kendi gibi olma mecburiyeti vardır.

Hareket ve mensupları özüne dönmeli. Kendi fikirlerine göre hareket etmeli, karşısında olduğu fikirlerin, kişilerin, grupların, örgütlerin metotlarını, taktiklerini kullanmamalı, tavırlarında onlara yer vermemelidir. Diğer fikir hareketlerinin bakış açısından uzaklaşılmalıdır. Başkaları gibi düşünüp onlar gibi davranan insanlar ve hareketler, giderek kimlik krizine girerler. O zaman hareketin mensupları “biz kimiz ve kim gibi olacağız” diye düşünmeye başlarlar.
………………………………..
Sözün Özü: Şurası muhakkaktır ki, kendisi olamayanlar, başkalarına benzemek mecbûriyetinde kaldıkları gibi, aşırı uçların kutuplarda birleştiği de inkârı mümkün olmayan bir gerçektir.

____________________________________________
Kadim kitabımız olan “Kutadgu Bilig” de geçen iki şahsiyet.
Ögdülmiş: Akıl – Ululuk
Odgurmış: Kanaat – Akıbet- Afiyet