İdris AYDIN: “BİR VATAN KURTARMA HİKAYESİ”

Nevzat Kösoğlu İle Söyleşiler:


HATIRALAR

YAHUT

BİR VATAN KURTARMA HİKAYESİ

İdris AYDIN
 

Nevzat Kösoğlu  Ülkücü kuşağın ağabeylerinden bir düşünce adamı ve mütefekkir. Onunla tanışma şerefine ben de eriştim.

Nevzat Kösoğlu İle Söyleşiler, “Hatıralar yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi” Ötüken’den çıkan yakın dönem siyasi hayatımızla ilgili önemli bir hatıra kitabı.

Bu kitap yakın dönem Ülkücü Hareket’in vatan kurtarma serüvenine ilişkin bir çok ayrıntıyı gözler önüne seriyor. Kitap samimi ve içten bir kuşağın kısa tarihi.

Söyleşiyi gerçekleştiren ise Osman Çakır. 460 sayfalık kitap 43 bölümden oluşuyor.

Kitap Nevzat ağabeyin çocukluğu ,gençliği üniversite eğitimi ile başlıyor. Nevzat ağabey  Ülkücü Hareketin kara kutusu bu çalışmada da 70’ li yıllara ait bir çok  bilinmeyen gün ışığına çıkarılıyor.  Milliyetçi  camianın köklü  kurumlarından “ÖTÜKEN” Yayınlarının kuruluşu ile ilgili olarak Nevzat Ağabey şunları söylüyor: “İstanbul’da cemiyet hareketleri içerisinde çok arkadaşlarımız oldu, ama Niyazi Özdemir’le özel bir yakınlık geliştirdik. Niyazi ilgi çekici bir tipti.İnsanları cezbeden bir kişiliği vardı ve sohbeti güzeldi.Çok önemsiz ayrıntıları , sır haline sokmasını bilirdi.Türkçü ise Türkçü, Müslüman ise Müslüman, okur yazarlığı olan ,çevresi geniş bir arkadaşımız. Daha heybetli olsun diye,kendisine  Koroğlu Mehmet Niyazi derdik. Vatanı birlikte kurtarmaya( “Vatan Kurtarma” tabiri Nevzat Bey ve arkadaşlarının milliyetçilik çalışmaları adına yapılan her harekete verdikleri bir tabirdir. Her faaliyet bu tabir içinde değerlendirilir.)karar vermiştik.Birgün bana dedi ki “ Vatan kurtarmanın en iyi yolu kitap yayımlamaktır.Bizim camiada hiç yayınevi yok “ Ne yapacağız ?Dedim.2500’er lira koyacağız. Yayınevi kuracağız.”

Yakın döneme ilişkin flu karanlıkta kalan bir  çok konu yerine oturuyor. Hatıra kitaplarını önemsiyorum  toplumumuz  oturduğu yerden ahkam kesiyor. Geçmişten ders çıkarma yok. Hatıra kitapları geçmişin bir muhasebesini özeleştirisini yaparak geleceğe daha sağlıklı bakmamızı da sağlıyor.

460 sayfalık kitabı bu ikinci okuyuşum. Nevzat Kösoğlu milliyetçilik duygularının temelini şu cümlelerle açıklıyor: “Şöyle bir olay yaşamıştım. İlkokuldaydım, ağabeyim (Ahmet) ortaokuldaydı. Onun büyük atlası vardı.Atlasın içinde ırkların dağılımını gösteren haritalar vardır. Türkler kırmızı renklerle gösteriliyor. Onları gördüğüm zaman dikkatimi çekti.. Türkler bu kadar çok mu dünyada diye ağabeyime sordum.Ağabeyim de bir kalemde onları birleştirmiş. Türklerin olduğu yerleri. “Nedir bu?” dedim. İşte bu Turan dedi. Bütün Türkler bir arada .Mademki bunların hepsi Türk ; bütün Türklerin bir arada olması normal geldi bana.Turan fikri cazip geldi yani. Milliyetçilik bende duygu olarak, Türkiye’nin geri kalmışlığına,iktisadi zayıflığına ve adaletsizliklere isyan şeklinde çıkmıştır.Burada geri kalmışlığımıza isyan vardı. Yani Amerika niye şöyle de , Türkiye böyle olsun.Türkiye niye geri kalmış olsun.Türkiye ‘de insanlar niye aç olsun diye yoğunlukla  meselelerin bu yönünü tartışırdım. Bunlar bende temel oluşturmuştur.” (s.37)

Nevzat Kösoğlu’nun kitabında devrin milliyetçi aydınlarıyla olan ilişkileri de önemli yer tutar. Ben burada Nihal Atsız’ la olan ilişkilerine değineceğim: “1966-1967 yıllarında Ankara’da gazetecilik yaptığım dönemlerde idi, Atsız’dan “Bozkurtlar’ın  Ölümü” ve “Bozkurtlar’ın Dirilişi”   kitaplarını Ötüken Yayınevi’nde yayınlamak için izin istemiştik. Atsız Hoca , Türkiye  Yayınevi sahibi  Tahsin Demiray’a söz verdiğini o; “ Basmıyorum” deyinceye kadar kimseye veremeyeceğini söylemiş. Daha sonra Tahsin Demiray rahmetli olup, yayınevi dağılınca, gelin görüşelim diye Ötüken’e haber göndermiş. Bu arada bizim hakkımızda bir soruşturma yapmış. Bizimkiler beş bin baskı üzerinden şu kadar vereceğiz diye Hocayla konuşup mutabık kalmışlar; dönüp gelmişler.Sonradan yedi bin beşyüz basmaya karar vermiş  ve bunu da telefonla Hoca’ya bildirmişler.O cumartesi günü, 7500 baskı üzerinden hesaplanan parayı alıp götürüp Atsız’a vermişler. Tabii Hoca parayı saymamış.Nurhan Diyor ki: ertesi pazartesi günü Ötüken’i açmaya geldiğimde, bir de baktım ki, Atsız Hoca kapıda bekliyor. Telaşla paranın fazla ödendiğini , muhtemelen başka bir yere yapılacak ödemeyle karıştırıldığını , bunun üzüntüsüyle sabaha kadar uyuyamadığını söylemiş.

