NEJDET SANÇAR: 3 MAYIS’IN MÂNÂSI

3 MAYIS’IN MÂNÂSI

NEJDET SANÇAR

3 Mayıs Türk tarihinde mühim bir gündür. Türk milliyetçilerinin 3 Mayısı “Türkçülük Günü”‘ olarak kabul etmeleri ve bu günü her yıl, gösterişten uzak toplantıların anmaları bunun içindir.

3 Mayıs’ın en mühim yönü; kökleri tarihin eski yüzyıllarına kadar uzanan, son çağlarda ise birbiri ardından gelen nesiller tarafından şuurla işlenerek mânâsı, prensipleri ve amacı belirli bir ülkü halini alan Türkçülüğün, tarihte ilk defa bir hareket şeklinde görülmüş bulunmasıdır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarının sonlarına rastlayan bu hareket, dünyanın ve Türkiye’nin o sıralardaki durumunun tabii bir neticesi sayılabilir: Rusya seferinin İlk aylarında, önlerine dikilen bütün kuvvetleri devirip kasırga hızıyla ilerleyen Alman ordularının, önce durup sonra çekilmeye başlaması üzerine. dünyanın başka yerlerindekiler gibi yerli komünistler de azgınlıklarını arttırmaya başlamışlardı. Bu, çok tabii idi. Bizim İçin tabii olmayan, o yıllarda Türkiye’nin kaderine hükmeden siyasi kadronun tutumuydu. Bu kadronun vazifesi, devletimizin ve milletimizin en büyük düşmanı olan bu moskofçu hainlerin kafalarını ezmek İken bunu yapmıyorlar, bu yetmiyormuş gibi o takımdan birçok kişiye devlet kapısında yer vererek o yılların Türkçü gençlerini ümitsizliğe sevk ediyorlardı.

Uyanık, milli şuur sahibi ve Kremlin’in Türkiye üzerindeki emellerini bilen Türkler. bu sebepten, büyük üzüntü ve endişe içinde idiler. Fakat bir şey yapmaları veya yapabilmeleri mümkün değildi Çünkü o yıllarda en küçük bir tenkide, hattâ en yumuşak bir uyarıda bulunmaya dahi imkân yoktu. Çünkü devir, koyu bir diktatörlük devri idi.

Atsız’ın, çıkarmakta olduğu Orhun dergisinde, zamanın başbakanı Saraçoğlu Şükrü’ye yazdığı iki açık mektubun önce gençliği, sonra bütün memleketi ayağa kaldırmasının sebebi budur. Devlet gemisini yürütmekte olanların, açık mektupların. açıkça ve belgelerle ortaya koyduğu komünist hareketlerini bir yana bırakıp, sonradan demirperde gerisine kaçarken sınır yakınlarında öldürülen Sabahattin Ali’yi kışkırtarak Atsız aleyhine hakaret dâvâsı açtırmaları ise, milli ruhla dolan ve Türklük sevgisiyle coşan gençler için, adeti bardağı taşıran son damla olmuştu.

3 Mayıs 1944 yürüyüşü, o yılların, bu. gafletle ihanet arasındaki korkunç tutumuna kargı. Türkçülük ruhuyla dolu gençliğin şahlanışıdır.

Komünizme ve komünistleri koruyanlara karşı bir çıkış olan o yürüyüşü planlayan Türklük fikri ve şuuru ile dolu bir avuç genç; Türkçülük fikrinin on binlerce gencin kalbinde ve kafasında yerleşmesini saklayan ise İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkçü dergileri idi.

Fakat kaynaklar. sebepler ve hazırlayıcılar neler ve kimler olursa olsun: o günlere kadar kitaplarda veya dergilerde yer alıp Türklüğü yüceltecek bir fikir olarak kalan Türkçülük ülküsünün. 3 Mayıs 1944’te bir
hareket şeklini alması mânâ ve ruh bakımından çok ehemmiyetli bir hareketti. 3 Mayıs’ın Türk tarihinde mühim bir gün olmasının sebebi budur.

