CEMAAT-HÜKUMET-PKK ÜÇGENİ! Kürşat TECEL

tumblr_mtskgpBXTO1shdrb7o1_500

Devlet adamlarının ağzından çıkan cümleler ülkeyi götürecekleri istikametin yön pusulasıdır.

Fazla zaman geçmedi çözülme süreci başlatılalı. Oslo’da yürütülen pazarlık önce deşifre edildi, ardından karşılıklı sessiz bekleyiş dönemi yaşandı. Geldiğimiz nokta itibariyle taraflar, kırkıncı boğumdan laflarını boşluğa saldılar.

Siyasetçilerin, dün söyledikleri ile bugün söyledikleri arasındaki fark, konjonktürden ve olağanüstü gelişmelerden kaynaklanıyorsa devlet adamı sorumluluğu ile manevra yapılabilir. Böyle olması karakter zafiyeti değildir. Lakin birkaç adım sonra gerçekleşecek bir eylemi toplumun gözünden kaçırmak için ithamlar ve yalanlar baş gösteriyorsa orada durmak lazım!

Üzülerek söylüyorum; son bir hafta içinde özellikle iki çıkış beni hayal kırıklığına uğrattı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Fethullah Hoca’nın Başbakan ile girdikleri polemikler son derece vahimdir.

Beni yakından tanıyan insanların anlam veremediği yukarıdaki cümleyi neden kurdum, neden üzüldüm izah edeyim; Birincisi Sayın Arınç’ın çıkışı devlet adamlığı ile bağdaşmamıştır. Ülkeyi on yıldır birlikte yönettiği insanlara ülke meseleleri için değil, şahsi ihtirası için çıkışmıştır. Yanlış yönetilen bir ülkenin, yüksek gerilim politikalarının karşısında demokrasi kahramanı olabilecekken, olaylara göz yuman Arınç, kendi özgül ağırlığının telaşına düştüğü için şaşırdım ve üzüldüm. Vicdani hassasiyeti yüksek olarak tanınan birisinin vicdanı, şahsına yapılan vefasızlıktan çok ülkeye yapılan kötülüklere karşı başkaldırmalıydı. Ne yazık ki; O’da yıkım politikalarını görmekten bir hayli uzak kaldı.

Bu ne benliktir, bu ne egodur?

Cemaat ile iktidarın salvolarla bir birine yüklendiği hadisede hakeza oldukça vehimdir. Milli politikası, kırmızıçizgilerin yok edilmesi üzerine oturmuş bir dış siyasete karşı duyarsız olan, Şahsi kin temeline oturmuş iç güvenlik faaliyetleri karşısında ilahi nizamın gereklerini zerre hatırına getirmeyenler şimdi dershanelere dokunulacağı vakit “firavunlaşanların” farkına varıyor. Dershanelere dokunulduğunda kopan kıyamet; zina yasası çıkartıldığında kopmalıydı, Kıbrıs oylamalarında, temel hak ve hürriyetlerin gasp edildiği nokta da kopmalıydı…

PKK’ya söz verildiği için dershaneler kapatılıyor deniyor. O sözler nerede verildi, ne zaman verildi, Hakan Fidan olayında, Fidan’ın kellesi neden istendi?  Oslo’da yapılan üst düzey PKK müzakerelerinde Fidan’ın, Doğu ve Güneydoğu’da oldukça etkin olan Cemaat dershanelerinin kapatılmasının garantisini verdi deniliyor. Şayet durum buysa; Oslo görüşmeleri de dershaneleri güvence altında tutmaya çalışanlarca deşifre edilmiştir dememiz mümkün olacaktır.

Cemaat için vatandan da önemlisi dershanelermiş!

Daha da vahim olan başka bir durum var, ülkenin milli eğitim politikaları; zira öğrencinin, eğitimin, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değil de örgütün talepleri doğrultusunda yürütülüyormuş…

Bu şu anlama geliyor; Türkiye’de Milli Eğitim politikalarını bile örgüt yönlendiriyor. Bu açıdan bakılacak olursa, sonuçta birçok uygulamanın ve inisiyatifin arkasında örgüt ile girilen ilişki olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalırız ki, bu altından kalkılabilecek bir vahamet değildir.

Örgüt dershaneleri istemiyor, kapatıyoruz,(MEB) politikamız,

Örgüt anadil de eğitim istiyor yapıyoruz, (MEB) politikamız,

Örgüt PKK’ya operasyon istemiyor, yapmıyoruz (Asayiş) politikamız,

Örgüt KCK’lı tutukluları serbest bırakmamızı istiyor, bırakıyoruz (Adalet) politikamız,

Örgüt Apo’nun salıverilmesini istiyor, üzerinde çalışıyoruz (Af) politikamız,

Örgüt Anayasa’dan Türklüğün çıkartılmasını istiyor,

Örgüt Türklüğe hakaretin serbest olmasını istiyor,

Örgüt Andımız’ın kaldırılmasını istiyor,

Örgüt sürekli istiyor biz veriyoruz, verdiklerimizin adı kardeşlik politikası oluyor.

Bütün bunlar olurken, Türk Milletine Türklüğün kanlı gömleği gösteriliyor, Türklük kuyuya atılıyor, vatan kuyuya atılıyor.

Devlet aşiretleri, teröristleri muhatap alıyor, Kürdistan telaffuzları en yetkili kişilerce dillendiriliyor.

“Sevgili dostum” Ahmet Kaya,” sevgili dostum” Şivan Perver…

Ahmet Kaya, Türklük ve Türkiye düşmanlığı ile bilinir. Şivan Perver, Kürtleri isyana teşvik eden kin aşılayan Türkiye düşmanı bir sazgırdır.( Türkçeye yeni bir kelime üretmiş olduk!) Barzani, her fırsatta devletimize kin kusan bariz düşmanımızdır. Türkiye’yi yönetenler kimlere “dostum” diyor? Az biraz milli hassasiyeti olan, milli haysiyeti olan birisi bu matem manzarası karşısında, ihanet odaklarıyla nasıl dost olsun ki?

Türkiye’yi yönetenlerin milli hasleti olanlar hariç herkesle dost olduğu görülüyor. Milli olanlarla dost olmamaları tercih değil, yürütülen siyasetin doğal sonucudur.