Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN: DEVLET ADAMINDA VATAN

 

Atatürk 1 Kasım 1937’de TBMM’de yaptığı konuşmasında şunları söyler “Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız derslerdir. Elimizdeki programın ruhu bizi yalnız bir kısım vatandaşla alakalı kalmaktan men eder. Biz, bütün Türk milletinin hadimiyiz (hizmetkarıyız).

Büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk, kendi milletinin ve insanlığın kültürel mirasına vakıftı. Hayatı boyunca yaşadığı tecrübeler, Cihan devletinin yıkılışında yaşanan acılar, zorunlu göçler onda çelik gibi bir irade, milletinin her bireyine baba şefkati ile yaklaşma merhameti vermişti. Yukarıdaki sözde de ifade edildiği üzere o kendisini “bütün Türk Milletinin hadimi” olarak görüyordu. Günümüzde Mustafa Kemal’i anlamayanlar ise “%50’yi evde zor tutuyorum” diyerek milleti birbirine ötekileştirmişlerdi. Bununla da yetinmeyip, konuşmalarına “Kürt, Türk, Laz, Çerkez, vd.” diyerek hiçbir sosyolojik gerçekle bağdaşmayan cümle ile başlamışlar ve bununla da devam etmektedirler. Bu ifadelerin bilmeyerek söylendiğini kabul etsek bile “Büyük ve Bütün Türk Milleti”ni ayrıştıracak ifadelerdir.

Mustafa Kemal’in irfanını besleyen kadim kaynaklardan Yusuf Has Hacib’in (1017-1077) “Kutadgu Bilig” isimli eserinde yöneticilere tavsiyelerinden bir kaçı şunlardır:

“Sana beylik ve büyüklük erişirse, bu devlet içinde saç ve sakalının ağarması için kendini küçük tut ve mütevezı ol.” (KB.549-552.b). “Kut, güler yüzlü ve tatlı dilli olanı sever, ona gelir.” (KB.6095.b.).

“Bütün iyilikler bilginin faydasıdır; bilgi ile göğe dahi yol bulunur.” (KB.208.b.)

“İnsan gönlü dibi olmayan bir deniz gibidir;  bilgi onun dibinde yatan inciye benzer.” (KB.211.b).

“Bilginin kıymetini bilgili bilir, akla hürmet, bilgiden gelir.” (KB.472.b.)

“Bilgili kimsenin yeri gökten daha yüksektir.” (KB.2452.b.)

Uygur Kağanlarının şu unvanları bilge sözünü Türklerde ifadeye yeterlidir:

1-Türk Bilge Kağan.

2-İl İtmiş Bilge Kağan.

3-İl Tutmuş Bilge Kağan

4-Alp Bilge Kağan.

5-Küçluğ Bilge Kağan

6-Alp Bilge Tengri Uygur Kağanı

7-Alp Küluğ Bilge Kağan

8-Alp Kutluğ Küluğ Bilge Kağan

9-Bilge Kutlu Kağan

 

Devlet yönetiminde Könilik (Doğruluk-Adalet):

“Beylik çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan kanundur ve doğru tatbik etmek lâzımdır.” (KB.454.b.)

“Bilgili insanlar, doğru ve dürüst olurlar; doğru insanın her yerde güneşi parlar”

“Çok ince olan bu adalet yolunda yürümek isteyen ey temiz kalpli insan, önce yediğinin helâl olmasına dikkat et. (KB.4407.b.)

“İster oğlum, ister yakınım veya hısımım olsun; ister yolcu, geçici, ister misafir olsun;” (KB. 817.b.)

“Kanun karşısında benim için bunların hepsi birdir; hüküm verirken hiç biri beni farklı bulmaz.” (KB.818.b.)

“Bu beyliğin temeli doğruluktur; beyler doğru olursa, dünya huzura kavuşur.” (KB.819)

“Saâdete yükselmek için, insana doğruluk lâzımdır; insanlık doğruluğun adıdır, inan.” (KB.865.b.)

“Tavır ve hareketin doğru olsun, yüce doğru yoldan sapma, alçak gönüllü ol, tevâzü ile söz söyle, büyük söz söyleme.” (KB.1282.b.)

Devletin ve toplumun temeli adalettir. Türk töresinin en önemli prensibi adâlettir (könilik). Eski bir Türk atasözüne göre: “Güç, yani zulüm eve avludan girerse, töre yani adalet bacadan çıkar.”

Günümüzde ise, bilgiye, adalete verilen önem ortadadır. Akademisyen (Prof. Dr.), üç yabancı dil bilen bir ilim insanını bir diğer adayın bu nitelikleri “tercümanlık” olarak değerlendirmesi son derece üzüntü vericidir. İrfanımızdan ve tarihimizden bîhaber olmaktır. “Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir.” diyen Resulû Erkemin ifadelerini dikkate almamaktır. Kur’an-ı Kerim’in “de ki: Rabbim ilmimi artır” Tâhâ suresi/114. ayetini bilmemektir. “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”Zumer suresi/9.ayetini görmemektir.

 

Son olarak Atatürk’ün yukarıdaki veciz ifadesindeki “Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız derslerdir” cümlesini teyit eden binlerce facia içinden vereceğim bir örnekle yazımı noktalamak istiyorum:

Genel Kurmay Başkanlığının 2005-2008 yılları arasında yayınladığı “Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918” isimli VIII ciltlik eserdeki Erzincan ile ilgili bir belgeyi birlikte okuyalım:

“3 ncü Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı 1 nci Şube Numara

5 nci Ordu Komutanlığına, 4 Ordu Komutanlığına, 6 Ordu Komutanlığına, 7 Ordu Komutanlığına, 2 Ordu Komutanlığına

İşgal altındaki toprakların geri alınması esnasında Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri muameleler, tarihin benzerlerini lanetle hatırladığı iğrençlikler ve cinayetlerle doludur. Bundan biraz bahsetmeyi faydalı gördüm.