Komünizmi lânetlemek İçin yaptıkları o yürüyüş sırasında; devletin, devleti korumak İçin kurulmuş kuvvetlerini karşılarında bulan o birkaç bin gencin büyük çoğunluğu. Türkiye’nin çeşitli belgelerinden yüksek öğrenim için Başkent’e gelmiş delikanlılar, küçük bir bölümü de orta Öğretim çocukları idi. Ne kadar acıdır ki, devletlerinin başkentinin sokaklarında, vatanlarını kızıl potada eritmek isteyen devin Türkiyeli maşalarını lânetlemek gibi, gurur duyulup alkışlanacak bir hareket olan bu yürüyüşleri sırasında, o birkaç bin isimsiz genç, ancak bir düşmandan gelebilecek şekilde sert ve insafsız bir saldırının hedefi olmuşlardır. Denk olmayan kuvvetler arasındaki bu mücadele gençlerin dağılması ve ele geçirilenlerin uzun süre bir takım sıkıntıları göğüslemek zorunda kalmaları ile son bulmuş; hareketi fırsat bilen sinsi Türklük vc Türkçülük düşmanlığı ise. sınır tanımayan bir İhtiras ile dolu melûnluğunu, melûnluğu dahi utandıracak bir şiddette yıllarca devam ettirmiştir.

O hâdise münasebetiyle o zaman ve sonraki yıllarda. çeşitli nesillerden bir takım Türkçüler hayli ıztırap çekmişlerdir. Fakat bu, o kadar ehemmiyetli bir şey sayılamaz. Çünkü Türkçü, bu yolda yürümeye başladığı zaman, sıkıntı vc ıstıraplarla karşılaşmasının mümkün ve hattâ tabii olacağını bilen insandır. Belirli günlerde, bu yolda çekilmiş ıztırapların yazı veya söz ile dile getirilmesi, yeni nesillere bu düşmanlığın temelindeki mânâyı anlatmak ve dolayısıyla onları, Türk düşmanlığı temeli üzerinde yükselen bu kaynağı kurutmak için bilgilendirmek ve şuurlandırmak içindir.
***
Evet… 3 Mayıs’ın asıl mânâsı, Türkçülüğün fikirden hareket haline gelişidir. 3 Mayıs 1944 te. Türk soyunun millî ülküsü Türkçülük, birkaç bin Türk gencinin varlığında ortak bir vicdan haline gelmiş ve bu ruhla Türk’ün en büyük düşmanının üzerine yürümüştür. O yürüyüşten sonra çekilen ıztıraplar ise, 3 Mayıs’a daha başka bir mânâ kazandırmıştır.

3 Mayıs’ın ilk yıldönümü 1945’te, o sırada Tophane’deki askerî cezaevinde tutuklu bulunan bir avuç Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmıştı. Fakat sonraki yıllarda, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirlerimizde, zaman zaman dikkati çekecek ve Türkçülük düşmanlarını rahatsız edecek derecede büyük törenlerle kutlanmaya devam edildi. Türkçülük Ülküsü Türkiye’nin ve giderek bütün Türk dünyasının kaderine hâkim tek fikir halini aldıktan sonra ise, muhakkak ki, kara günlerin bu bozkurtça şahlanış hareketi büyük günler arasında yer alacaktır.
Ankara, 20 Nisan 1973
***

YUNUS BUĞRA YILMAZ ARŞİVİNDEN

ÖTÜKEN
AYLIK TÜRKÇÜ DERGİ
KURULUŞ TARİHİ: OCAK 1964
SAYI:113
SAHİBİ VE SORUMLU MÜDÜR : ATSIZ

SAYMAN: İZZET YOLALAN
KAPAK: REFET KÖRÜKLÜ
TARİH: MAYIS 1973
YAYIN YERİ: İSTANBUL