+++Dr. Hayati BİCE: Graham E. Fuller: “Demokrasi Tuzağı”

SPOT :

Graham E. Fuller’in “Demokrasi Tuzağı” kitabında verdiği bilgiler, ABD’nin İslâm ülkelerinde elde etmek istediği sonuç için herkes gibi Taliban’ı da kullanma çabasını kanıtlamaktadır.

 

Fuller’in İtirafı: “Taliban ABD’de Eğitildi…”

 

Dr. Hayati Bice

 

Haber10 sitesinde yayınlanan yazılarım vesilesi aldığım mesajlar, yenilerinin yazılmasını gerekli -ve hattâ zorunlu- kılıyor. Usame bin Ladin’in şehid edilmesi sonrasında yazdığım ilk yazıda yer alan ve Afganistan’daki cihadın bir döneminde Rus işgalcilerinin ülkeyi terk etmek zorunda kalmasından sonra; ülkede İslâmî bir yönetim kurulması aşamasında ortaya çıkan “Taliban” hareketinin ABD ile ilişkisine işaret eden satırlara, bazı okurlar itiraz ettiler.(1) Hattâ, Afganistan’daki Taliban hareketinin lideri Molla Ömer’in Sünni-Hanefi bir müslüman olduğu için ve Taliban’ın egemenlik sahasında -ve şayet mümkün olursa tüm Afganistan’da- şeriat kurallarını uygulama kararlığı nedeniyle karalanmak istendiği de iddia edildi; ediliyor.

 

Taliban hareketinin nasıl organize edildiği ve Afganistan’a nasıl egemen olduğu konusunda birçok müstakil kitap çalışması vardır. (2) Bu çalışmalar, Taliban hareketinin başlangıç döneminde ABD’nin Pakistan Gizli Servisi ortaklığı ile bu hareketin ortaya çıkarılıp Afganistan’daki mücahid liderlerinin pasifize edilerek ülkeye egemen olduğu konusunda müttefiktir. Bütün sağlıklı bilgi kaynaklarına sahib olamadığımız için bu karışık ve karanlık ilişkilerin nasıl başlayıp ne yönde geliştiği konusunda çok iddialı konuşabilmek mümkün değildir.

 

Ancak kesin olarak bildiğim bir husus vardır ki, Ruslara karşı cihadın önde gelen komutanlarından birçoğu, meselâ Afganistan cihadının parıltılı isimlerinden Ahmed Şah Mesud, Taliban güçleri tarafından organize edilen saldırı ve/ya suikast ile katledilmiştir. Afganistan’daki Türk mücahidlerin önderi Azad Bek Kerimî ise şaibeli bir olayda “helikopter kazası” süsü verilerek ortadan kaldırıldı. Bu üzücü suikastların ardındaki yönlendirici güç ne idi; hâlâ meçhulümüz. İki suikastın arkaplanlarına ışık tutan bazı ipuçları ortaya çıkmış olsa da tam mânâsı ile aydınlatıldıkları söylenemez.(3)

 

Sadece Afganistan mı ABD’nin İlgi Alanında ?

 

ABD yönetiminin İslam ülkelerine yönelik projelerinin önde gelen bir siması olarak, İslâm ülkelerine yönelik ABD ilgisinin yönlendirici isimlerinden olan ve ülkemizde de oldukça iyi tanınan Graham E. Fuller’in orijinal baskı tarihi 1992 olan “Demokrasi Tuzağı”  kitabında verdiği bilgiler konumuz açısından önem arz etmektedir. Bu bilgiler, ABD’nin İslâm ülkelerinde elde etmek istediği sonuç için herkesi kullanma çabasını kanıtlamaktadır.

