AÇIN KALE KAPILARINI / Mualla YASDIMAN

AÇIN KALE KAPILARINI
Mualla Yasdıman

Millet olmanın, birlikte ağlayıp, birlikte gülmenin ne olduğunu uzun zamandır unuttuk!
İnsana dair, güzel ve ulvi ne varsa; getiriden pay kapma ve bireysel kazanımlar uğruna yerle bir edildi. Aslında; elbette yerle bir olan insanlık onur ve şerefiydi!
Şimdi toplum öyle bir yarılmanın eşiğinde ki, attığımız bir kaç kürek toprak bu yarılmayı önlemeye yetmeyecek.
Ne yazık ki bu yarılmanın bir tarafında da Türk milliyetçisi ülkücüler -söylemesi bile yüreğimi yakıyor ama- saf saf birbirlerinin karşısında gardlarını almış bekliyorlar!

Bundan bir kaç yıl önce iktidarın bütün uygulamaları bu günleri işaret ediyordu.
Türban ve İmam Hatiplerle başlayan kavga, iktidarı ele geçiren ”kerameti kendinden menkul” ve habis bir ur gibi dağılarak bütün bünyeyi ele geçiren ihtiras dolu O kişiliğin etrafında kümelenerek, bütün bir toplumu yok edilişe götüren sürecin başlangıcı oldu.
Yerel Yönetimler Yasası ve Kalkınma Ajansları ülkenin kutuplaştırılmasının önemli basamaklarıydı. Arkasından ard arda, bazen gece yarısından sonra bazen gün içinde, başka kararnamelerin arkasına sıkıştırılarak çıkarılan yasalar ve kanun hükmünde kararnamelerle örneğin; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda yapılan düzenlemelerle AVM ve benzeri getirilerin önünün açılması, Tarım, Orman ve Su İşleri Bakanlığında yapılan düzenlemelerle; tarım alanlarının imara açılması, tarımsal üretimin bitirilip ithalatın önünün açılması, karşılık ilkesi gözetilmeden Avukat Kezban Hatemi ile el ele verilerek yeniden düzenlenen Vakıflar Yasasıyla Gayrimüslim Cemaat Vakıfları’na peşkeş çekilen Türk toprakları ve ülkeyi bu günlere getiren ”Çözüm/çözülme”süreçleri gibi ilk aklıma gelen yasa ve düzenlemelerle ve de ‘’Kırmızı Çizgilerimiz ‘’ üzerinde devam eden aymazlık örnekleriyle bu kötü gidiş hepimizin gözü önünde devam etti.
Elbette tüm bunların rahatça hayata geçilmesinde güçlü bir muhalefetin oluşturulamaması en büyük sıkıntıydı.
Türk Milliyetçisi ve ülkücülerin siyasi arenadaki tek temsilcisi MHP’nin maalesef; TBMM’de ve bürokraside yeterince temsil edilecek oy potansiyeline ulaşamaması yaptırım gücünün olmamasını beraberinde getirdi.
Yurdumun dağlarına kazınan TÜRK adının silinmesi, resmi kurumlardan kaldırılan TC, okullarımızdan kaldırılan ”Andımız” gibi TSK’da, MİT’de, Hukukta, MEB’da, YÖK’de, Sağlık Bakanlığı’nda yapılan köklü ama köksüz değişimlere, Güneydoğu’da yapılanan terör odaklarına engel olamadı.
Komşu ülkelerle olan ilişkilerde de aynı durum söz konusu. Bugün sınırlarının dışında başlayan savaşa müdahil olan ancak hem kendi sınırlarını hem de iç güvenliğini koruyamayan, savaşın eşiğinde Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız…

Bütün yaşananlar karşısında ülkücü camianın karşılıklı olarak birbirini hainlikle, ajanlıkla, seviyesiz ithamlarla ve camiayı ülkücü kalmakla ”merkez partisi” yapma arasına sıkıştırmaya ve suçlamaya hiçbirimizin hakkı yok!
Ülke elden giderken ”hiç bir değişiklik kabul etmiyorum ben bu halimle ülkücü kalacağım” diyorsanız buyurun kalın!
Ama ben de, mademki son kale MHP; öyleyse hem ülkücü kalacağım hem de söz sahibi olacağım zira bu ülkenin ve toplumun yeniden inşası için Türk Milliyetçilerine, güçlü, ilkeli, hedefleri olan ‘’ülkücü iradeye’’ ihtiyacı var diyorum.
Kadroları yitmiş, yaptırım gücünden uzak, hareketsiz bir MHP’nin bu ülkeye ve Türk Milletine nasıl yararı olur ki?
Açın kale kapılarınızı, içeri girmek isteyenler ”çaşıt” değil!

a_4b