Kenan EROĞLU: DENEME, FIKRA, MAKALE

Kenan EROĞLU

DENEME, FIKRA, MAKALE HAKKINDA…

 

               DENEME
Bir insanın herhangi bir konuda duygu, düşünce ve görüşlerini paylaşmak amacıyla kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla yazdığı yazılara deneme denir.
Deneme tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır. Bu yüzden de yazılması en zor olan türlerdendir. Belki de adı bu yüzden denemedir.
Deneme yazarken paylaşımcı ve içten gelen bir üslup kullanırken sohbete, düşünmemizi ortaya koyarken fıkraya, duygularımızı ortaya koyarken eleştiriye yaklaşır.
Denemeler iddialı olmayan, ispat kaygısı taşımayan; temel anlamda insanın doğal düşüncelerine dayanır.
Türk edebiyatında deneme ise Tanzimat’tan sonra özellikle de Servet-i Fünûn döneminde karşımıza çıkar.
Ancak asıl gelişmesini Cumhuriyet döneminde gerçekleştirir. Günümüzde deneme en sevilen türlerden biridir.
Eskiden denemeye verilen “muhasebe” ismi, onun konusu hakkında bir ipucu vermektedir.
Çünkü denemeler toplumsal konulardan daha çok kişisel konulara, soyut dünyalara ve insanın kendi kendini hesaba çekme konularına daha yakındır. Bu yönüyle fıkra türünden ayrılır. Fıkralar toplumsal konulara kişisel yaklaşımlar getirirken deneme iç dünyanın samimi itirafı gibidir.
****
             Denemenin belirleyici özellikleri nelerdir?
Makale gibi düşünce aşamasından geçerek yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.
Yazar denemesinde anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimsel olmaktan çok kişisel görüşünü yansıtır ve açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düşündürme kaygısı yoktur.
Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile birkaç gün sonra unutulur.
Herhangi bir plâna bağlı kalmayarak, deliller getirip kanıtlama yoluna gerek duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşlerle serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlerdir.
Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade, halk çoğunluğunun ortak günlük konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülmesi çabası hâkimdir.
Deneme türü, Türk edebiyatında asıl olarak gazete ile birlikte ortaya çıkmaya başlamıştır.
İlk özel gazete Tercümanı Ahval (1860)’in yayın hayatına başlamasından itibaren gazetelerde çıkan değişik yazılar, zamanla ayrı bir tür olan deneme için dil, anlatım ve yaklaşım bakımından zemin oluşturmuşlardır.
Tanzimat’tan itibaren bir süre gazete ve dergilerde “musâhabe” (Karşılıklı konuşma, görüşme, sohbet ) üst başlığı altında deneme benzeri yazılar kaleme alınmıştır.

            Türk edebiyatında ilk deneme kitapları arasında;
Ahmet Haşim’in “Bize Göre, Gurebahanei Laklakan” (1928);
Ahmet Rasim’in “Eşkâl-i Zaman” ve pek çok yazısı;
Refik Halit Karay’ın “Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet” (1944);
Falih Rıfkı Atay’ın “Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak “(1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür.
*****
             Birinci derecedeki vasfı “denemeci” olan yazar sayısı oldukça azdır.
Nurullah Ataç (1898-1957),
Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973),
Suut Kemal Yetkin (1903-1980),
Mehmet Kaplan (1915-1986),
Nurettin Topçu (1909-1975),
Salah Birsel (1919 ),
Cemil Meriç (1917-1987),

****
            Montaigne, denemelerini nasıl bir ortamda yazmıştır?
Montaigne, denemelerinde yalın, akıcı ve içten bir dille kendi gözlemlerinden de yararlanarak dostluk, okumak, eğitim, ölüm, yalnızlık gibi birbirinden çok farklı konularda görüşlerini kaleme almıştır; Denemelerini nasıl yazdığı konusuna şöyle açıklık getirir:
          “”Evde bulunduğum zaman, hayatım daha çok kitaplığımda geçer; arada ev işlerini yönetmek imkânı da bulurum. Giriş kapısının hemen üstündeyim; hem bahçeyi, kümesi, avluyu görürüm, hem de evimin öteki bölümleri içinde sayılırım. Hiçbir düzene uymadan, hiçbir amaç gütmeden bir bu kitabı, bir şu kitabı karıştırırım; zaman olur kurduğum hayalleri ya kendim yazarım ya da bir aşağı bir yukarı dolaşarak başkasına yazdırırım.”” (Montaigne/Denemeler)
****
            FIKRA
Fıkra: Bir yazarın günlük olaylara ya da ülke ve toplum sorunlarına ait her hangi bir konu üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini, akıcı bir dille anlatan düz yazılara Fıkra denir.
            Fıkra yazı türünün özellikleri şunlardır:
• Fıkralar güncel (aktüel) bir olayı konu edinirler.
 Gazetelerin belli bir köşesinde yayımlanan bu yazıların yarına kalırlığı yoktur.
• Fıkra yazarı, işlediği konuyu görüşleri açısından değerlendirir.
 Bunu yaparken bir görüşü ayrıntılarıyla ele alma, kanıtlama yoluna gitmez.
• Fıkrada anlatım yalın ve yoğundur.
• Yazar, çok çeşitli konulardan söz açabilir;
Enflasyon, seçimler, terörle ilgili olaylar, erozyon, çevre kirliliği, dünyanın herhangi bir yerindeki savaş … fıkra konusu olabilir.
• Düşünce mahsulü olarak bir planla yazılır ve değişik anlatım biçimlerinden yararlanılır.
• Bu yazı türü edebiyatımıza Tanzimat’la birlikte girmiştir.