1-      Erzincan’ın doğusunda, Zekgenç köyünde Türk kuvvetlerinin toplandığı bahanesiyle köy tamamen yakıldı ve oturan Müslümanlar öldürüldü.

2-      Ermeniler, 15-16 Ocak 1918’de(Ermenilerin 1915’de top yekûn tehcir edildikleri tarihi gerçeklere aykırıdır, bilindiği üzere Rus orduları çekilene kadar Doğu Anadolu Rus ve Ermeni katliamlarına maruz kalmıştır-Hilmi Özden-) Erzincan’da silâh arama bahanesiyle bir katliam düzenleyerek 1500’e yakın çocuk, kadın ve erkeği katlettiler. Yollarda çalıştırılacakları ilân edilerek, topladıkları 650 Müslümanı kasaba dışında aynı şekilde katlettiler. Erzincan’ın kurtarılmasından sonra Erzincan’a girdim. Çardaklı Boğazı’ndan Erzincan’a kadardan bütün köyleri, bir kulübe bile sağlam kalmamak üzere tahrip edilmiş gördüm. Kasaba içinde ötede beride öldürülüp de henüz gömülmemiş birçok cenaze toplattırıldı. Şehit edilen bu günahsız ve suçsuz halk arasında memeden kesilmemiş çocuklar, doksan yaşını geçmiş ihtiyarlar, parçalanmış kadınlar vardı.

3-   Pirahmet, Gümüşhane, Ardasa ve Polathane birer katliam sahnesi halini almıştı.

4-   Tandırlık’ta 25 Müslüman, feci bir şekilde ve gaddarca Ermeniler tarafından öldürüldü.

Ermeniler, Bayburt’u terk ettikleri gün, kasabanın seçkin konak ve mağazalarından 400 kadarını yakmışlardır. 15 Şubat 1918’de Bayburt’ta un dağıtılacağını söyleyerek, kasaba halkından bir kısım kadınları, erkekleri ve çocukları önceden cezaevi olarak kullanılan yere doldurarak zalimce yakmışlar ve sokaklarda rastladıkları çocukları, kadınları, süngü ve kurşunla şehit etmişlerdir. Bu şekilde öldürülenlerin sayısı 800’ü geçmektedir.

6-   Ermeniler, Mamahatun’dan kaçarken, kasabadan 100 ve civar köylerden topladıkları 200, ki toplam 300 Müslümanı süngü ve kurşunla şehit etmişlerdir.

7-   Madenhanları’nda[1] sekiz ve Aşkale’de 35 Müslüman cenazesi bulundu.

8-   Ermeniler, Tazegül köyü halkından 30 kadar kadın, çocuk ve erkeği katlederek, 25 kadar erkeği de beraberlerinde götürmüşler ki, bunların da katledildikleri şüphesizdir.

9-   Tilkitepe’nin 2 km güneyinde, haritada ismi yazılı olmayan Cinis köyünde 600 küsur erkek ve kadından 13’ü istisna olmak üzere, geri kalanı yakılmak ve süngülenmek, hamile kadınların karınları yarılarak çıkarılan çocukları kucaklarına verilmek suretiyle şehit edilmişlerdir.

10-  Ermeniler Alaca köyünü tamamen yaktılar ve odalara doldurarak öldürmeyi kararlaştırdıkları Müslümanlardan 278’ini şehit ettiler. Burada çoğunluğu ağır olmak üzere 48 yaralı da, ölüler arasından çıkarıldı. 278 şehit içerisinde, ırzlarına tecavüz edildikten sonra öldürülerek, ciğerleri duvarlara asılmış genç kızlar, karınları deşilmiş hamile kadınlar, beyinleri akıtılmış veya vücutlarına benzin dökülerek yakılmış çocuklar ve erkekler mevcuttur.

Cümlesinin ruhuna fatiha!

12 Şubat 1918-Harekât

3 ncü Ordu Komutanı Korgeneral Vehip Mehmet

Şifre edildi. 13 Şubatta İmza”

 

Tarihî belgeler, insanlara, özellikle devleti yönetmeye talip olanlara çok önemli ufuklar açar. Dış politika da, uluslararası camia da, iç politikada ciddi güvenli çıkış yolları gösterir. Fakat ilme itibar edilmediği, Aziz Milletimizin tarih de yaşadıkları dikkate alınmadığı sürece Türk Milleti yeni felaketler yaşadıkça ya gerçekler saklanmaya, örtülmeye çalışılır ya da bir milletin yok oluşuna seyirci kalınır.

Türk Milliyetçileri (Türk Milletinin ve Kainatın hizmetkarları) olarak ülkümüz bu milletin yok edilmesine seyirci kalmak değil onu milletler ailesinde hak ettiği seviyeye getirmektir. Bu büyük ülkünün hedefi: gün eriştiğinde Aziz Türk Milletini, tüm insanlığa ve varlığa hadim olacak kıvama getirerek“Muhakkak yeryüzüne benim Salih kullarım varis olacaktır” Enbiya suresi 105.ayetini ve “onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” ( Saff suresi 8.ayet)ini idrak etmek ve ettirmektir.

hilmi özden

5 Ağustos 2014


[1] Bayburt, Maden.