Rahmetli Atsız’ın Osmanlı hanedanına büyük bir saygısı olduğunu da öğreniyoruz.(Sayfa 240)

Nevzat Kösoğlu Atsız’ın “Türk Ülküsü” kitabını İstanbul Hukuk Fakültesine girdiği andan itibaren ceketinin dış cebinde taşıdığını bunun bir parola olduğunu  beni gören kim olduğumu bilsin ve tanışacağım insanlar da bunu bilen insanlar olsun diye dış cebimde taşırdım. (s.241)

12 Eylül’ün akabinde Mamak cezaevinden ülkücüler adına Kenan Evren’e yazılan mektubu Nevzat Kösoğlu’nun yazdığı, mektuba son şeklini bugünki Karar gazetesi Yazarı Taha Akyol’un verdiği bilgisi  bakın nasıl açıklanıyor: “Türkeş Bey adına bir mektup yazılacak,müsveddesini sen yaz dediler. Ben de bir mektup yazdım. Fakat mektup biraz yukarıdan ve sert ifadeli oldu.Mektubun özü de : Ülkücüler bu milletin direncini temsil ederler.Bu direnci kırmayın .Yarın yine lazım olur. Türkeş bu mektubu Taha’ya (Taha Akyol) verdi. Bunu bir de sen oku ,yumuşat gibilerden. Taha da aldı  birtakım yerlerini aldı ,birtakım yerlerini değiştirdi.Mektup gönderildi. (s.298)

MHP Ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın  7 numaralı sanığıdır Nevzat Kösoğlu, idamla yargılanırlar. 12 Eylül mahkemelerine ilk cevapları “ 587 sanık ve onlarca avukat tarafından İstiklal Marşı’nın okunmasıdır.” O anda ortalık biraz sarsıldı.Mahkeme falan böyle bir şey beklemiyordu.Böyle bir usul yok. Ama müdahale de edemediler.Mecburen onlar da dinlediler.Bir bakıma bizim orada ki ilk golümüzdü. (s.303)

Kitabın 28.bölümünde Nevzat ağabey 12 Eylül 1980 harekatını değerlendiriyor: “Ordu ve siyaset açısından baktığımız zaman ne yazık ki Ordudaki siyaset geleneğinin bir türlü yıkılamadığını, ordunun siyasetten arındırılamadığı gerçeğini görüyoruz. Bunun temeli Yeniçeri ayaklanmalarına dayanıyor; ama Yeniçeri ayaklanmalarının mahiyeti biraz farklıdır. Daha sonra Meşrutiyet hareketlerine, Genç Türkler hareketine dayanıyor. İkinci Meşrutiyet hareketi doğrudan doğruya bir ordu hareketidir.O dönemde ordu boğazına kadar siyasetin içine batmıştır. Tarihimizin en utanç veren savaşı Balkan Savaşı’dır.Balkan Savaşı bu boğazına kadar batmış olan ordu ile oldu. Ordu derken subayı kastediyorum,askeri değil.Savaşta birbirleri ile boğazlaşıyorlar.İttihatçı-İtilafçı vs diye. Akıl alacak iş değil.Silah atmadan Selanik teslim ediliyor. Olmayacak işler. O dönemde Enver Bey orduda ve siyasette bir yıldız gibi parlıyor; Savaş bakanı yapılıyor.Enver Paşa ,orduyu siyasetten arındırdı. Babasının oğlu da olsa bakmadı; tüm kadroları gençleştirdi. Siyaset yapanları da çağırdı.  Ya siyaset ya ordu dedi. O dönemde ordu içinde bir ayaklanma olacağından korktular,ama hiçbir şey olmadı. Mustafa Kemal Paşa’da aynı izi takip etti. Meclis açıldıktan, Yunan dehlendikten sonra, arkadaşlarına (hepsi yakın arkadaşı idi) siyaset yapacak olanlar buyursun.Ben onları mebus yapacağım dedi.Asker olacağım diyenler siyasetten uzak dursun dedi. O da ayırdı.Mareşal Fevzi Çakmak asker olarak ve uzun yıllar Genel Kurmay Başkanı olarak kaldı.Orduyusiyasetten uzak tuttu. Sonrasında Ordunun içinde bir darbeci damar devam etti. Bu darbecilik hastalığı Meşrutiyet dönemi ile başlıyor. Bir kısmı bunu, Alman askeri eğitimine ve subayların milletten ayrı bir sınıf olarak yetiştirilmelerine bağlar.  (s.310)”

MHP hareketi  üzerine okuyacağınız güzel bir çalışma “Hatıralar Yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi”  Nevzat Kösoğlu ile yapılan bu söyleşi yakın dönem deki bir çok olaya ışık tutuyor.  Özelikle yakın tarih merakı olanlar bu kitabı okumalılar.

Kitapta yanılgı diye adlandırdığım katılmadığım kimi bölümler bulunuyor.  Yine de yakın dönem bir kuşağı acılarıyla, heyecan ve sevinçleriyle bu kitapta okuyabilirsiniz. 2008 yılında Ötüken’den çıkan bu kitabı okuyun.

Buradan aramızdan ayrılan merhum Nevzat Kösoğlu ağabeye rahmet diliyorum.