           Fıkra yazarken nelere dikkat etmek gerekir:
1. Konu; okuyucunun duygu, düşünce ve zekâsını okşayan günlük olaylardan (= aktüaliteden) seçilmelidir.
2. Yazının plânı hazırlanmalıdır.
3. Gerekiyorsa, başkalarına ait deyişlerden alını yapmalı.
4. Anlatımın açık, fakat ustalıklı olmasına dikkat edilmelidir.
5. Yazı, gereksiz yere uzatılmamalı; elden geldiğince kısa tutulmalıdır
Fıkrada da tıpkı makaledeki gibi,
a) Giriş: Konuyu ortaya koyma,
b) Gelişme: Konuyu açma ve çeşitli örneklerle açıklama,
c) Sonuç: Olumlu ya da olumsuz bir sonuca bağlama bölümleri yer alır. Fıkra; kısa ve öz yazıldığından yargılamaya, ispatlamaya ve ayrıntılara girilmez.

****
          MAKALE

Belirli bir konuda,
Herhangi bir görüşü ortaya koymak,
Herhangi bir düşünceyi savunmak ve kanıtlamak için yazılan yazı türüdür.
Gazete, dergi ve internette yayınlanır.
Ayrıca herhangi gerçeği açıklığa kavuşturmak amacı da güdebilir.
Her hangi bir konuda görüş ve tezler ortaya koymak.
Ve
Herhangi bir konuyu savunmak, desteklemek için yazılmış olan yazılara da makale denir.

            Makale yazarken nelere dikkat edilmeli?
• Anlatımda sade ve belirli bir format uygulanmalı.
• Somut özellikler ön planda olmalı.
• Öne sürülen düşünce ve tez delillerle desteklenmelidir.
• Makalenin belirli bir konu yoktur. Yazar her konuda makale yazabilir.
• Makale, Gazete, dergi ve internette yayımlanır.
Türk Edebiyatında bazı makale yazarları ve eserleri.
Şinasi… ……………………….Mukaddime
Namık Kemal……………… Renan Müdafaanamesi
Ziya Gökalp………………… Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak.
Cenap Şahabettin………… Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh
Ali Canip Yöntem………… Milli Edebiyat meseleleri, Cenap Beyle Münakaşalarımız.
Yahya Kemal Beyatlı……. Aziz İstanbul, Eğil Dağlar
Mehmet Kaplan…………… Büyük Türkiye Rüyası, Kültür ve Dil, Nesillerin Ruhu.
Ahmet Hamdi Tanpınar.. Edebiyat Üzerine Makaleler.
Semiha Ayverdi…………… Yusufçuk

****

          Fıkra ile Makale Arasındaki Farklar:
Fıkra, kısa yazılır.
Makaleye biraz daha uzundur.
Makalede belli görüşleri kanıtlama amacı vardır,
Fıkrada ise böyle bir amaç güdülmez. ‘
Fıkranın anlatımında, makaledeki “ciddiyet” görülmez.
Makalede nesnel, fıkrada öznel nitelikler ağır basar.
Fıkrada yer yer esprili, hoşa giden bir anlatım öne çıkar.
Makale yazmak, uzmanlık ister; belli alanlarda bilimsel görüşlerden haberdar olmayı gerektirir.
Fıkrada ise aynı konuyu farklı yazarlar değişik bakış açılarıyla ortaya koyabilirler.
Günümüzde, gazetelerin belli köşelerinde yayımlanan ve güncel sorunlardan söz eden yazılara halk arasında – yanlış olarak- “makale” denilmektedir; oysa bunlar fıkradır.
Kimi fıkralarda “öğreticilik” özelliği ağır basabilir. Böyle fıkralarda bir makale havası sezilir.