 

Fuller, 1996 yılında dilimize çevrilen kitabının Giriş kısmında kendi hayat çizgisi ve misyonu hakkında dikkat çekici bazı bilgiler veriyor:

CIA’de uzun menzilli ulusal tahminlerde (en başta Beyaz Saray’ daki ve Dışişleri’yle Savunma bakanlıklarındaki politikacılar için stratejik sorunların geleceğine ilişkin kehanette) bulunmaktan sorumlu yüksek düzeyli bir istihbarat subayı olarak, CIA’in başkanı için yaptığım günlük çalışmaların özünü oluşturan küresel sorunlarla eğilimler hakkında kafamı çalıştırmam gerekiyordu.(…) Henüz CIA’deyken, yeni Rusya’nın nasıl olacağına dair kendim için yeni bir standart dizisi, yeni bir ölçüt, hatta yeni bir vizyon geliştirmeye uğraş verdim. (…) Ailemle ben yirmi yılı aşkın bir süre Avrupa ve Asya’daki sekiz denizaşırı ülkede yaşadık. (…) Türkiye, Yemen ve Çin’in politikalarının, toplumsal trendlerinin ve kültürlerinin tahlilini içeren profesyonel disipline mensup olduğumdan, Amerika’nın sorunlarına biraz farklı bir gözle bakıyordum.(…) Dünya yüzündeki çeşitli yerlerde bu kadar uzun zaman yaşayıp birçok yabancı dil ve kültürü inceleyince, politik kültürler arasındaki tezatların daha inceden inceye bilincine varıyorum. (…) Ayrıca son birkaç yıldır RAND Şirketi’nin üst düzeyli bir politika uzmanı olarak, dünyanın çeşitli yerlerinde işler durumda olan politik ve toplumsal trendler üzerinde kafa yorma ve yazılar yazma fırsatını buldum.

Şu halde bu kitap, mesleki deneyimlerin bir bileşiğini temsil ediyor. En çarpıcı gücünü, hayatımı oluşturan ve Amerika’yı Rusların, Arapların, İranlıların, Çinlilerin ve daha başka ulusların politik, kültürel ve felsefi standartlarıyla keskin bir kontrast halinde görmemi sağlayan zıt kültürlü etkilere borçlu. Gerçekten de Hintlilerin, Rusların, Türklerin vb. Birleşik Amerika’yla ilgili olumsuz düşüncelerinin düzenli (ve bazen isteğim dışında) saldırısına hedef oldum.(4)

Bu satırlardan küresel sorunlar ve küresel eğilimler konusunda yoğunlaşan Graham E. Fuller’in ilgi alanına bütün İslâm ülkeleri yanında ailesi ile yaşadığı ülkeler arasında yer alan Afganistan ve Türkiye’nin de girdiği anlaşılmaktadır.

 

Taliban ABD’de Niçin Eğitildi?

 

Bu iddialı başlığın altını doldurmak için net bazı verilerin ortaya konulması gerekir. Bu noktada “Demokrasi Tuzağı”  kitabının Demokrasi ve Manevi İkilem: Amerika Bir İslam Cumhuriyeti Olabilir mi? başlıklı sekizinci bölümünde yer alan Fuller’in şu satırlarını yorumsuz olarak naklediyorum:

 

“Amerika İslam Cumhuriyeti mi? Yapmayın canım! Siz ne derseniz deyin, bu ürkütücü öneri bir süre önce birkaç mücahit arkadaşıyla Amerika’da bir dönem kalan müslüman Afganlı bir özgürlük savaşçısı tarafından bana samimiyetle yapıldı. Bu mücahitlerin birçoğu için Afganistan’la Pakistan bildikleri bütün dünyaydı, öyleyken şimdi okyanusların ötesinde aylarca kalarak Amerika’da idari eğitim görüyorlardı, içlerinde pek azı üniversite öğrenimi görmüştü ve hemen hepsi daha gelmeden önce bile Amerika’ya karşı iyi niyet besliyorlardı. Amerikan hayatına ilk kez Orta Batı’nın bir kentinde bizzat yaşayarak tanık oluyorlar, aynı zamanda da Amerikan televizyonunu her gün saatlerce seyrediyorlardı.

Gösterdikleri tepki tümüyle olumlu değildi. Geleneksel Amerikan konukseverliğinden duygulanmalarına ve Amerikan kentlerinin gelişimiyle teknolojisinden etkilenmelerine karşın, birçoğu Amerikan TV sindeki sürekli suç, cinayet ve başıboş uyuşturucu alışverişinden, çocuk denecek yaştaki kızlardaki hamileliklerden, güvenliksiz okullardan, cinsel özgürlükten, AIDS’den, pornografiden, yüksek boşanma oranından vb. fena halde rahatsız olmuştu. İçlerinden biri bir ara bana bütün ciddiyetiyle, «Bakın, Amerika’nın baş döndürücü bir potansiyeli var…” dedi. “Muazzam bir ülkeniz, akıllara durgunluk verici bir zenginliğiniz, yüksek ve yaygın bir eğitim düzeyiniz, teknik ve bilimsel olanaklarınız, iyi insanlarınız var, ama ne çare ki, toplumunuz çözülme yolunda. Hiç bir İslam cumhuriyeti olmayı düşündünüz mü? Tüm maddi olanaklarınıza ek olarak İslam’ın manevi gücüne de sahip olsaydınız, dünyada neler yapabileceğinizi bir düşünsenize!»

Hoşgörüyle gülümsedim, bu düşünceyi dokunaklılık derecesinde safça, ama iyi niyetli bir görüş olarak geçiştirdim. Ancak öne sürülen fikir akşamın geç saatlerine kadar, hatta sonraki haftalarda zihnimi meşgul etti. Bu dünyayı görmemiş olan ve Birleşik Amerika’ya sempati besleyen Afganlının düşüncesi inanılmayacak kadar gerçekdışı, önerisi ise saçma olsa bile, Amerika’daki sosyal düzenin kokuşması hakkında bir şeyler kavramış olduğunu fark etmeye başladım. Birleşik Amerika hiç kuşkusuz mecazi olarak bile bir İslam toplumu olmazdı. Herhangi bir devlet dini kavramına ve özellikle İslamiyet gibi her konuya müdahale edeni gibisine katlanmak Amerikan toplumunun ve Amerikan tarihinin doğasında yoktur. Bir kere Amerikalılar belirli tarihsel nedenlerle Kilise’yle Devlet’i birbirinden ayırmayı taahhüt etmiş durumdalar. Bir İslam cumhuriyeti ya da eşdeğerde başka bir dini devlet yapısı asla düşünülemeyecek bir girişim olur.

Ama bir kere de Afganlının görüş açısına bakın. Mücahitlerin inanılmaz zaferinden, geri kalmış küçük bir İslam ülkesinin acımasız bir işgalci komünist süper güce karşı kazandığı zaferden sarhoş olmuştu. Çoğu mücahidin gözünde, gerçekte savaşı kazanan İslamiyet’ti. «İslamiyet bir süper güçtür» hemen bütün mücahitlerin dillerinden düşmeyen bir slogandı. Hiç kuşkusuz dışarıdan, özellikle de Birleşik Amerika’dan gelen silahlar ve para Kızıl Ordu’nun yenilmesinde önemli bir rol oynamıştı, ama zaferin asıl sahibi, Afganlılara on yıllık acımasız ve katı mücadele sırasında destek olan İslamiyet ruhuydu.

İslam gerçekten güçlüdür. Tüm Müslüman Ortadoğu, Moskova’nın Afganistan’dan mecburi kaçışını İslamiyet’in bu yüzyıldaki en büyük zaferlerinden biri olarak algılıyor. Hem bu zafer, mücahitleri Ayetullah’larla aynı arabaya koşmuyor, İslamiyet Sünni Afganlıların gözünde, Şii İran Cumhuriyeti’ni taklit etmek zorunda değildir. İslamiyet’in başka biçimleri de eşit derecede geçerlidir.

Ulusal kurtuluş savaşında böylesine şaşılacak bir başarıyı beceren bir toplumun temsilcilerinin Afganistan’da ve başka yerlerdeki toplumlarda manevi güç ve kendini adama konularına şimdi böylesine kafayı takmalarında şaşılacak bir taraf yok. Sözü geçen Afganlının içten arzusu da, İslamiyet’in ahlak ilkelerinin getireceğine inandığı değerlerle Amerika’nın güç kazanmasıydı. Birleşik Amerika onun gözünde manevi pusulasını şaşırmış bir ulustu. (5)

 

Konuyu Netleştirelim: Fuller’in Ele Verdikleri…

 

Graham E. Fuller’in -nedendir bilinmez ülkemizde pek de tartışmaya yol açmayan ve artık piyasada mevcudu da kalmamış- bu önemli kitabında yazdıklarını konumuz açısından özetleyelim:

 

  1. ABD’ye götürülen bazı Afganistanlı Mücahidler ABD’nin Orta-Batı eyaletlerinden birisinde ‘niteliğini bilemediğimiz’ bir eğitim sürecinden geçirilmiştir.

 

  1. Kızılordunun yenilmesi için ABD, Afganistanlı mücahidlere silah ve para desteği sağlamıştır.

 

Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı ABD’de eğitime alınan Afganistanlı mücahidlerden seçilmiş kişilerin eğitim süreci sürerken İslâmi iddialarını muhafaza etmekte ve hattâ önde gelen bir CIA yetkilisine “Kurtuluşunuz İslâm’da” diyebilecek kadar bir özgüven sergilemektedirler.

 

Afganistan cihadında ABD’nin genellikle Pakistan Gizli Servisinin organize ettiği  askerî desteği külliyen reddedip; ‘ABD’de eğitim alan mücahid’ figürünün verdiği rahatsızlıkla “ABD emperyalizmi her yerde olduğu gibi Afganistanlı mücahidler arasında da kendi uşaklarını üretmiştir” gibi bir söylem ile olguyu çürütmek yoluna gitmek kolaycılık olur.

 

Ülkemizin en çok seyredilen bir dizi filminde dahi karikatürize edilen bir figür olarak rol verildiği iddia edilen Graham E. Fuller’in yazdıklarından ülkemizde son günlerde ortaya çıkan olayları kavramak adına da bazı dersler almamız gerektiği ortadadır. Yılbaşından bu yana hareketlenen ve nihayet Suriye üzerinden sınırlarımıza dayanan İslâm ülkelerindeki devrim hareketlerine bir de bu gözle bakılması, ülkemizin ‘ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü’ açısından hayati bir önem kazanmış ve  artık bir zaruret haline gelmiştir.

Fuller’in son yazdığı kitaplarından birisinin adı bile ülkemiz için yeterince uyarıcı olmalıdır: “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”. (6)

 

 

 

 

———————————————————

(1) Bice, Hayati; Usame Bin Ladin ve Şeyh Şamil ; 5 Mayıs 2011.
http://haber10.com/makale/24033/
(2) Ahmed Raşid; Taliban (İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun); Everest Yayınları; İstanbul-2001. Bu eser, Taliban’ın oluşum sürecini ele alan kitaplar arasında öne çıkmaktadır.
(3) “Penç-Şir Arslanı olarak bilinen ünlü mücahid komutanlarından Ahmed Şah Mes’ud, Afganistan’ın önemli kısmını kontrol eden “Kuzey İttifakı”nın karizmatik önderi iken Taliban tarafından üstlenilen kalleşçe bir suikast ile öldürüldü. 1994’te ortaya çıkan Taliban örgütü, Kabil’e doğru ilerlerken en büyük direnişi Ahmed Şah Mes’ud’dan gördü. Afganistan’ın güney bölgelerinde Kandahar’dan başlayarak egemenlik kuran Peştun ağırlıklı Taliban yönetimine karşı olan Tacik ve Türk kökenli gruplar 1998’de ‘Kuzey İttifakı’ adı altında birleşti ve Ahmed Şah Mes’ud lider olarak seçildi. Ahmed Şah Mes’ud 9 Eylül 2001 tarihinde Penç-Şir Vadisi’ndeki Hoca Bahauddin köyünde kendisiyle röportaj yapmak isteyen Belçika pasaportu taşıyan Fas asıllı iki müslümanın intihar saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Günety Türkistan Türklerinin cihad emiri Özbek asıllı Azad Bek Kerimî’nin ise 27 Mayıs 1997’de meydana gelen şüpheli bir helikopter kazasında şehid düştüğü açıklandı. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.
(4) Fuller , Graham E.; “Demokrasi Tuzağı”  (orijinal adı: The Democracy Trap) , Çeviri: Meral Gaspıralı ; s.14-16; Altın Kitaplar Basımevi; İstanbul-Nisan 1996.
(5) Fuller , Graham E.; a.g.e., s. 193-195.
(6) Fuller , Graham E.; Yeni Türkiye Cumhuriyeti; Timaş Yayınları, İstanbul-2011.